15 Temmuz | Kritik Noktalarda Neler Yaşandı?
15 Temmuz gecesi Türkiye, olağanüstü gelişmelere tanıklık etti. Sürece yön veren olaylar bazı kritik noktalarda gerçekleşti. Peki, bu en kritik yerler nerelerdi ve buralarda neler yaşandı?
Ankara / Genelkurmay Başkanlığı
Genelkurmay Karargâhı, hem darbecilerin ordunun kontrolünü ele geçirme çabaları hem de Karargâh dışındaki protestolar nedeniyle 15 Temmuz gecesinin en kritik merkezlerindendi.
TBMM Darbe Araştırma Komisyonu’nun raporuna göre, MİT’e gelen ihbar ardından saat 16.03’te MİT Müsteşar Yardımcısı, 16.30’da ise Müsteşar Hakan Fidan Karargâh’a gitti. Karargâhta Fidan, dönemin Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar, Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Salih Zeki Çolak ve Genelkurmay 2. Başkanı Orgeneral Yaşar Güler’in de katıldığı bir toplantı yapıldı.
Toplantı ardından Akar, Türk hava sahasında askeri hava araçların havalanmaması, zırhlı araçların hareketlerinin durdurulması gibi bazı kararları tebliğ etti ve çalışma odasına geçti. Akar, Çolak’ı da kontrol için Kara Havacılık Komutanlığı’na gönderdi. Çolak, herhangi bir olağanüstü duruma rastlamadığını bildirecekti.
Fidan ise darbecilerin Karargâh’ta harekete geçmesinden yaklaşık 10 dakika önce, o dönem Genelkurmay Protokol Şube Müdürlüğü’nde görevli eski Üsteğmen Kübra Yavuz tarafından uğurlanarak buradan ayrılacaktı.
15 Temmuz Çatı Davası’nın iddianamesine göre darbe faaliyeti saat 20.30 sıralarında başladı. İddianameye göre 03.00’te başlayacağını düşünerek 20.07’te Karargâh’tan ayrılan eski Tümgeneral Mehmet Dişli (İfadesinde kendisini klima çarptığı için eve gittiğini söyleyecekti), 20.46’da yeniden Karargâh’a döndü ve bu saatten sonra faaliyet Dişli, Mehmet Partigöç, Orhan Yıkılkan ve Ramazan Gözel tarafından yürütüldü.
Dişli, saat 21.00’de Genelkurmay Başkanı Akar’ın makam odasına girerek, “Komutanım, operasyon başlıyor, herkesi alacağız, taburlar, tugaylar yola çıktı, biraz sonra göreceksiniz” diyerek darbeyi tebliğ etti. Verdiği ifadeye göre, söylenenlere tepki gösteren Akar, kısa süre sonra bir grup asker tarafından derdest edildi. Saat 21.20 civarında, Akıncı Üssü’nden gelen Özel Kuvvetler Komutanlığı personelini taşıyan bir otobüs Karargâh’a ulaştı. Genelkurmay İkinci Başkanı Yaşar Güler de bu sıralarda makam odasında etkisiz hale getirildi.
Genelkurmay Nizamiyesi’ndeki Üsteğmen Muhammet Reşit Budak, Güler’i Akıncı Üssü’ne götürmek isteyen Güler’in emir subayı Mehmet Akkurt’u beylik tabancasıyla vurarak öldürdü. Akkurt, o gece öldürülen ilk şüpheli oldu.
Aynı sıralarda, Akar tarafından Kara Havacılık Komutanlığı’na gönderilen Çolak, Akar’ı aradı. Telefonu Akar’ın emir subayı, darbe şüphelisi eski Yarbay Levent Türkkan açtı. Türkan, ‘Genelkurmay Başkanı bekliyor’ diyerek Çolak’ı Karargâh’a çağırdı. Çolak, Karargâh’a girerken darbecilerin saldırısına uğradı. Yakın koruması Topçu Kıdemli Başçavuş Bülent Aydın buna karşılık verince darbeciler tarafından öldürüldü. Aydın, darbecilerin öldürdüğü ilk isim oldu.
Kısa süre içinde Karargâh darbecilerin eline geçti. Yakın saatlerde, Akıncı Üssü’nden kalkan ilk parti uçaklar da Ankara üzerinde alçak uçuş yapmaya başladı. Akar, Güler ve Çolak, Akıncı Üssü’ne götürüldü.
İlerleyen saatlerde Genelkurmay önünde binlerce kişi toplanacak ve bazıları bir süreliğine içeri girecekti. Darbeciler hem Karargâh içinde, hem de helikopterlerden kitleye ateş açacak, birçok kişi yaşamını yitirecek veya yaralanacaktı.
Darbeciler, uzun gecenin ardından saat 09.40’tan itibaren teslim olmaya başladı. Genelkurmay Başkanlığı içinde darbeye katılmadığı için elleri bağlı olarak odalar içinde kilitli tutulan askerler de, sabah saatlerinde tahliye edildi.
”Türkiye’yi Suriye’ye, Mısır’a çevirdiklerini söyledim”
“İçeriye girenlerden birisi ayağa kalktığım esnada beni iterek sandalyeye oturmamı sağladı ve o sırada arkadan bir başkası elinde el havlusu tarzında bir şeyle hem ağzımı hem burnumu kapatarak nefes almamı engelledi. Ellerimle burnumu açmaya çalışırken bir başkası ise plastik kelepçeyi bileklerime taktı. Bu arada tekrar bağırmaya başladım ve kelepçeyi açmalarını istedim. Bunun üzerine tahminen Mehmet Dişli’nin onayıyla ağzı kör bir komando bıçağı ile kelepçeyi kesmeye çalıştılar, fakat kesemediler. Tekrar bağırmam üzerine epey uğraştıktan sonra kesmeyi başardılar. Tüm bu yaşananlar esnasında hareket özgürlüğümü kaybetmekle birlikte konuşma özgürlüğümü sonuna kadar komutan tavrı içinde sürdürdüm. Türkiye’yi Suriye’ye, Mısır’a çevirdiklerini, Balkan Savaşı’ndan beter ettiklerini, hendeklerdeki asker-polis kardeşliğini tahrip ettiklerini sabaha kadar birçok kez tekrar ettim”.
– Akar’ın Meclis Darbe Girişimini Araştırma Komisyonu’na gönderdiği yanıttan
Akıncı Hava Üssü
Ankara’nın yaklaşık 35 kilometre dışında, Kazan ilçesi yakınlarında yer alan Akıncı Hava Üssü, 15 Temmuz gecesi darbe girişiminin komuta merkeziydi. Kalkışmaya karşı çıkan birçok üst düzey asker bu üsse getirildi, girişimi yönetmekle suçlanan bazı asker ve siviller burada gözaltına alındı, girişimde kullanılan birçok uçak da bu üssü kullandı.
Darbecilerin, İstanbul’da katıldıkları düğüne yapılan baskın ardından eski Hava Kuvvetleri Komutanı Abidin Ünal ve bazı üst düzey TSK mensuplarını alıp götürdükleri adres de Akıncı Üssü oldu.
Tutuklu yargılanan eski YAŞ üyesi Akın Öztürk geceyi üste geçiren başka bir kritik isimdi. 15 Temmuz çatı iddianamesinde Fethullah Gülen ardından girişimin iki numaralı şüphelisi olarak yer alan Akın Öztürk’ün, gece boyunca Akar’ı, darbe girişiminin başında olması için ikna etmeye çalıştığı iddia ediliyor.
İddianameye göre ikna çabasının başarısız olması ardından Öztürk, darbeciler tarafından Genelkurmay Başkanlığı ve Yurtta Sulh Konseyi Başkanlığı’na getirildi. Akıncı Üssü’nü darbe açısından kritik kılan özelliklerden biri de 16 Temmuz sabahı üs çevresinde yakalanan sivillerdi.
‘Arsa bakma, belgesel çekme, sosyal etkinlik’ savunmaları
Bu sivillerden, ‘Gülen Hareketi’nin Hava Kuvvetleri imamı’ olduğu öne sürülen Adil Öksüz, 15 Temmuz’da Kazan’a arsa bakmaya gittiğini söyleyecekti. İddianamedeki baz ve HGS kayıtlarına göre ise Öksüz, 27 Aralık 2015’ten itibaren 15 Temmuz’a kadar 12 kez Ankara’daki üs yakınlarına gelmişti.
Akıncı Üssü iddianamesine göre, Yine Gülen yapılanmasıyla bağlantılı olmakla suçlanan Kemal Batmaz (Batmaz, Adil Öksüz’le 11 Temmuz 2016’da aynı uçakla ABD’ye gidip iki gün sonra aynı uçakla ABD’den dönmüştü) ve Harun Biniş de bu bölgeye arsa bakmak için gittiklerini iddia edecekti.
Şüpheli Nurettin Oruç, o gün, hayvan yetiştiriciliğiyle ilgili belgesel çekmek için bu bölgede bulunduğu belirtti. Anafartalar Koleji sahibi Hakan Çiçek ise öğrencilerinin velisi Albay Ahmet Özçetin’in ‘sosyal etkinlik’ daveti üzerine üsse gittiğini söyleyecekti.
Darbe girişiminin ilerleyen saatlerinde Kazan sakinleri, üsteki lojman nizamiyelerinin önünde toplandı. Askerlerin ateşi nedeniyle hayatını kaybedenler ve yaralananlar oldu.
Girişimin başarısızlığı ardından sabah saatlerinde darbeciler, Akar’ın üsten ayrılmasını kabul etti. Akar dışında, girişimin önemli isimlerden olmakla suçlanan Mehmet Dişli’yi de taşıyan helikopter, üsten havalanarak Çankaya’daki Başbakanlık Köşkü’ne gitti. TBMM’nin 15 Temmuz raporuna göre, darbeciler 10.41’de üssü terk etmeye başladı.
Sabah saatlerinde jetler, Akıncı Üssü’ndeki pist ve taksi yollarını vurdu. 15.30’da Orgeneral Ünal ve serbest kalan 10 havacı general Karargâh’a geçti. Akın Öztürk daha sonra Hava Kuvvetleri Komutanlığı’na gitti. Saatler sonra Hulusi Akar kamuoyunun önüne çıkacaktı. Adil Öksüz ise savcılık sorgusunun ardından tartışmalı şekilde serbest bırakılacaktı.
”Akar’ın talebiyle darbecileri sabah kadar ikna etmeye çalıştım”
“(Akar’ın) ‘Bunlar bu işi yaptılar. Bunlarla konuş, bunları ikna et’ demesiyle konuya vakıf oldum. (…) Sabaha kadar üç, dört, beş defa üsse giderek, yaptıkları işten vazgeçirmeye çalıştım. (Akar) 143. Filo’dan müspet cevap alınca Başbakan ile görüştü. ‘Bu işi bitiriyoruz, beraber Başbakanlığa gidiyoruz’ dedi. Sonra ‘Akın, sen kal. Bir saat daha burada arkadaşlara göz kulak ol’ dedi. (…) Benim için helikopter gelmeyince ben de Başbakanlığa gitmek için oradaki helikoptere bindim. Ancak 4 – 5 metre yükseldikten sonra helikopterin vurulması sonucu yaralandım, helikopter kalkamadı. Bu inişten sonra Yaşar Güler’in Akıncı Üssü’nde rehin tutulduğunu öğrendim. Karargâh’a gidip, elindeki ve ayağındaki bağları kestim. Abidin Ünal’ı buldum ve birlikte diğer generalleri kurtarıp, diğerlerini askeri savcıya teslim ettim”.
– Akın Öztürk’ün Genelkurmay Çatı Davası’ndaki ifadesinden
MİT Müsteşarlığı
MİT’in TBMM Darbe Araştırma Komisyonu’na sunduğu rapora göre bir pilot binbaşı, 14.20 sularında ihbarda bulunmak üzere Ankara Yenimahalle’deki MİT Müsteşarlığı’na gitti. Rapora göre, güvenlik prosedürleri ardından 15.30 sularında görüşülen bu kişi, ‘Kara Havacılık Okulu’nda görevli bazı şahıslarca MİT Müsteşarı Hakan Fidan’a saldırı yapılacağını’ söyledi.
İlk olarak Yeni Şafak gazetesinin yayımladığı savcılık ifadesinde ise binbaşı, MİT görevlilerine bir darbe olabileceğini belirtti. Bu ifadeye göre üzerine dinleme cihazı takılan binbaşından, görev yeri komutanlığına geri gitmesi istendi.
MİT’in raporuna göre ihbar ardından Fidan, 16.20 civarında eski Genelkurmay 2. Başkanı Yaşar Güler’i arayarak konu hakkında bilgi verdi ve bir yardımcısını ayrıntıları aktarmak üzere Genelkurmay Karargâhı’na gönderdi. Daha sonra Fidan da MİT’ten ayrılarak Karargâh’a gitti. Rapora göre, MİT Müsteşarlığı’nda saat 20.30’da Suriye Ulusal Koalisyonu eski başkanı Muaz Hatip ile randevusu olan Fidan, saat 20.20’de Karargâh’tan ayrıldı.
Müsteşarlığa yönelik ilk saldırı Yenimahalle Yerleşkesi’ne helikopterler tarafından saat 22.38’de havadan ateş açılmasıyla gerçekleştirildi. Yerleşke, sabaha kadar beş defa tarandı. MİT mensupları saldırılara hafif silahlarla karşılık verdi. Rapora göre, ‘gösterilen mukavemet nedeniyle MİT Müsteşarı’nı almaya gelen helikopter yerleşkeye inemedi’.
Büyük bir faaliyet hatta darbe olabileceğini söyledim”
“Kapıdaki görevliye kimliğimi göstererek ‘TSK içindeki paralelcilerle ilgili bilgi vermek için geldim’ dedim. 14.30’u biraz geçe beni içeri aldılar, güvenlik kapılarından geçtik ve toplantı odasına vardık. Gelen iki kişiye ‘bir helikopter Hakan Fidan’ı alacak, diğer helikopterin ne yapacağını bilmiyorum’ dedim. Bana ne olabileceğini sordular. Ben de büyük bir faaliyet olabileceğini hatta darbe faaliyeti olabileceğini söyledim”.
– MİT’e giderek ihbarda bulunan Binbaşı O.K.’nın savcılık ifadesinden
TBMM
Darbe girişimi devam ederken TBMM Genel Kurulu, saat 01.39 sıralarında açıldı. Dönemin Meclis Başkanı İsmail Kahraman ve AKP, CHP, HDP ile MHP’den milletvekilleri Genel Kurul’da yerine aldı. TBMM’ye saat 02.42’de bir bombalı saldırı düzenlendi. Bazı polis memurlarıyla, meclis görevlileri yaralandı. Kulis camları kırıldı. Yaklaşık yedi dakika sonra meclise yeni bir bomba daha atıldı. Bunun üzerine milletvekilleri meclis sığınağına indi.
Rapora göre 02.50’de Meclis’e havadan asker indirme girişimi başarısız oldu ve bunun ardından Meclis’e takviye kuvvet gönderildi. Saat 03.24 sıralarında Meclis yeniden bombalandı.
Milletvekilleri gece yarısı girdikleri sığınaktan ancak sabah saatlerinde çıkabilecekti.
“Genel kurul içindeyken bir bomba ile sarsıldık. Büyük gürültü, toz, duman içinde kaldık. Sabah artık tehlikenin geçtiği kanaatiyle oğlumu tahliye etmek için Meclis binasından dışarı çıkmak istedik. Çıktığımda kurşun sesleriyle geri çekilmek zorunda kaldık”.
-Oktay Vural, Eski MHP Milletvekili
TRT
Bir grup asker, saat 22.00 civarında darbeyi kamuoyuna duyurmak için TRT binasını ele geçirdi. Askerler, 00.05 sıralarında, darbe bildirisini zorla TRT spikeri Tijen Karaş’a okuttu. Kısa süre sonra TÜRKSAT, TRT’nin yayınını kesince bu kez darbeciler, helikopterlerle TÜRKSAT’ın Gölbaşı’ndaki tesislerine saldırdı.
Bildiri ardından TRT Genel Müdürlüğü önünde darbeyi protesto edenler toplandı. Buraya yapılan operasyonla saat 02.00’ye doğru askerler, polis ile yurttaşlar tarafından etkisiz hale getirildi ve yeniden normal yayın başladı.
Baktım halk büyüyor, teslim oldum”
“Ben bildiri odasına gittim. Önce insanlar korktu. Onları rahatlatmaya çalıştım. Yani, ‘TSK yönetime el koymuştur. Güvende olunuz. Benim de sizler gibi çoluğum çocuğum var. Bu iş bitince ben de gitmek istiyorum’ diye… Elbisemi değiştireceğim zaman telefonla, ‘Sen okuma, sivil okusun’ şeklinde emir geldi. Bu sefer oradaki Tijen spiker çağrılmıştı. Heyecanlanmıştı. Sigarasını, suyunu içti, rahatladı. Sonra birkaç kere bildiriyi okudu.(…) TRT binası ile nizamiye arası 300-400 metreydi. Geri geri buraya kaçarken birkaç el havaya ateş ettim. Sonra baktım halk büyüyor, ben de orada teslim oldum”.
– TRT’deki darbe bildirisini okuması planlanan eski Yarbay Ümit Gençer’in savcılık ifadesinden
Özel Harekât Daire Başkanlığı
Ankara’nın Gölbaşı ilçesindeki Özel Harekât Daire Başkanlığı, 15 Temmuz gecesi en yoğun çatışmaların yaşandığı yer oldu.
Tuğgeneral Semih Terzi’nin Astsubay Ömer Halisdemir tarafından öldürülmesinin buradaki süreci önemli oranda etkilediği düşünülüyor. Halisdemir’in öldürülmesiyle ilgili iddianameye göre Korgeneral Zekai Aksakallı, emir subayı Halisdemir’i arayarak karargâhın komutasını Terzi’ye bırakmamasını istedi.
Bunun üzerine Halisdemir, helikopterle karargâha giden Terzi’yi beylik tabancasıyla vurdu. Özel Harekât’ın merkezine ilk saldırı saat 23.16’da gerçekleşti. Başkanlık, gece F-16’lar tarafından da bombalandı. 51 polis yaşamını yitirdi.
Evlerden tabanca, sopa, av tüfeği getirdik”
“Buluştuğumuz arkadaşların hepsi sivildi. Elimizde silahlar da yoktu. Teçhizatlarımız Birlik’te kaldığı için evlerinden tabanca, sopa, av tüfeği ne varsa toplamışlardı. İçeri gönderdiğimiz kişiler, ‘Komutanım ateş ediyorlar’ diyerek döndüler. Silahlı arkadaşların bir grubunu topladım. Yukarı doğru yaya intikale devam ettik. İlerlerken Kobra ve F-16 havadaydı, onlar yaklaşınca dağılıyorduk, uzaklaşınca toplanıyorduk. Nizamiyeye yaklaştık, ateş yoğunluğu başladı. Hirfanlı Barajı bölgesinde bir tabur olduğunu hatırladım. Tabura, ‘Bize yardımcı olun, süratle kışlaya gelin’ emrini verdim. Elimizde silahlar yok, ateş devam ediyordu. 5-6 saat ateş altında kaldık”.
– Ömer Halisdemir’in öldürülmesi davasının tanıklarından Tuğgeneral Ömer Faruk Bozdemir’in mahkemedeki ifadesinden
İstanbul / Boğaziçi Köprüsü
15 Temmuz akşamı Türkiye’de TV kanalları, saat 22.00 sıralarında, Boğaziçi ve Fatih Sultan Mehmet köprülerinin tek taraflı olarak trafiğe kapatıldığı gelişmesini son dakika haberi olarak geçmeye başladı. Bunun üzerine köprülerin giriş noktalarında protestolar başladı.
İlerleyen saatlerde askerler, Boğaziçi Köprüsü’ndeki kitlenin üzerine ara ara ateş açtı. Sabah saatlerinde bir TOMA, tank ateşiyle vuruldu. TBMM raporuna göre köprü ve çevresinde gece boyunca yaşanan olaylarda ikisi polis, 32’si sivil 34 kişi hayatını kaybetti. Fatih Sultan Mehmet Köprüsü’nde yaşananlarla ilgili iddianameye göre ise burada üç kişi hayatını kaybetti.
Sabah 06.40 civarında Boğaziçi Köprüsü’nü kontrol eden askerler teslim oldu ve polis tarafından gözaltına alındı. Bu sırada bir grup gösterici, askerlere linç girişiminde bulundu. Köprünün adı, ilerleyen günlerde 15 Temmuz Şehitler Köprüsü olarak değiştirilecekti.
Binbaşı ‘Halka ateş edin yoksa sizi vururum’ dedi”
“(Tatbikat var denerek kışladan çıkarıldık). Boğaziçi Köprüsü’ne vardığımızda herhangi bir askeri araç yoktu. Ahmet Taştan Binbaşı yanımıza gelerek, ‘Sıkıyönetim ilan edildi’ diyerek bunu halka söylememizi istedi. ‘Sıkıyönetim ilan edildi’ şeklinde bağırıyorduk. Bu esnada bize küfür eden vatandaşlar oldu. Ahmet Taştan Binbaşı onları korkutmak için havaya ateş ediyordu. Bu sırada motorlu sivil bir vatandaş bize doğru gelmeye başladı. Ahmet Binbaşı tüfeğiyle onu vurdu. Askere de ‘Halkın üzerine doğru ateş edin’ talimatı verdi. Asker önce bu talimata uymak istemedi. Ahmet Binbaşı elindeki tüfeği askere doğrultarak, ‘Yoksa sizi vururum’ diye tehdit edince asker de halka ateş etmeye başladı”.
– Kuleli Askeri Lisesi’nden köprüye götürülen er H.Y’nin ifadesinden
Marmaris
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan 15 Temmuz’da, ailesiyle Marmaris’teki Grand Yazıcı Club Turban Oteli’nde tatildeydi.
Erdoğan, 15 Temmuz gecesi Atatürk Havalimanı’ndaki açıklamasında, girişimden ne zaman haberdar olduğuyla ilgili, “Bugün bildiğiniz gibi öğleden sonra bir hareketlilik, silahlı kuvvetlerimizin içinde ne yazık ki mevcuttu” diyecekti.
Erdoğan ilerleyen günlerde CNN’e, “O gece saat 20.00 civarında bir haber aldım, bazı bölgelerde gelişmeler olduğunu öğrendim” diyecek, Reuters haber ajansına ise ‘saat 4, 4 buçuk civarı kendisini arayan eniştesinin, Beylerbeyi civarında hareketlilik olduğunu söylediğini’ aktaracaktı.
Girişim karşısında Erdoğan, saat 00.04’te kaldığı otelin giriş kapısında yaklaşık yedi dakika süren bir basın açıklaması yaptı. Yerel gazeteci Temel Irmak’ın Facebook sayfasından canlı olarak yayınladığı, Anadolu Ajansı dahil bazı ulusal ajansların da kaydettiği bu görüntüler ilk aşamada ana akım medyada yayımlanmadı. Erdoğan saat 00.28’te CNN Türk’te Facetime üzerinden bir açıklama yaptı. Aynı dakikalarda TV kanalı A Haber de Whatsapp yoluyla ulaştırılan Marmaris konuşmasını bir cep telefonu görüntüsü şeklinde yayımladı.
Erdoğan, CNN Türk’ün hemen ardından A Haber’e de Facetime üzerinden bağlandı. TBMM raporuna göre Cumhurbaşkanı, ailesiyle birlikte saat 01.15’te helikopterle Marmaris’ten Dalaman’a hareket etti. Dalaman Havalimanı’nda ise kendisini İstanbul’a götürecek ATA uçağına geçti.
Cumhurbaşkanı CNN röportajında, “Marmaris’te 15 dakika daha kalsaydım öldürülecektim” diyecekti. Cumhurbaşkanı Erdoğan’a suikast davası iddianamesine göre ise SAT ve MAK timlerinden oluşan darbeci askerler, 03.30 sularında otel bahçesine giriş yapıp Erdoğan’ın kaldığı villayı aramaya başladı. Darbeci askerler bir grup polisi bir süreliğine etkisiz hale getirerek yere yatırdı.
Erdoğan’ın otelde olmadığını anlayan askerler burayı terk etmeye karar verdi ancak kendilerini getiren helikopterler yakıt ikmali yapıp gelmek üzere buradan ayrıldı. Bunun üzerine helikopterleri beklemek üzere ilk indikleri yere gitmeye başlayan askerler, Marmaris Emniyet Müdürlüğü ve Özel Harekât Şube Müdürlüğü polisleri ile karşılaştı. Bu sırada çatışma çıktı. Çatışmalarda iki polis öldü. Askerler, daha sonra sahil kesimine gidip bir evde bekledi ve kendilerini alacak helikopteri gördüklerinde ise sahile gitti. Ancak helikoptere polislerden ateş açıldı. Helikopterden de aşağı ateş edildi.
Helikopterin iniş yapamaması üzerine kumsal boyunca koşmaya başlayan askerler, ayrı gruplarla etrafa dağıldı. İlk günlerde bazı şüpheliler yakalanırken biri ise güvenlik güçlerine teslim oldu.
Marmaris planında tuzağa düşürüldük”
“Marmaris’e giden ekibin başında yer aldım. Bize verilen emir, Cumhurbaşkanı’nı Marmaris’ten aldıktan sonra Ankara’ya güvenli bir şekilde getirmekti. Tim olarak saat 22.25’de göreve hazırdık ve görevi beklemeye başladık. Dört saat boyunca Çiğli Üssü’nde bekledik. Kalkışımız saat 02.25 civarıdır. Cumhurbaşkanımızın otelden ayrılışı saat 00.30-00.40 civarıdır. Cumhurbaşkanı orada yok iken, bütün dünya İstanbul’da olduğunu bilirken, verilen emir gereği biz Marmaris’e yönlendirildik. Birileri bizi orada 4 saat bekletti. Kim olduğunu halen bilmiyorum. (…) Biz gitmeden orada bir askeri hareketlilik olmuş. Delil dosyasında olan silahlar ve şarjörler bize ait değildir. Cumhurbaşkanı’nın kıl payı kurtulduğu operasyonu yapan timi ya bu davalarda öğreneceğiz ya da tarihe bırakacağız”.
– Cumhurbaşkanına suikast davasında tutuklu yargılanan eski Tuğgeneral Gökhan Şahin Sönmezateş’ın mahkemedeki savunmasından / BBC Türkçe
© Bild: DerVirgül