Röportaj | ‘’Onun Üzerinden Ailesini, Çevresini ve Tüm Göçmenleri Tanıyorsunuz’’
Avusturyalı siyasiler her fırsatta göçmenlerin uyum sağlayamadığından şikayetçi ola dursun, biz, Avusturyalı bir kadına, Türkiye kökenliyle sürdürdüğü evliliği üzerine sohbet ederek, siyasileri ve iki kültür ve dinin bir evde nasıl uyum içerisinde yaşandığını sorduk.
Marlene 30 yaşında, Aşağı Avusturya Eyaleti Reichenau an der Rax’da doğdu – evli ve Şinasi- Eliyas isminde bir oğlu var.
Gastronomi sektöründe eğitim gördü ve ayrıca uzun yıllar postanede çalıştı.
Annesi Sosyal Demokrat Partili (SPÖ), tabir yerindeyse tam bir cumhuriyet kadını. Hirschwang’ta Viyana Belediyesi Wiener Wasser bünyesindeki toplam 17 Kaynak ve 9 kuyu bulunan içme suyu tesisinde görevli.
Babası, Reichenau an der Rax’ın Halk Partili (ÖVP) belediyesinde, belediye genel sekreteri görevini yürütüyor.
Marlene, yedi yıl önce Murat’la tanışır ve yaklaşık bir yıl sonra da evlenirler.
Yaşadığı bölgede yerleşim birimlerinin dağınık olması ve göçmenlerin az oluşundan dolayı, daha önce göçmenlerle çok yakın ilişkisi olmamış.
Ancak Marlene, göçmenleri çok iyi tanımamasının kendisinde herhangi bir ön yargı doğurmadığını özellikle belirtiyor.
Her şeyden önce, Marlene’nin hiçbir çevresel etki altında kalmadan sorularımıza cesurca yanıt vermesi, evinde yaşadığı iki kültürün çatışmalarını ve tamamlayıcı yanlarını iyi tespit ettiğini göstermiştir.
Marlene, Murat ile evlenmeye karar verdiğinde ailesinin nasıl bir tepki vereceğini kendisinin de bilmediğini söyleyerek, ‘’evet ailem tepki gösterdi – ancak benim beklediğim yönde değil’’ diyecekti…
Murat’la belirli bir süre beraberlikten sonra evlenmeye karar verdiğinde, ailenin tepkisi seni hiç endişelendirmedi mi?
Evet endişe duydum, ancak bu endişe Murat’la evlenmemin engellenmesi değildi tabi ki.
Sonuçta bu hayat benimdi ve ben 24 yaşındaydım.
Yaşamımla ilgili kararları da benim vermem çok doğaldı.
Ama ailemin de istemesi, en azından karşı çıkmaması da önemliydi.
Bu nedenle endişem, ileride Murat’la olacak ilişkilerinin nasıl ilerleyeceği yönündeydi.
Evlenme kararını ilk açıkladığında ailen, arkadaşların ve çevren nasıl karşıladı?
Ailem Murat’ı zaten tanıyordu. Annem ve Babam tepki gösterdi.
Ancak biraz önce de söylediğim gibi, tepki beklenildiği gibi Murat’ın göçmen kökenli olmasına değildi.
Tepki, Murat’ın o an işsiz olmasına gösterildi- iş sorunu da zaten geçici bir durumdu ve kısa sürede çözüldü.
Ama büyük annem karşı çıktı.
Belirli bir süre direndi.
Onun da kendine göre haklı yanları vardı.
Çünkü hayatı boyunca göçmen ailelere hiç teması olmamıştı.
Bu nedenle tanımıyor, tanımadığı içinde endişe ediyordu.
Zaman geçtikçe, Murat’ı ve ailesini tanıdıkça büyük bir aile olduğumuzu söylemeye başladı…
Şu an iki ayrı din ve iki ayrı kültürün olduğu bir evde yaşıyorsunuz – bunun avantaj ve dezavantajları nelerdir? Daha doğrusu, şöyle olmasaydı dediğin şeyle oluyor mu?
Tabi ki sorunlarımız oluyor.
İki Avusturyalı evlenir ve onlarda sorunlar yaşar.
Ancak bizim kültür farklılığı veya çok kültürlülüğün yarattığı güzel yanların yanında anlaşmazlıkların da olması çok normal.
Özellikle ataerkil anlayış, büyük bir sorun yaratıyor.
Bu kendisini çocuk yetiştirme de de gösteriyor. Murat, oğlumuz Şinasi-Eliyas’ın davranışlarını, oyun oynama ve giyim tarzını, alışıla gelmiş erkek ve tüketim anlayışı üzerinden belirlemek istiyor.
Şinasi-Eliyas’ın mutfakta bana yardım etmeye çalışmasına, ‘’erkek adam bu işleri yapar mı’’ diyebiliyor.
Veya oyuncaklarında veya giysi renklerinde cinsiyet ayrımına gidebiliyor.
Çünkü o öyle yetiştirilmiş.
Erkek her zaman fiziki güç gösteren ve harcayan olmuş, onun dünyasında.
Evliliğimizin ilk yıllarında, Murat’ın arkadaşları bana selam vermiyorlardı.
Ben önceleri benim Murat’la evlendiğimi istemediklerini düşündüm.
Ama sorun o değilmiş.
Sorun, özellikle arkadaşlarının eşlerine selam verilmesi hoş karşılanmazmış.
Bu davranışları anlamam çok zaman aldı.
Kalabalık aileler bir araya geldiğimizde, ikram ve hizmet işlerini hep kadınlar yapıyordu.
Benim de yapmam gerektiğini anlamamda çok zaman aldı.
Misafirliğe gittiğimizde veya misafir geldiğinde, aile büyüklerinin çayı bittiğinde genç kadınlar veya kızlar, daha kimse çay ver demeden bardağı alıp çay getiriyordu.
Her şey kendiliğinden kurulmuş gibi, çay bitiyor ve çay getirir misin demeden çay getiriliyordu.
Çünkü bu davranış, kızlara ve kadınlara çocukluklarından beri öğretile gelmiş bir durumdu.
Ben öyle yetişmediğim için ilk başlarda tuhaf geliyordu.
Herkes pekâlâ kendi çayını alabilirdi.
Diyeceksin ki hiç mi böyle hizmet etmedin, tabi ki ettim.
Ama böyle içgüdüsel ve kural olarak hiç yaşamadım.
Ama çok kültürlü yaşamanın avantajları beni daha çok mutlu ettiğini söyleyebilirim.
Diyelim ki olumsuz bir şey yaşadınız, hemen bütün aile bir araya gelerek bir birbirine destek oluyor.
Bunu bizzat yaşadığım için biliyorum. İnsan kendisini daha güvende hissediyor.
Murat’ın ablaları, kardeşi hiç sebepsiz arıyor ve nasıl olduğumu soruyorlar.
Bu belki de en çok sevdiğim şey-bir arada, dayanışma içerisinde olmak.
Çeşitli siyasi taraflar ve bazı medya kuruluşları, göçmenleri Avusturya için bir sorun olarak gösteriyor – buna katılıyor musunuz?
Avusturya’nın daha büyük sorunları var. Buradan da göçmenleri sorun olarak gördüğüm çıkartılmamalıdır.
Tabi ki bir uyum süreci yaşanacak ve bu süreç sancılı geçecek.
Bana göre, göçmenlerin her fırsatta öne sürülmesi, büyük sorunların görülmesinden korkuyorlar.
Avusturya’da konut sorunu var. İnsanların evlendiklerinde veya ayrı eve çıkmak istediklerinde üzerlerine kâbus gibi çöken yüksek maliyetli konutlara çözüm üretemiyorlar.
Emeklilik yasalarında yapılan değişiklikler, kadınların emekli olduğunda aldıkları düşük maaş, eşit ücret gibi birçok sorun var.
İşsizlik var.
Gençler meslek yapabilecek iş yeri bulamıyor.
Gençler arasında bağımlılık artıyor.
Daha birçok sayabileceğim büyük sorunlar var.
Göçmenler bütün bunların üstünü kapatmak için kullanılıyor.
Biraz önce büyük annem, Murat’la evliliğime karşı çıkmıştı ama tanıyınca çok sevdi demiştim.
İşte bunun nedeni, büyük annem gibi binlerce kişi, göçmenleri medyadan okudukları kadar tanıyorlar.
Medyada göçmenler için bir tek bile olumlu haber çıkmıyor ki.
Herkes benim gibi yakından tanıma şansına sahip değil.
Ne okuyorsa inanıyor ve yabancıları daha tanımadan yabancılaşıyor onlara.
İki farklı kültürden bir araya gelen çiftelere ne önerirsiniz?
Çok kolay olmadığını söylemeliyim.
Ama zoru başaran aslında sevgiymiş bunu öğrendim.
Ben Murat’ın üzerinden onun ailesini, çevresini ve tüm göçmenleri tanıdığımı ve sevdiğimi anladım.
Farklı sandığınız şeylerin çok da farklı olmadığını fark ediyorsunuz.
Bu nedenle farklı ve aykırı gibi görünen şeyleri anlamaya çalışmak ve ortak bir noktada buluşmak için iki kültürün uç noktalarını törpülemek gerekecektir.
İki farklı enstrümanın bir araya gelmesi gibi düşünün.
İki farklı enstrüman bir araya geldiğinde daha güzel ses çıkarmaz mı? |DerVirgül
© Bild: DerVirgül