Irkçıların Arasında Kangal Köpeği ve Sahibi

Adem Hüyük 

Avusturya’da hükümetin Korona kısıtlamalarına karşı yapılan protesto gösterilerin sonuncusu cumartesi günü Başkent Viyana’da yapıldı. 

Yaklaşık üç bin kişinin katıldığı izinsiz gösterilerde, çıkan olaylarda göstericilerle polis arasında arbedeler yaşandı. 

Polisin izin vermediği gösteriye katılanların yürüyüş yapmak istemesi sonucunda kurulan polis barikatlarında, göstericiler ile polis arasında zaman zaman arbede yaşandı. 

Polis göstericileri dağıtmak için biber gazı kullanırken, biri kadın toplamda 10 kişiyi gözaltına aldı. 

Komplo teorisyenleri, Misyonerler, Neo-Nazi, Kimlik Hareketi gibi aşırı sağ grupların oluşturduğu ‘’Korona İnkarcıları’’, yanlarına korona kısıtlamalarından ekonomik olarak etkilenen sıradan insanları da alarak Viyana Schweizergarten’de (İsviçre Bahçesi) bir araya geldi. 

Sonu polis çatışmalarına varan ve 10 kişinin gözaltına alınan gösteri, güneşinde kendisini göstermesiyle, piknik havasıyla başlamıştı. 

Geniş bir alana sahip olan parkta, gazeteciler ve polis göstericilerin arasında geziniyor, polis kural ihlalcileri ararken, bizde haber değeri taşıyabilecek, görüntü, eylem, söylem peşindeydik. 

Göstericiler Kangal’ın Başına Toplanmıştı

Kalabalık arasında oluşan bir gruplaşmayı fark ederek, haberci refleksiyle yaklaştığımızda, göstericilerin, 2535 kilometre uzaklıktaki bir kasabadan getirilen köpeği sevdiklerini fark ettik.

Grubun başına toplandığı, FCI (Uluslararası Köpek Bilimi Federasyonu) tarafından ‘Kangal’ adı altında özel bir ırk olarak kabul edilen, Anadolu’nun gururu Sivas Kangal köpeğiydi. 

Ömrümün neredeyse üçte ikisini ‘onlara karşı’ mücadeleyle geçirdiğim yüzlerce insanla, ortak bir noktaya duygusal bağ kurmak ve bunu pratik olarak yaşamak, gerçekten tuhaf bir duyguydu. 

Zira, Kangal köpeğinin başına toplanan ve sıra ile seven insanların arasında Neo-Nazi düşüncesini savunduğunu gizlemeyecek kadar ırkçı kişilikler vardı. 

Tabi sıradan insanlarda oradaydı -, ve biz onları diğerlerinden, davranışları ve konuşmalarından yola çıkarak ayırt edebilecek kadar ırkçılık tecrübesine sahiptik. 

Kalabalık biraz dağılınca, Kangal köpeğinin sahibinin yanına yanaştık. 

Kangal köpeğinin sahibi, Aşağı Avusturya Eyaletinin bir kasabasından geldiğini söyleyen tipik bir Avusturya köylüsüydü – çok ta sıcakkanlıydı…

Köpeği sevebileceğimizi söyleyerek, daha biz soramadan Kangal köpeğine ‘’kendi deyimizle’’ nasıl kavuştuğunu anlatmaya başladı. 

Yaşadığı kasaba çok sayıda Türkiye kökenli arkadaşlarının olduğunu söyleyerek, Kangal köpeğini edinme konusunda da onların yardımcı olduğunu söyledi. 

İnternet üzerinden edindiği Kangal’ı, Türkiye’nin hangi kentinden getirttiğini söylemek istedi ama bir türlü o kentin adını söyleyemedi. 

O kadar kararlıydı ki, kentin adını cep telefonunu çıkartarak, Google arama motorundan Türkiye haritasını bularak, Kangal köpeğini aldığı kenti bize gösterdi. 

Kangal Köpeğini, Diyarbakır’dan birileriyle iletişime geçerek, Diyarbakır’dan uçakla İstanbul’a, oradan da Viyana havalimanından teslim aldığını söyledi. 

‘’Şu an iki yaşında. İnsanlara karşı çok uysal. Sadece başka köpeklere karşı agresif,’’ diyordu, köpeğine sevgi dolu gözlerle bakarak. 

Sonra yaşadığı güzel anıları anlatmaya başladı. 

‘’Bir gün köpeğimle geziyordum. İki kapalı kadın, köpeğimi göstererek, ‘bu bizim kasabanın’- bu Kangal!’’ dediğini ve o zaman anladım ki Kangal köpekleri ismini bir kasabadan almış. 

Kendisine, DerVirgül’ün Sivas Kangal’da üç yıl önce Kangal Köpek çiftliğinde çektiğimiz görüntüleri gösterdim. 

Bunun üzerine Kangal köpekleri üzerine edindiği bilgileri bana teyit ettirmeye başladı. 

Köpeklerin kulakları neden kesiliyor, çivili tasma neden takılıyor, kaç kelimeyi hafızasında tutuyor gibi, yanıtlarını bilgi soruları yöneltti. 

Sonunda anladım ki, köpeği hakkında konuşmayı çok seviyor…

Neden Bunların Arasındasın?

Bütün önyargılardan bağımsız, ortak bir değerde birleşen sohbet, yerini tekrardan sessizce sorgulamaya ve ön yargıya bırakacaktı.

Irkçıların içerisinde ne işi olabilirdi? Şayet ırkçı değilse (…) 

Anlattığı ilişkiler ağı ve yaşam biçimi ile, içinde bulunduğu gruptan çok uzak bir profil çizerek, ‘’O, bütünün bir parçası olmadığını’’ pratik olarak bana göstermiş ve bunun benim önyargım olduğunu anlamamı sağlamıştı. 

Bu, herkesin davranışında bilinçli olmadan veya kasıt olmadan ortaya çıkan bir önyargı olduğu gerçeğini,- ancak insanın davranışları üzerinde büyük bir kontrol kapasitesine sahip olduğunu yeniden ve yeniden hatırlamamı sağladı. 

O ırkçı birisi değildi. 

Çünkü o, çok sevdiği Kangal köpeğine dair her şeyi ve herkesi çok sevecek kadar gönlü genişti.|DerVirgül 

© Bild: DerVirgül