Yorum | Protestolara Sert Müdahale Eden FPÖ, Protesto Hakkı İstiyor
Avusturya’da korona salgının insanlar üzerinde yarattığı gerginliği, korona inkarcıları ve neo-nazi yapılanmalarıyla bir olarak kendi lehine çevirmek isteyen Özgürlük Partisi (FPÖ), polisin protesto gösterilerine karşı tutumundan şikâyetçi. Oysa daha üç yıl önce, iktidardan, göstericilerin üzerine atlı polis gönderme tehdidinde bulunuyordu. Demek ki, adalet ve demokrasi bir gün herkese lazım oluyor muş (…)
Adem Hüyük
Avrupa’ya mülteci akınında yaşanan durgunluk, kıta Avrupa’sındaki aşırı sağ partilerinde güç kaybetmesine neden oldu.
2015 mülteci akını, kökten milliyetçi partilerin on yılda kazanamayacağı kadar güç kazandırmış, aşırı sağ mülteci akınını, yerli halkların refahına bir tehdit unsuru olarak göstermiş, vatan savunuculuğu ile kurtarıcı bir misyon yüklenmiştir.
Avrupa Birliği ülkelerindeki aşırı sağ partiler varlık nedenleri olan özelde mülteci, genelde ise göçmenler üzerinden son dört yıl oy devşirmiş Avusturya gibi ülkelerde iktidarların güçlü ortakları olmuşlardır.
2017 Avusturya erken genel seçimlerinden oylarını artırarak çıkan Avusturya Özgürlük Partisi (FPÖ), Halk Partisi (ÖVP) ile koalisyon hükümeti kurdu.
Her aşırı sağ parti gibi, FPÖ’de içişleri, dışişleri ve savunma bakanlıklarını koalisyon müzakerelerinde ön şart olarak ileri sürdü ve diğer bakanlıkların yanı sıra bu üç bakanlığı aldı.
FPÖ, İçişleri Bakanlığı bünyesinde, halen günümüzde yeni yeni ortaya çıkan, devletin kritik istihbarat birimlerinde yapılanmaya gitmiş, aşırı sağ oluşumlar hakkındaki istihbarat bilgilerini kaybetmiştir.
FPÖ’nün en önemli silahlı güçler kapsamındaki icraatları ise, emniyet teşkilatına yeni polis birimleri açmak oldu. Bunların başında gelen ‘’PUMA’’ sınır muhafızlar birliği ve başkent Viyana’ya özgü olarak ‘’atlı polis’’ timleridir.
FPÖ’lü içişleri bakanı, Viyana’da yapılan protesto gösterilerinin, kent merkezinde yapılmasının turizm bakımında sakıncalı olduğunu ileri sürerek, kimselerin olmadığı alanlarda yapılmasını istemiş ve bunun için çok caba sarf etmiştir.
Demokratik ve Hukuk devletlerinin vaz geçilmez normlarından olan protesto eylemlerini, kentin sakin bölgelerinde yapılmasını isteyerek, protesto olgusunun içeriliğini boşaltmak ve işlevsiz hale getirmek istemiştir.
Yıl 2021 | Protesto Hakkı Herkese Lazım
Korona salgının insanlar üzerinde yarattığı bıkkınlığı, siyasi fırsata çevirmek isteyen FPÖ, bu uğurda neo-nazi yapılanmalar ve korona inkarcılarıyla bir arada görünmeyi göze almıştır.
Hükümetin korona önlemlerini her hafta bir gösteri ile protesto etmek isteyerek, maskesiz ve fiziki mesafe kurallarına uymadan yapılan eylemlere, polisten dolayısıyla içişleri bakanından yumuşama bekliyor.
Linz Belediye Başkan Yardımcısı Markus Hein (FPÖ) bir yayında, ‘’ İnsanlar Kurz ve Anschober’in siyasetinden bıkmış durumda!
Huzur içinde sokaklara çıkmak için her türlü sebebimiz var.
İçişleri Bakanı Nehammer’in şu anda hükümeti eleştirenlere baskı yapmak ve temel toplanma özgürlüğü hakkını büyük ölçüde kısıtlamak istemekte.’’ Diyor.
Markus Hein (FPÖ), İçişleri bakanını sıradan polis memurlarını siyasi olarak araçsallaştırmakla suçluyor.
Oysa FPÖ, İçişleri Bakanlığını yönettiği, ÖVP-FPÖ hükümeti döneminde, kadın örgütlerinin yürüyüşlerini engellemek istemiş, bunu yapamayınca da, hükümetin kadın örgütlerine yıllık yaptığı yardımlarda yüzde 80’e varan kesintilere gitmiştir.
FPÖ’nün içinde bulunduğu durumu en güzel anlatan ironi ise, 2017 /2018 yıllarında yapılan tüm protesto gösterilerinin akşamına, içişleri bakanı tarafından, o günkü yapılan protesto gösterisinde emniyet birimlerinin görev sürecinin maliyetini açıklamasıdır.
FPÖ’lü İçişleri bakanı, her gösteri sonrasında, örneğin: ‘’bu gösteri bize 12. 000 Euro’ya mal olmuştur’’ gibi açıklaması oldu.
Bakan bu şekilde vergi mükellefi sıradan halkı, protestoculara karşı bir tutum almaya yönlendiriyordu.
Ama bugün, gösteri ve protesto etmek demokratik hakkımız diyor – tabi ki demokratik hakları.
Ancak, demokratik hak ve özgürlükler özellikle toplumsal sağlık açısından bakıldığında bir anlam ifade etmiyor.
Demokratik hak, demokrasiyi uygulayacağın halkın sağlığını tehdit ediyorsa, demokrasi orada bitiyor ve toplumsal menfaat ve yarar gözetilmeye başlanılıyor.
Koronaya inanmaya bilirsin, onu bir grip salgını olarak da görebilirsin.
Bu sadece bireysel bir fikirdir-özgürsün.
Ancak, özgürlüğün bir başkasına, inanmadığın virüsü bulaştırmaya başladığın an biter.
Demokrasi tabir yerindeyse, cadı kazanı gibidir.
İçine herkes her şeyi koymak ister ve elini uzattığında da onu çıkartıp uygulamak.
Bir gün FPÖ’nün demokratik şekilde protesto hakkımız var diyeceğini hiç ummuyordum.
Demek ki, adalet ve demokrasi bir gün herkese lazım oluyor muş…|virgül
© Bild: virgül