“Uykularınız Kaçsın”: Bir pankartın hikayesi…
“Bu pankartı hazırlarken fotoğrafının bu kadar yayılacağını ve üzerinde yazanların bu denli benimseneceğini hiç öngörmemiştim açıkçası”
Birkaç gündür Türkiye’deki kadınlar yaşadıkları mobbing ve tacizleri sosyal medya üzerinden ifşa ediyor. Twitter’da Leyla isimli bir kadın kullanıcının, Hasan Ali Toptaş’ı ifşa etmesiyle başlayan dalgaya pek çok kadın kendi deneyimi veya fikirdaşlığı ile destek verdi.
Bir anda sosyal medyanın en çok konuşulan konusu haline gelen taciz ifşaları “Uykularınız Kaçsın” etiketiyle sürdürüldü.
Böylece pek çok ünlü yazarın ismi taciz ile gündem olmaya başlandı. Ardından Everest, İletişim gibi yayınevleri de ismi taciz ile anılan yazarlarla ilişiğini kestiğini duyurdu. Kadınlar ise “Uykularınız Kaçsın” diyerek tacizleri ifşa etmeyi sürdürüyor.
Peki, adeta bir beddua niteliğinde olan “Uykularınız Kaçsın” sloganın hikayesi nedir? İfşalarda neden özellikle kullanılıyor? Biz de pankartın ve “Uykularınız Kaçsın” sloganının hikayesinin peşine düştük.
“Uykularınız Kaçsın” sloganına farkında olmadan vesile olan kadın, Sevcan Çamlıdağ…
Kendisi feminist, vegan ve aynı zamanda avukat. Ayrıca feminist örgütler başta olmak üzere hayvan hakları ve insan hakları alanında faaliyet gösteren çeşitli sivil toplum örgütlerine de gönüllü olarak katkı sunuyor… Şu anda da İnsan Hakları Hukuku alanında yüksek lisans eğitimine devam ediyor.
Pankartın hikayesini anlatan Çamlıdağ, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Uluslararası Mücadele Günü’ne katılırken bu pankartı hazırladı. Mitinge katılmak için acele etti. Hatta eyleme geç kalmamak için pankartın harflerinin içini bile vapurda boyadı.
O gün yaşadıklarını anlatan Çamlıdağ, “Bu pankartı bu yıl 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Uluslararası Mücadele Günü’nde yapılan eylem için hazırladım.
Evde bulduğum bir karton parçasının üzerine kağıt yapıştırıp alelacele hazırladığım, harflerinin içini vapurda yine alelacele boyadığım bir pankarttı ama vermek istediğim mesaj netti.
8 Mart eylemleri genelde daha canlı ve renkli geçer fakat 25 Kasım özel olarak şiddete dair olduğundan bu eylemlerin psikolojisi çok daha farklıdır.
Katledilen kadınların anıldığı, şiddet görmüş ya da görmekte olan kadınların dayanıştığı bir gündür 25 Kasım.
Bu yönüyle öne çıkar.
Hâl böyle olunca ben de şiddete dair içimden geçenleri aktarabileceğim bir pankartla katılmak istedim eyleme.
Son zamanlarda feminist ifşaların politik yönünün görmezden gelinmesinden, farklı kesimlerce kurnaz bir fırsatçılıkla ifşaların itibarsızlaştırılmaya çalışılmasından rahatsızlık duyduğum için bu konuya ilişkin bir söz söylemek, ifşaların hayat kurtarıcı yönüne dikkat çekmek istedim.
Sanıyorum 2017 yılında yine bir 25 Kasım eylemindeyken eylemin haberini yapan bir basın mensubu bana ‘Kendinizi güvende ve özgür hissediyor musunuz?’ diye sormuştu. ‘Elbette hayır, özgür ve güvende olmayan tek bir kadın bile varsa diğerleri nasıl özgür ve güvende hissedebilir?’ demiştim.
Bana şiddet uygulayan, zarar veren, hayatı zindan eden erkek bir başka kadına daha aynılarını yaşatamasın diye o erkeğin ipliğini pazara çıkarmak, bu eşitlik ve özgürlük mücadelesinin bir parçasıdır.
O nedenle bu dayanışmayı örmenin anlamı büyük” diyerek anlatıyor.
Söz konusu pankartın iki yüzünde de farklı slogan var.
Ön tarafına “Uykuların kaçsın ben ne zaman ifşa edileceğim diye” yazan Çamlıdağ’a bunu neye istinaden yazdığını soruyorum.
Kendisinin uykusunun çok kez kaçırıldığını ifade eden Çamlıdağ, “Benim uykularım çok kaçtı. O cümle buradan hareketle yazıldı.
Ancak bir kez daha gördük ki bu sübjektif bir durum değil. Pek çok kadının hayatı erkek şiddeti yüzünden altüst oluyor. Bunları sık duyduğumuz için duyarsızlaşıyoruz belki.
Ama şimdi söyleyeceğim her bir kelimenin üzerinde bir saniyecik olsun gerçekten ve ciddiyetle düşünülmesini rica ediyorum.
Kadınlar her gün öldürülüyor psikolojik, fiziksel, ekonomik, cinsel şiddete uğruyor. Ama bu çıplak gerçeğin karşısında, kadınlara bu şiddet biçimlerini yaşatan erkekler hayatlarını yaşamaya devam ediyor.
Kimi çok muteber, tanınmış, ‘saygın’ diye çevresince pohpohlandıkça pohpohlanıyor. İlgiye ve iltifata doymuyor.
Ama bir bakıyorsunuz ki aslında o erkek dışarıya çizdiği imajdan apayrı biri, olduğu insan ile çizdiği o sahte imaj arasında dağlar kadar fark var.
Bir hatta çoğu zaman birçok kadının hayatını cehenneme çevirmiş. İfşalar sonucu duymaya alışık olduğumuz, ‘Yok canım o öyle şey yapmaz’, ‘Kendisini tanırım, kefilim, karalamaya çalışıyorlar’ tarzı tepkilerin kaynağı da o erkeğin yıllar yılı beslendiği itibarıdır. Kendisini ayrıcalıklı kılan o sağlam konumudur.
İşte gün, o konumları sınama günü. Bir insanın hayatını şiddet ve baskıyla kuşatmanın bir bedeli olmalı.
O çok saygıdeğer beyefendilerin gerçeğinin ortaya dökülmesi, ileride potansiyel olarak zarar görebilecek kadınların korunması için yaşamsal bir öneme sahip.
Ve bir kadının şiddet tehdidi yüzünden ya da maruz kaldığı şiddetin travması sebebiyle uyuyamadığı günleri, ayları, yılları düşününce şiddet faillerine ‘uykularınız kaçsın’ demek aslında o kadar nahif bir temenni ki!” diyerek kadınların yaşadıklarını anlatıyor.
Pankartla eyleme katıldığı o günü de anlatan Çamlıdağ, Eylemde pankarta yönelik özel bir ilginin olmadığını söylüyor.
Sadece birkaç kadın fotoğraf çekmek istemiş. Sosyal medyadan yaygınlaşan, arkadan çekilmiş fotoğrafın çekiliş anını ise fark etmemiş. Kimin çektiğini ve ilk paylaşımıyla pankartın viralini başlatanın kim olduğunu da bilmiyor.
“Çok sayıda kadın bir araya geldi ve birbirinden güç aldı”
Bazı yazarların ifşasıyla başlayan “Uykularınız Kaçsın” hashtagi hakkında da konuşan Çamlıdağ, “Bu pankartı hazırlarken fotoğrafının bu kadar yayılacağını ve üzerinde yazanların bu denli benimseneceğini hiç öngörmemiştim açıkçası. Ancak bu sonuçtan elbette çok mutlu oldum.
Çünkü bu vesileyle hemfikir ve duygudaş olan, aynı mücadelenin parçası olan çok sayıda kadın bir araya geldi ve birbirinden güç aldı.
Bu sözlerin sosyal medyada kendiliğinden etiket olması, bir nevi slogan gibi kullanılması buna işaret ediyor.
Pankart artık benden çıktı, hepimizin, tüm kadınların oldu.
Örneğin 9 Aralık’ta hemen bu isimle bir e-posta adresi alındı. Tacize, şiddete maruz kalmış ancak bunu dile getirememiş kadınların hikâyelerini paylaşabilecekleri bir ortam oluşturuldu.
Bu çok sevindirici çünkü artık önemli olan, bu bağlamda süreklilik arz eden bir örgütlülük ve eylemlilik içerisinde olmak” diyerek kadın mücadelesinin dayanışmasına dikkat çekiyor.
Pankarttan ve ifşadan rahatsız olan erkekler hakkında da konuşan genç avukat, “Kadınlara türlü biçimlerde şiddet uygulayan her bir erkeğin dilerim uykuları kaçıyordur” diyor.
“Birbirimizi biz kollayacağız”
Erkeklerin kaygılanmasının nedeni hakkında da konuşan Çamlıdağ, “Esasen tedirginliklerinin nedeni kendi davranışları olduğu için kaygılarının ve öfkelerinin muhatabı da kendileridir” diye anlatıyor.
Erkek şiddetine karşı kadınların dayanışmasına vurgu yapan Çamlıdağ, sözlerini şöyle bitiriyor:
Evet, pankarttan rahatsız olan erkekler varmış, çok memnun oldum.
Kadınlara türlü biçimlerde şiddet uygulayan her erkeğin dilerim uykuları kaçıyordur.
Kaçmalı.
Kaçıracağız.
Sesimizi kısmaya çalışanlara inat susmayacağız.
İfşa edilme korkusu içerisinde olan erkekler dilediği kadar kaygılanabilir, öfkelenebilir.
Esasen tedirginliklerinin nedeni kendi davranışları olduğu için kaygılarının ve öfkelerinin muhatabı da kendileridir.
Ben erkeklerin ne düşündüğüyle ilgilenmiyorum.
Evet, bir yandan bu pankartı gören şiddet faili erkekleri huzursuz etmeyi amaçladım.
Ama diğer yandan öncelikli olarak yazdıklarımı gören kadınların güç bulmasıydı isteğim.
Bu pankartın ‘Uykuların kaçsın, ben ne zaman ifşa edileceğim diye’ yazılı yüzü yaygınlaştı.
Fakat aslında söylemek istediklerim pankartın diğer yüzüyle birlikte bir bütündü: ‘Bir kadına daha zarar vereme diye şiddetini ifşa ediyorum.’
Bu cümleyle, kadınların erkek şiddetine karşı birbirlerini kollamak zorunda olduğunu vurgulamak ve dayanışma çağrısı yapmak istedim.
Yineliyorum.
Birbirimizi biz kollayacağız./ Maaz İbrahimoğlu /indyturk.com