Avusturyalı Araştırma Grubu, İnsanlık Dışı Koşulların Olduğu Mülteci Kamplarında Engelleniyor

Sınır Tanımayan Doktorlar Örgütünün raporuna göre, Yunanistan’da tutulan göçmen ve sığınmacıların içinde bulundukları şartlar içler acısı. Kamplar giderek bir tür “kara kutuya” dönüşüyor. İnsani yardım çalışanları giderek dışlanıyor, medyanın yeni yasalarla erişimi engelleniyor. Başta Avusturya devlet televizyonu ORF ve bir çok kaynaktan, mülteci kamlarının son durumunu derledik…

Avusturyalı Araştırma Grubu, İnsanlık Dışı Koşulların Olduğu Mülteci Kamplarında Engelleniyor

Adem Hüyük 

Avrupa Birliği Ülkeleri, mülteci akınını engellemek için izlediği gizli strateji, ‘’mültecinin sığınacağı ülkedeki koşulların, geldiği ülkedeki koşullardan daha kötü olmasıdır.’’ Bu strateji, AB ülkeleri açık yaşam alanlarında istenildiği gibi uygulanamayacağı bilinci, mülteci kamplarının yaşanılmaz hale getirilmesine neden olmaktadır. 

‘’Yunanistan’daki şartlar, mültecilerin geldiği ülkelerden daha iyi olursa, bu strateji çöker.’’

Avrupa Birliği’nin en büyük mülteci kampında meydana gelen büyük bir yangın, Eylül ayında Moria adını ve aynı zamanda yıllardır bataklıkta olan mülteci sorununu da kamuoyunun gözleri önüne serdi. 

Aradan aylar geçmesine rağmen, Moria yedek kampı Kara Tepe de dahil olmak üzere binlerce insan hala Yunanistan’ın Midilli adasında mahsur yaşamakta.

Sınır Tanımayan Doktorlar (MSF) yardım kuruluşu “insanlık dışı koşullara” dikkat çekiyor ve Samos, Leros, Kos ve Chios gibi diğer Yunan adalarında mahsur kalanlarında insanlık dışı koşullarla karşı karşıya olduklarını söylüyor.

Avusturya Devlet Televizyonu ORF’e yapılan açıklamada, “Durum tek kelimeyle özetlenebilir: felaket. Küçük çocuklu aileler, kış aylarında çamurda duran ince çadırlarda, doğrudan deniz kenarındaki bir ana rüzgar şeridinin yarattığı, hava şartlarının olduğu yerde barındırılıyor,’’ denmekte.

MSF’nin açıklamalarına göre, temel ihtiyaçlar bile karşılanmıyor: “Yeterli tıbbi yardım bir yana, yeterli su kaynağı bile yok.” Devam eden koronavirüs salgını göz önüne alındığında, bu durum “özellikle kritiktir” olarak değerlendiriliyor. 

Mülteci kamplarında barındırılan insanlar, Mart ayından bu yana çıkış kısıtlamaları da dahil olmak üzere katı bir tecrit altına alındı – ancak kamplarda virüse karşı önleyici tedbirler yok.

Fareler ve Tetanoz Aşısı

Mülteci kamplarındaki koşulların “göstergesi”, “Samos adasında bir tetanoz aşısı kampanyası yürütmek zorunda kalındığı” gerçeğidir. 

Sınır Tanımayan Doktorlar’ın bahsettiği arka plan ise: “Sağlıksız koşullar nedeniyle, kamp farelerle doldu ve fare ısırıkları olan küçük çocuklar tedavi için kliniklere defalarca getirilmekte.”

Yardım örgütü, tetanoz aşısı kampanyası için şu ifadeleri kullandı: ‘’Genellikle bu tür tetanoz aşılama kampanyalarını yalnızca tıbbi yardımın çöktüğü artan insani kriz durumlarında veya nüfus gruplarının tamamen ihmal edildiği durumlarda yürütüyoruz. Ayrıca, bu önleme stratejisini AB topraklarında uygulamak zorunda kalmamızın önemli ve kabul edilemez olduğunu düşünüyoruz.’’

“İnsanlık Dışı Sinizm“ 

Sınır Tanımayan Doktorlar Örgütünün raporuna göre, Yunanistan’da tutulan göçmen ve sığınmacıların içinde bulundukları şartlar içler acısı. 

Bu durum, kişilerin sağlığına son derece olumsuz etki ediyor.

Ülkede, insanların tutulduğu kampları, karakolları ve sahil güvenlik tesislerini inceleyen doktorlar, binlerce göçmenin temiz hava ve doğal ışıktan mahrum, temel sıhhî temizlik şartlarından da uzak bir şekilde, “gerçek bir cehennemde’ yaşadığını belirtiyor.

Ayrıca, Sınır Tanımayan Doktorlara göre, şimdi yine endişe yaratan başka bir gelişme var – özellikle, kamplar giderek bir tür “kara kutuya” dönüşüyor. 

Buna göre, örneğin insani yardım çalışanlarının giderek dışlandığı ve hatta medyanın yeni yasalarla erişiminin engellendiği büyük endişe ile gözlemleniyor.

Sınır Tanımayan Doktorların burada korktuğu şey, “Uzun vadeli hedef, yeni planlanan kampların, kapalı tesislere dönüştürülmesi”.

Sınır tanımayan İnsan Hakları Örgütü muhabirleri (RSf), Pazartesi günü, lesvos’taki Avusturyalı bir araştırma grubunun şu anda 7.000’den fazla mültecinin yaşadığı Kara Tepe kampını ziyaret etmesini engelleyen “genel bir bilgi engeli” olduğunu bildirdi.

RSF Avusturya Başkanı Rubina Möhring’in yaptığı açıklamada,” insanlık dışı Sinizm artık Avrupa Birliği içinde herhangi bir sınır tanımıyor “ dedi.

Sinizm öğretisi aslında bu topraklardan dünyaya yayılmıştı (…) 

Sokrates’in öğrencisi Atinalı Antisthenes bir hayli yaşlandığı zamanlar bütün dünya zevklerine ve özentili felsefelere sırt çevirmiş, soylular arasında zevkli bir ömür sürerek yaşlandığı hâlde birdenbire doğaya dönmüş, doğaya uygun yasamayı yeğlemiştir.

Antisthenes köleler gibi giyinmiş ve “zevk almaktansa ölmeyi yeğlerim” anlayışıyla kendisine bir felsefi sistem geliştirmiştir. 

Atinalı Antisthenes’in gerçekleştirmek istediği, bir çeşit ‘’çilecilik’’ ile insanın tam bağımsızlığını kazanabileceği ve böylelikle mutluluğa kavuşabileceği düşüncesini yaymış, bu felsefi sisteme de Kinizm ya da Sinizm denmiştir.

Avrupa Birliği sınırları içerisindeki mülteci kampları, mültecilere ’’çilecilik’’ öğretisini yaşatıyor, diğer yandan  Yunanistan’a ”insanî yardım” yollamaya söz veriyor.

Öbür yandan ise, bu ülkedeki şartların, mültecilerin bulunduğu ülkelerdeki şartlardan daha kötü olması arzulanıyor.

Bu da aslında, Sinizmin şahikasının yaşatılmasıdır. 

Geçen hafta Midilli’ye seyahat eden bir grup Viyanalı gazeteci, RSF tarafından sert bir şekilde eleştirilen erişim yasağından etkilendi.

RSF’ye göre, bilgi gezisi Innsbruck Piskoposluğu Piskoposu Hermann Glettler ve “Cesaret – İnsanlığa Cesaret” kampanyasının başlatıcısı aktris Katharina Stemberger tarafından düzenlendi.

Moria’dan “Moria 2” ye

Yunan mülteci kamplarındaki koşullar söz konusu olduğunda, Tıpkı Sınır Tanımayan Doktorlar gibi, Möhring de Avrupa Birliği’ne meydan okudu. 

Möhring AB’ye verilen 2012 Nobel Barış Ödülü’ne atıfta bulunarak sordu, ” Şimdi tüm bunlar ses ve duman mı?’’

Sınır Tanımayan Doktorlar, sayısız tahliye başvurusuna atıfta bulununarak Her zaman Kara Tepe kampının geçici bir çözüm olması gerektiği ve hiçbir şekilde “Moria’nın küllerinden yeni bir sefalet kampı çıkmayacağı” söylenirdi.

Ama şimdi olan tam olarak buydu ve Sınır Tanımayan Doktorlar’a göre Kara Tepe bugün güvenle “Moria 2” olarak anılabilir. 

Psikolojik sonuçları: ”Buna göre Moria, orada tutulan insanlar için cehennemdi ve yeni Kara Tepe kampı,“ daha iyi değildi ”.

Yeni mülteci kampı eskisinden daha kötüydü…

Felaket durumu ve yaklaşan kış göz önüne alındığında, şimdi Yunan adalarındaki kampları boşaltmak günün emri olmalıydı. 

Sınır Tanımayan Doktorlar için “Yunanistan bunu kendi başına yapabilir mi?” diye bir soru yok.

Bu nedenle “diğer AB ülkelerinin de adalardan insanları kabul etmesi acilen gereklidir – Avusturya’nın da burada bir sorumluluğu vardır”.

“Yeni, Yüksek Kaliteli Kayıt Merkezi“

AB Komisyonu geçtiğimiz günlerde, Midilli adasında yeni bir kalıcı mülteci kampı kurmak için Yunan makamlarıyla anlaştı.

Brüksel yetkilisi Perşembe günü yaptığı açıklamada, Eylül 2021’e kadar burada “yeni, yüksek kaliteli bir kabul merkezi” kurulacağını söyledi.

“Bu, Eylül ayında Moria kampını yok eden yangınların ardından durumu çözmede önemli bir adım.”

Avrupa’nın o zamana kadarki en büyük mülteci kampı neredeyse tamamen yandı, 12.000’den fazla insan evsiz kaldı.

Sonuç olarak, Midilli’deki eski bir askeri eğitim alanına aceleyle geçici bir çadır kampı inşa edildi.

Ancak başından beri, sakinler yatak, elektrik ve akan su eksikliği gibi felaket koşullarından şikayet ettiler.

Ekim ayında şiddetli yağmur 80 çadırı yıktı.

AB tarafından finanse edilen bir programın parçası olarak, giriş kontrolleri olan “kapalı depolar” ve “çift çit” 2021 yazına kadar planlanıyor.

Kamplarda yangından korunma sistemleri bulunmalı ve “insani yaşam koşulları” sunulmalıdır.

AB Komisyonundan gelen ajans raporlarına göre, yeni kamptaki koşullar, örneğin sağlık, güvenlik ve sıhhi tesisler alanlarında “uluslararası standartlar dikkate alınarak AB hukukuna uygun” olacaktır denmekte. 

Atina Ankara’yı Kaçakçılıkla Suçladı

AB düzeyindeki iltica ve mülteci sorunu hala yanıt beklerken, Yunanistan ile Türkiye arasındaki mülteci anlaşmazlığı son zamanlarda tırmanmıştır.

Atina hükümeti Ankara’yı Yunan adalarındaki mültecileri hedef almakla suçladı.

Yunanistan Göç Bakanı Notis Mitarakis Atina’da gazetecilere verdiği demeçte, “Türkiye’deki insan kaçakçılarının kasıtlı olarak Somali’den göçmenleri toplayıp Yunanistan üzerinden AB’ye gönderdiklerine dair güvenilir bilgilerimiz var” dedi. 

Türkiye’den AB ile 2016 mülteci anlaşmasına uymasının istendiğini belirten Mitarakis, bu konuda AB’den de destek çağrısında bulundu. Türkiye bu iddiaları reddetti. 

BM Mülteci Ajansı’na (UNHCR) göre, bu yıl Yunanistan’a 15.000 civarında mülteci geldi ve bunların yaklaşık 9.500’ü Midilli, Sakız ve Sisam gibi Yunan adalarına yerleşti. |virgül

Ek Kaynaklar: ORF | Felsefe Tarihi / Macit Gökberk | Avrupa Politika Merkezi (European Policy Center-EPC) / 4/2016 Bülteni 

Yayınlama: 14.12.2020
A+
A-
Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.