Kur’an’ın Dogmatik Bir Şekilde Yorumlanmasını Eleştirdiği İçin İşkenceyle Katledilen Müslüman Feminist Yazar: Konca Kuriş
Yaşı 30’dan büyük olanların çok yakından bildiği üzere 1990’lı yıllar Türkiye’si oldukça karanlıktı.
Faili meçhul cinayetler, beyaz Toros’la kaçırılanlar, domuz bağıyla işkence edilerek öldürülenler, ölüm evleri, tarikatlar, katliamlar, gözaltında ‘kaybedilenler’ ve niceleri… Her ne kadar nostalji özleminde ilk sırada olsa da, 1990’lı yıllar o günleri yaşamış her bireyin için acıdan ibaretti.
1961 yılında doğan Türk, Müslüman, araştırmacı, feminist yazar Konca Kuriş’in hikayesini anlatacağız bugün sizlere… Konca Kuriş, 1990’lı yılların karanlığında Kur’an’ın dogmatik bir şekilde yorumlanmasını eleştirdi ve bu eleştirilerinin sonucunda da öldürüldü.
Kendisini ‘imanlı feminist’ olarak tanıtan ve 1987 yılında Nakşibendi tarikatıyla tanıştıktan sonra “Sadece Kur’an” diyerek yoluna devam eden Koca Kuriş, İslami feminizmi sesli dile getiren ilk isim oldu.
1980’lerde Türkiye’de alevlenen feminizm tartışmalarıyla hiç bakılmayan bir pencere açtı Konca Kuriş ve İslami feminizmi yüksek sesle dile getirdi. Dini ve siyasi söylemleriyle erkek egemenliğine karşı mücadele ederken, aynı zamanda içinde bulunduğu İslami çevreyi de eleştirdi.
Peki nasıl başladı Konca Kuriş’in hikayesi ve 38 yaşında nasıl sonlandı?
Kızı Sırma’nın “Çocukluğundan beri anlaşılamamış bir kadın” olarak anlattığı Konca Kuriş henüz 16 yaşındayken evlendi gözyaşları içinde…
Dini inancı yok, evliliği kurtuluş olarak görüyor ve koyu bir şekilde inançlı olan Nakşibendi tarikatı mensubu kayınpederinin karşısına bu şekilde çıkıyordu: “İnanmam için bana Tanrı’yı göstermen gerekir.” Ailede istenmeyen gelin ilan edildikten sonra Menzil’e götürüldü, Nakşibendi tarikatıyla tanıştırıldı, ve ardından örtündü.
Zaman içinde İslamiyet’in farklı yüzleri ve yorumlarıyla tanıştı, Kur’an’ı esas aldı, başörtüsü taktı ve ibadetlerini yerine getirdi ancak yine de sorgulamaktan ve eleştirmekten de geri durmadı…
Geçen yılların ardından sorgulamaya devam etti, Kur’an’ın dogmatik bir şekilde yorumlanmasını eleştirdi ve bir sempozyumda ilk radikal çıkışını yaptı: Kur’an çevirisi/yorumlarındaki erkek egemen kültürden gelen anlayış ile kadına adeta yaşam alanı tanımayan dar çerçeveli bakış açısını gündeme getirdi.
“İslam’da örtünmek şart değildir, hadislerle yola çıkmak yanlıştır, anlamadığınız bir dille dua etmenin faydası yoktur, kadının regl iken namaz kılması ve oruç tutması günah değildir, kadın erkek yan yana ibadet edebilir, kadınlar cuma, bayram ve cenaze namazlarını kılabilirler.”
Bugün bile hâlâ tartışılan bu söylemleri o gün dile getiren Konca Kuriş’in tek amacı erkek egemenliğini yıkmak yazılar yazdı, televizyon programlarına katıldı, kadın sığınma evlerine destek verdi, savaş karşıtı mitinglerde boy gösterdi yani mücadelenin her yerinde kadını temsili etti.
“Sen Kur’an’ı yeniden mi yorumlamak, yeniden mi yazmak istiyorsun?”
İşte tüm bu siyasi iklim, Türkiye gündemi ve İslami feminizm temelli söylemlerin ardından başlıktaki gibi bir dizi tehdit alan Konca Kuriş, 16 Temmuz 1998 günü eşi Orhan Kuriş’in etkisiz hale getirilmesinin ardından bir gece yarısı evinin önünden kaçırıldı. Oğlu Yahya Kuriş’in anlatımıyla o gün şöyle yaşandı:
Annem kaçırılacağını biliyordu, hissetmişti sanırım. Sabah kalktı, garip bir şekilde müzik açtı, beni dansa kaldırdı ve dans etmeye başladık… Normalde çok neşeli bir kadın olan annem bana sarıldı, beni öptü, duygulandı ve gözleri doldu. Gün boyunca da yanından hiç ayırmadı beni. Akşam saat 17.30’da amcam bizi yaylaya götürmek için eve geldi. Annem mesaisi olduğu için gelemeyeceğini söyleyince, ben de annemle kalmak istediğimi söyledim. Annem kardeşlerime sahip çıkmam gerektiğini söyledi. Böyle bir cümleyi, normal bir zamanda kullanmazdı. Üzerine basa basa kardeşlerime sahip çıkmam gerektiğini söyledi. O günün gecesinde, kanser tedavisini üstlendiği kadının oğlu, beraberinde getirdiği adamlarla kaçırdı annemi. Üç kişi evimizin önüne gelmişler, kafasına zorla silah dayadıkları babamı yere indirmişler.
Ve Konya’da boşaltılmış bir ev, beton kaplı bir bodrum katı, altından çıkarılan cesetler…
Kaçırıldıktan sonra ailesi aylarca Konca Kuriş’in izini sürdü ancak herhangi bir şeye rastlayamadı. Tam 555 gün sonra 20 Ocak 1999’da Konca Kuriş’in cansız bedenine ulaşıldığı bilgisi ailesine verildi. Teşhis edildi, domuz bağıyla işkence edilerek öldürüldüğü anlaşıldı ve sonradan çıkan kasetlerle anlaşıldı ki Konca Kuriş 38 gün boyunca işkenceye rağmen direndi.
İşkence seansları katilleri tarafından kaydedilen Konca Kuriş’in son sözleri şöyleydi: “Savunduğum fikirler yanlıştı ancak bazı kişiler ve gruplar beni yönlendiriyordu. Ben de onların desteğiyle kamuoyuna ulaştım. Hatta Amerikalı bir grup beni ülkelerine davet etti. Kaçırılmasaydım, Amerika’ya gidip konferanslar verecektim.”
Türk Hizbullahı Konca Kuriş’in kaçırılmasının, işkence görmesinin ve ölümünün sorumluluğunu şu cümleyle üstlendi: “İslam düşmanı ve laik-feminist Konca Kuriş, Allah ve Kuran-ı Kerim karşıtı fiilleri ve söylemleri nedeniyle Hizbullah savaşçıları tarafından kaçırılarak üslerimizde sorgulanmıştır. Dinsiz laik TC’nin resmi din söylemleri ile talimatları paralelinde hareket eden ve siyonistlerce de kullanılan Konca Kuriş, Müslümanları şüpheye sevk edecek fiiliyatlara giriştiği için şeri hükümler gereği cezalandırılmıştır.”
Dönemin sert siyasi ikliminden bugüne kalan Konca Kuriş’in bu mezarı…
O karanlık günlerin bir daha hiç gelmemesi dileğiyle…/onedio.com