Hayvan hırsızlıkları DNA analizi ile çözülüyor

Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi Genetik Anabilim Dalı, adeta bir kriminal büro gibi hayvanların karıştığı adli olayların ya da hayvan hırsızlıklarının çözümünde DNA incelemesiyle kolluk güçlerine yardımcı oluyor

Hayvan hırsızlıkları DNA analizi ile çözülüyor

Hayvancılık sektörünün kamuoyuna yansımayan sorunlarından biri de hayvan hırsızlıkları.

Her yıl çok sayıda büyükbaş ve küçükbaş hayvan çalınıyor.

Ancak bu konuda çoğu zaman şikayetçi dahi olunmadığı için net istatistiklere ulaşmak zor.

Gelişen genetik bilimi, nasıl insanların taraf olduğu kriminal olayların soruşturulmasında işe yarıyorsa, hayvanların karıştığı adli olayların çözümünde de adli veterinerliğe büyük rol düşüyor.

Hayvanların konuşma imkanı olmadığından DNA incelemesi adeta sessiz kurbanlara ses olup olayların çözümünü sağlıyor.

Adeta bir Kriminal Büro

Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi Genetik Anabilim Dalı’da bu anlamda Türkiye’de tek merkez durumunda.

Burası çeşitli hayvan türlerinin karıştığı adli olayların ve hayvan hırsızlıklarının çözümünde görev yapan adeta bir kriminal büro işlevi görüyor.

Çoğunlukla jandarma tarafından yürütülen hayvan hırsızlıklarına dair soruşturmalarda incelenmesi istenen deliller buradaki laboratuarlarda detaylı DNA incelemesine tutuluyor.

Bu çalışmaların başında olan Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi Genetik Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Veteriner Hekim Doç. Dr. Bengi Çınar Kul ile çalışmaları ve Türkiye’deki çiftlik hayvanlarına yönelik hırsızlık olayları üzerine konuştuk.

10 yıldan beri hayvanların karıştığı çok sayıda vakayı çözdüler

Merkez Tanı laboratuarı bünyesinde Tarım ve Orman Bakanlığı ruhsatlı Moleküler Genetik Laboratuvarı’nda kolluk kuvvetleri ile savcılıklardan gelen talep doğrultusunda hayvanların dahil olduğu adli vakalara yönelik DNA analizlerini 2009 yılından beri yaptıklarını söyleyen Çınar Kul, nasıl çalıştıklarını şöyle anlattı:

“Hayvanın türünden ebeveyn – yavru ilişkisine kadar her detay tespit ediliyor”

Olay yerinde delilin toplanması aşamasında dahi iletişim halinde olabiliyoruz ki örnek toplama sonuca ulaşmada çok önemlidir.

Başlıca iki analiz yapıyoruz, biri tür tayini, diğeri ise DNA profilleme. Şöyle açıklayabiliriz istenilen analize göre gelen biyolojik örneğin sığıra mı, koyuna mı keçiye mi yani hangi hayvan türüne ait olduğunu belirliyoruz.

Buna tür tayini adı verilmektedir ve genellikle hücre içinde yer alan bir organel olan ve anneden yavruya aktarılan mitokondrial DNA’yı moleküler tekniklerle inceliyoruz.

Birey ayrımı gerekiyorsa, yani olay yerinden bulunan kan ya da kılın, şüpheli araçtan ya da bir başka ortamdan alınan delille karşılaştırıp aynı hayvana ait olup olmadığı soruluyorsa ya da ebeveyn-yavru ilişkisinde olduğu gibi kan yakınlığı olup olmadığı soruluyorsa DNA profillemesi yapıyoruz.

Deneyimli bir ekip gerektiriyor

DNA profillemesinde ise hem anadan hem de babadan kalıtılan genomik DNA’da kişiye özgü farklılık gösteren bölgeleri çalışıp, bir nevi parmak izlerini ortaya koyduklarını söyleyen Çınar Kul, sözlerinin devamında şöyle devam etti:

Tabii bu analizler kalite süreçleri kapsamında tanımlanmış prosedürler, Türkiye çiftlik hayvanları genetik veritabanı bilgisi, gelişmiş moleküler cihazlar ve en önemlisi de güvenilir ve deneyimli bir ekip gerektirmektedir. Benimle beraber yine birer veteriner hekim olan Doktor Öğretim Üyesi Nüket Bilgen başta olmak üzere, Araştırma Görevlisi Mustafa Yenal Akkurt ve doktora öğrencisi Özge Şebnem Çıldır da çeşitli kritik aşamalarda görev almaktadırlar.

“Hayvanlar şahsen veya dolaylı adli olaylara karışabiliyorlar”

Türkiye’de ailelerin yüzde 67,7’sinin hayvancılıkla uğraşırken, kentlerde yüzde 7-8’inin evcil hayvan beslediğini söyleyen Çınar Kul, sözlerini şöyle sürdürdü:

Dolayısıyla, yaşamımızın her alanında bizlerle iç içe olan hayvanlar şahsen ya da dolaylı olarak adli olaylara karışabiliyorlar. Bu nasıl oluyor? Mesela hırsızlık, ebeveyn karışması, istismar, yasadışı avcılık gibi olaylarda kurban hayvan tarafından saldırıya uğrama, trafik kazalarına neden olma gibi olaylarda baş şüpheli ve hayvansal gıdalarda tağşiş, haneye tecavüz gibi insanlar tarafında işlenen suçlarda da tanık olarak adli süreçlere dahil oluyorlar.

“Hırsızlığın adli olgular içindeki oranı yüzde 1 ile 5 arasında”

Çınar Kul’un verdiği bilgiye göre farklı ülkeler incelendiğinde çiftlik hayvanları hırsızlığına ilişkin olguların tüm adli süreçlere yansıyan olgular içindeki oranının yüzde 1 ile yüzde 5 arasında değiştiğine ilişkin veriler bulunuyor.

“Türkiye’de bu oranın ne olduğunu ve dolayısıyla ekonomik açıdan ortaya çıkan zararın değerini henüz bilmiyoruz, hesaplayamıyoruz” diyen Çınar Kul, şunları söyledi:

Farklı ülkelerde bu hırsızlıkların neden olduğu zararın yıllık değerinin de 2 milyon dolar ile 6 milyon dolar arasında değiştiği yönünde raporlara ulaşabiliyoruz. Bu konuda adli birimler, kolluk kuvvetleri ve bazı bölgelerden rastgele örnekleme ile seçilen çiftçilerden veri toplama çalışmalarımız devam etmektedir. Sonuçları yakın bir zamanda adli birimler ve akademik camia ile de paylaşmayı planlıyoruz.

Olayların yüzde 80’ni hayvan hırsızlığı

Şimdiye kadar çözüme ulaştırdıkları adli olayların %80’inin büyükbaş ve küçükbaş hayvan hırsızlığı olduğunu belirten Çınar Kul, “Geriye kalanların ise sıklık sırasına göre çeşitli hayvan türlerinde ebeveyn ayrımı, yasadışı avcılık, gıdada tağşiş, cinsel istismar, hayvan tarafından saldırıya uğrama, trafik kazasına karışma vakalarıdır” diye konuştu.

DNA testiyle çözebileceğimizi bilmeyen çiftçiler hatta savcılar, hakimler bulunuyor

Çınar Kul, birçok hayvan hırsızlığının da raporlanmadığına dikkat çekerek, “Bu vakaların sadece raporlananlar olduğunu unutmamak gerekir. Türkiye’nin birçok yerinde, bu olayları DNA testiyle çözebileceğimizi bilmeyen çiftçiler ve hatta savcı ve hakimler bulunduğundan, çoğu olayda kadere boyun eğilmekte ve hırsızlık olayları tekrar tekrar gerçekleşmektedir” diyerek, şunları anlattı:

“Hırsızlıklar Kurban Bayramı öncesi artıyor”

Hayvan hırsızlıkları ülkeye göre, bir ülke içerisinde farklı coğrafik bölgelerdeki geçim kaynaklarına göre, sosyoekonomik koşullara göre, mevsime ve hatta yıl içerisinde kültürel öneme sahip günlere göre bile farklılık göstermektedir diyen Çınar Kul, “Örneğin Türkiye’de çiftlik hayvanları hırsızlıkları ile ilgili olgular Kurban Bayramı öncesinde ciddi bir artış eğilimindedir” dedi.

Akdeniz’de keçi, Doğu’da sığır, İç Anadolu’da koyun çalınıyor

Çınar Kul, et fiyatlarındaki artışın da çalınan hayvan türü üzerine belirleyici olduğunu belirterek, “Çalınan hayvan türü üzerine bir diğer önemli etki coğrafi bölgedir. 2009 yılından bu yana Türkiye’nin tüm şehirlerinden her tür hayvan hırsızlığı olgusu laboratuvarımıza gelmiştir” dedikten sonra sözlerini şöyle sürdürdü:

Ancak detaylı baktığımızda Antalya ve civarındaki olgularda sıklıkla keçi, Marmara bölgesi ve Doğu Anadolu’daki olgularda sığır, İç Anadolu’da olgularda ise genellikle koyun türünün çalındığını söyleyebiliriz. Tabii güvenilir istatistikler ve bölge karşılaştırmalarını çalışmamız tamamlandığında daha net olarak ortaya koyabileceğiz.

Daha çok yetişkin hayvan çalınıyor”

Hayvan hırsızlıklarında görülen bir diğer değişken durumun da hayvanın yaşı olduğunu söyleyen Çınar Kul, şu sözlerle devam etti:

Sıklıkla yetişkin hayvan hırsızlıkları ile karşılaşıyoruz. Bunun sebebinin daha hızlı paraya çevriliyor olmaları, daha hızlı yürümeleri ve gençlere oranla daha az ses çıkarmaları olduğu düşünülmekte” diye konuştu.

Cinsiyet de bir diğer değişken ancak orada bir bias (yanlılık) var çünkü halk elindeki hayvanlar genellikle dişi cinsiyettedir, erkek hayvan dişi hayvana oranla daha az sayıda tutulur sürüde.

Bu durumda haliyle adli olaylarda daha fazla dişi hayvanın çalınması şeklinde yansımakta istatistiklere.

“Hayvan sahibine çoban da yanlış beyanda bulunabiliyor”

“Ancak yavruların çalınması ise daha çok kasti olarak yavruların karıştırılması durumu olarak karşımıza çıkmakta.

Örneğin uzun süreli meraya yayılan ve aylar sonra köyüne dönen sürülerde nadir de olsa karşılaşabiliyoruz bu durumla” diyen Çınar Kul, şunları söyledi:

Giderken gebe olan bir hayvanın dönüşünde yavrusunun öldüğü söylenebiliyor hayvan sahibine, oysaki ölen diğer sığırın yavrusu olmasına rağmen çoban yanlış beyan etmiş olabiliyor.

“Bir iki hayvanın arabaya atılarak çalınması karşılaştığımız olaylar”

Büyükbaş ve küçükbaş hayvan hırsızlıklarından en aile tipi işletmelerin zarar gördüğünü söyleyen Kul,  şöyle konuştu:

Genellikle 5-10 büyükbaş ya da 200-300 başlık küçükbaş sürülerinde doğrudan 3-5 hayvanın çalınması ya da yoldan geçerken otlamakta olan sürünün arasından 1-2 hayvanın arabaya atılarak çalınması sıklıkla karşılaştığımız olaylar.

Büyük işletmelerde hareket sensörlü kamera kullanımı, bekçinin varlığı, giriş ve çıkışların daha kontrollü olması gibi güvenlik önlemlerinin alınması nispeten caydırıcı olmakta

“Bazı olaylarda büyükbaş hayvanlar olay yerinde kesiliyor”

Çınar Kul, buna karşın büyük işletmelerden de hayvan hırsızlığı olabildiğini söyleyerek, şu ifadeleri kullandı:

Buralarda suç unsurları ise biraz daha organize, stratejik olarak planlanmış ve hatta çalışanların da dahil olduğu suç örgütleri şeklinde karşımıza çıkıyor.

Genelde hayvanlar canlı olarak ticari araç, kamyonet, traktör kasası gibi araçlarla çalınırken, bazı olaylarda büyükbaş hayvanların olay yerinde hızlıca kesildiğini, profesyonelce parçalanıp karkas dediğimiz para eden kısımların araçlara yüklendiğini görüyoruz.

Taze etin kısa sürede elden çıkartılması gerektiğini de göz önüne alırsak, hırsızlık kadar satış kısmının da planlandığı, bu işi artık meslek haline getirmiş suç örgütleri tarafından yapıldığı anlaşılmaktadır.

Her hayvan fotoğraflanmalı ve biyolojik materyaller arşivlenmeli

Hayvan hırsızlıklarının ekonomik maliyetlerinin büyük olduğunu söyleyen Çınar Kul, bunların önüne geçilmesi için şu önerilerde bulundu:

Hayvanların gerek fotoğraflanarak gerekse kıl, kan örneği gibi biyolojik materyallerinin resmi kurumlarca arşivlenerek kayıt altına alınması ve hayvan sahipleri tarafından kulak küpesi kullanımına özen gösterilmesi önemlidir.

DNA analizleriyle çözüldüğünün bilinmesi caydırıcı etki yapar

Pet hayvanlarında kullanılan mikroçip uygulamaları da güzel bir önlem olmakla beraber çiftlik hayvanlarında ilave maliyeti nedeniyle pek yer kullanılmadığını söyleyen Çınar Kul, sözlerini “Ayrıca başta adli süreçlerde görev alan herkes olmak üzere, hayvan sahiplerinin bilgilendirilmesi ve bu tür olayların DNA analizleri ile kolaylıkla çözüldüğünün halk tarafından bilinmesi de yine caydırıcı etki yapabilecektir” diye tamamladı. /The Independentturkish

Yayınlama: 18.09.2020
A+
A-
Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.