Ford Transit İle Kurulan Duygusal Bağı Hatırlatan Kuruyemiş
1990’ların başıydı, her gün aynı saatte kapıya bir Ford Transit yanaşır, Türkiye’den gelen gıda ürünleri satardı. Aradan yıllar geçti. Bir minibüs yıllar önce yapılanın aynısını yapıyor. Kapımıza yanaşıyor ve Türkiye’den taze kuruyemiş getirdik diyor. Anahtar kelime, Türkiye-taze-kuruyemiş. Bizler alışkanlıklarımızla duygusal bağ kuran insanlarız…
Adem Hüyük
Avusturyalıların, Türkiye göçmenlerine atıfta bulunarak yaptıkları Ford Transit esprisini, hem lisan hem de mecazen anlamadığım, her kasabada mutlaka bir tane Adeg ve Konsum marketlerinin olduğu yıllardı.
Göçmenler daha çok konsum maketlerini tercih ederdi.
Zira Konsum birçok sosyal kurumun bir araya gelerek oluşturduğu kooperatif marketler zinciriydi, dolayısıyla ucuzdu.
Viyana dışındaki bölgelerde dönerci sayısı oldukça azdı. Zaten dışarıda yemek yeme kültürü de yaygın değildi.
Akraba, hemşeri ve iş arkadaşları arasında geçen rutin aile ziyaretleri, bu ziyaretlerde önceden kesilmiş bir koyun-kuzunun mangalda yenmesi ve olmazsa olmazı, iskambil oyunları, sosyalleşmenin temel kıstaslarıydı.
Beta video kasetlerinden, VHS kasetlerine geçiş sürecinin yaşandığı, aileler arasında video filmlerinin değiştirildiği, arabeskin insanların hayatına derinlemesine nüfus ettiği yıllardı.
Her iki aileden birinin, birinci dereceden akrabası Türkiye’de yaşıyor, bu ayrılık insanları gurbet türkülerine itiyor, arabesk filmler de yaşadıkları özlemin dile getirildiğini görüyorlardı.
Türk marketlerinde VHS video kasetleri kiralanırdı.
Dört milyonluk bir kentten gelerek, iki bin kişinin yaşadığı bir kasabada okula başlamış, her gün saat 15.00’da kapımızın önüne gelen Ford Transit minibüsünden ekmek alıyor, yeni bir film gelmişse onu kiralıyor, Küçük Emrah’ın annesinden ayrılmasını, kendi ananemden ayrılmamla kıyaslıyor, filmlerdeki Topkapı otobüs terminalini, İzmir Basmane Garı olarak görüyor, içimdeki genç hasreti bastırmak yerine, kaderci bir arabesk yaşam sürmeyi seçiyordum.
1990’ların başıydı.
Çeşitli kasaba ve köylerde yerleşik hayat süren Türkiye göçmenlerinin evlerinin önüne her gün aynı saatte bir Ford Transit yanaşırdı.
Bu minibüs, seyyar bir market görevi görür, içerisinde yumurtadan, ekmeğe, süpürgeden, domatese, VHS video kasetlerinden kuru soğana kadar her şey bulunurdu.
O zamanlar pide yoktu, bir kilogramlık ekmekler vardı.
Bir nesil bu ekmekleri yiyerek büyüdü…
Bugün Türkiye göçmenlerinin yaşadığı her alanda, market, restoran gibi bir çok alışveriş imkanı sağlanmış, Ford Transit’ler bu alanda tarih olmuştur.
Her yeni gelen beraberinde, geldiği yerden bir şeyler getirir – alışkanlıklarının değişmesi zaman alır.
Avusturya’ya ilk geldiğim yıllarda, bana ülkemden bir şeyler getirdiğine inandığım Ford Transit’le kurduğum duygusal bağ, yıllar sonra gördüğüm bir reklam ile aklıma gelmişti.
Göç edenlerin sadece bedensel ve zihinsel göç etmedikleri, alışkanlıklarını ve vazgeçemediklerini de birlikte götürdüklerini bir kez daha hatırlattı.
‘’Innsbruck, Linz, Salzburg, Graz, ST Pölten ve çevresine kuruyemiş dağıtımı… Türkiye’den taze ve hesaplı…’’
Aslında bu ilanı vereni ve bu işi yapanı tanıyorum.
Ama bu kadar uzak bölgelere kuruyemiş dağıtımı yaptığını bilmiyordum.
Zaten Beyzade Kuruyemiş işletmecisini tesadüfen tanımış, entelektüel bir sohbetin sonrasında, yapmak istediği işte-ki kararlılığı kuruyemişlere olan ilgimi artırmıştı.
1990’ların başında, Türk marketlerinin bu kadar yaygın olmamasından dolayı, evlerin önüne kadar yapılan servisler, bu gün yine her yerde bulunmayan taze kuruyemiş ile tekrar yapılmakta.
Beyzade Kuruyemiş, artan talep üzerine, Avusturya’nın her yerine bir açılım gerçekleştiriyor.
Kim bilir ileride, bölgelerde, Türkiye’den taze getirdikleri kuruyemişlerin dağıtılacağı birer şube açarlar. |virgül
© Bild: virgül