Salgın hastalıklara karşı maske kullanımı tarihte nasıl yaygınlaştı?
Bilinmeyen ve öldürücü bir hastalık, endişeli halk ve maske takma tartışmaları… Bu kelimelerin günümüzü anlattığını düşünüyor olabilirsiniz ama aslında aynı manzara bir asır önce koruyucu ekipmanların yayılmasına imkan kılan Mançurya salgınında da yaşandı.
O dönemde de uzmanların görüşlerinin göz ardı edilmesi, on binlerce kişinin hayatını kaybetmesine neden oldu.
Hastalıkların insandan insana bulaşabileceği yönündeki akademik teoriler aslında 16. yüzyıldan bu yana bulunuyordu.
Ancak bu teoriler, 1800’lü yıllarda mikropların varlığının anlaşılmasıyla doğrulandı.
Yale Üniversitesi’nden Profesör William Summers, bu tarihlerden önce hastaların tedavisinde kullanılan maskelerin, “kötülükleri uzaklaştırmak için giyinilen muska” gibi görüldüğünü açıklıyor.
1890’lara gelindiğinde maskelerin önemi kısmen anlaşıldı. Hong Kong’da ortaya çıkan ve tüm dünyaya yayılan bir hastalığa karşı ameliyathanelerde maske kullanılıyordu.
Ancak kısıtlı sayıdaki sağlık personeli dışında koruyucu ekipmanların yaygın bir kullanımı yoktu.
1910 yılında ise Mançurya’da yeni bir salgın ortaya çıktı.
Rusya, Japonya ve Çin’in gözlerini diktiği bu topraklardaki hastalık, yüzde 100’e yakın bir ölüm oranına sahipti.
Hastalığa yakalanan kişilerin yaklaşık 2 gün içerisinde hayatını kaybetmesi halkta paniğe yol açtı.
Genç doktorun ‘skandal çıkaran’ teorisi
Salgına karşı mücadele için bölgeye gönderilen uzmanlar arasında Wu Lien Teh isimli genç bir doktor bulunuyordu.
Malezya’da doğan ve Cambridge Üniversitesi’nde eğitim alan Wu, hastalığın sadece farelerdeki pirelerden insanlara değil, insanlardan insana da geçebileceğini öne sürüyordu.
St Andrews Üniversitesi’nde tıbbi antropolog Christos Lynteris, o dönem yaşananları şöyle anlatıyor:
“Wu, pnömonik salgına yakalanan ve akciğerleri enfekte olan bir kişinin bunu doğrudan hava yoluyla başkalarına bulaştırabileceğini ve pirelerin aracı olmasının gerekmediğini öne sürdü. Bu, zamanında çok yeni ve skandal çıkaran bir fikirdi.”
Wu’nun önerisi, halkın yüzünü koruyacak bir maske takması gerektiği anlamına geliyordu. Ancak Çin devletinin o dönemdeki zayıflığı ve halkın geleneksel tıbba bağlılığı bunu zorlaştırıyordu.
‘Veba Savaşçısı Wu’
Wu, “Veba Savaşçısı” isimli otobiyografisinde, halkın fikrinin değişmesi için “sarsıcı ve trajik” bir olayın yaşanması gerektiğini yazıyordu. Bu olay ise çok gecikmedi.
Salgına karşı bölgede bulunan ve “Çinli” doktorun teorilerini reddeden Fransız doktor Gerald Mesny, hastaların bulunduğu kliniği önlem almadan ziyaret etti. Mesny, günler sonra hayatını kaybetti.
Bunun üzerine maskelere olan ilgi birden arttı.
Otobiyografisinde Wu, bu olaydan sonra “neredeyse sokaktaki herkesin bir şekilde yüzünü kapatarak maske taktığını” yazdı.
O döneme ait günümüze ulaşan fotoğraflar, sağlık personelinin yüzlerinin tamamen kapatan kumaşlar giydiğini gösteriyor.
Cesetleri taşıyan çalışanların bile koruyucu ekipman giymesi, her türlü çalışanın sağlığının korunması açısında o güne kadar benzeri yaşanmamış bir durumdu.
Wu’nun çabaları sayesinde koruyucu ekipmanların önemi anlaşıldı ve maskeler ilerleyen dönemlerde yaygınlaştı./euronews
© Bild: virgül