Yoksulun durumunu zenginin ahlak anlayışı belirleyecek
Koronavirüs salgınında zengin ülkelere düşen ilave görevler, AB içinde derinleşen kriz ve salgın nedeniyle ertelenen mevcut küresel sorunlar bugünkü Alman basınında yer bulan yorum konularından.
Münih’te yayımlanan ulusal gazetelerden Süddeutsche Zeitung, tüm dünyayı etkileyen koronavirüs salgını karşısında Batı’nın Afrika’ya karşı özel bir sorumluluk alması gerektiği yorumunu yapıyor.
“Zengin ülkeler, yoksul ülkelere asgari geçim yardımı yapmalı.
Çoğu Afrika ülkesinde sosyal yardım teorik olarak mevcut.
Ama uygulamaya koymak için paraları yok. Bazı ülkeler ise geçen yıllarda zorlukla oluşturdukları büyüyen orta sınıf, sanayi üretimi ve turizmi kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya.
Yapılan araştırmalar, şimdiye kadar sermayenin Afrika’dan hiç bu büyüklükte ve bu kadar hızlı ayrılmadığını ortaya koyuyor.
Bu yüzden de uluslararası toplum; yeterli imkanı bulunmayan, salgınlarla mücadeleye aşina Afrika ülkerinin sağlık sistemlerinin ayakta kalabilmesi için bu sermayenin bir bölümünü Afrika’ya geri göndermeli.
Şu an için kötünün en kötüsü engellenebilir. Afrika’nın gelecekte ne durumda olacağı Batı’nın ahlak anlayışı belirleyecek.”
Hannoversche Allgemeine Zeitung ise koronavirüs salgını ile AB içindeki mevcut çatlakların daha da belirginleştiği görüşünde.
“Küresel finans krizi, mülteci krizi ya da koronavirüs salgını birbirinden çok farklı sorunlamış gibi görünse de ortak bir paydaları var: AB’deki sosyopolitik ve ekonomik uçurumları ortaya koyuyorlar.
Şimdiye kadar bu uçurumlar maddi kaynak aktarımı yöntemiyle kapatılabildi.
Ancak şu an milyarlar bu çatlakları kapatmaya yetmiyor.
AB hayatta kalmak niyetindeyse birlik olmayı başarabilmeli.
Bu bilincin güçlenmesi de başta Komisyon Başkanı von der Leyen ile AB hükümetleri olmak üzere en nihayetinde her bir vatandaşa bağlı.”
Stuttgarter Nachrichten gazetesi yorumunda “işler bir sağlık sistemi için işler bir ekonominin gerekliliğine” vurgu yapıyor.
“Ulusal ekonomiler geçimlerini, gelecek nesillerin henüz kazanmadığı paradan sağlayamaz, uzun vadede tek başlarına bataklıktan çıkıp kurtulamazlar.
Bu yüzden de sağlık sistemine yük bindirmeden ekonominin aşamalı olarak nasıl canlandırılabileceğinin yolları aranmalı.
Sahip olduğumuz en değerli şey sağlığımız ancak güçlü bir ekonomi olmadan da işler bir sağlık sistemi mümkün değil.”
Avrupa Adalet Divanı, Avrupa Birliği üyesi Polonya, Macaristan ve Çekya’nın, 2015’te yaşanan sığınmacı krizinde sergilediği tavrın, AB hukukuna aykırı olduğuna hükmetti.
Her üç ülke de, AB içinde sığınmacıların orantılı dağılımı konusunda üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmemekle suçlandı.
Freie Presse gazetesine göre, “Türkiye ile imzalanan mülteci anlaşması başarısızlığa uğradı ve AB’nin bu konuda yeni bir düzenlemeye ihtiyacı var.”
“Hiçbir devlet sığınmacılar karşısında üzerine düşen sorumlulukların dışında tutulamaz.
Sığınmacı kabulüne karşı çıkan AB üye devletleri, sığınmacıları kabul eden üyelerin masraflarının karşılanmasına ortak olmalı.
Bu konudaki yeni anlaşma nasıl olursa olsun Brüksel’in Macaristan gibi ülkelerin desteğinden vazgeçeme gibi bir lüksü bulunmuyor.
Yeni bir uygulamaya ihtiyaç var. Zira tüm dünya, AB ile Türkiye arasında varılan mülteci anlaşmasının başarızlığına şahit.”
Bu yılın kasım ayında İngilitere-İtalya ortaklığıyla Glasgow kentinde düzenlenecek BM İklim Değişikliği Konferansı (COP26), koronavirüs salgını nedeniyle ertelendi.
Zirve 2021 yılında, daha sonra belirlenecek bir tarihte yapılacak.
Nürnberger Nachrichten gazetesi koronavirüs salgını nedeniyle iklim değişikliği ile mücadele önlemlerinin gözardı edilmemesi gerektiğini savunuyor.
“İklim değişikliği bir virüs olsaydı onu çoktan dizginlemiştik. İklim değişikliği ile mücadeledeki şu anki mevcut kararlıktan(!) da bu anlaşılıyor.
Korona nedeniyle bir kenara itilen, iklim değişikliği gibi büyük bir tehlikeyi tehlikesizmiş gibi basitleştiren; soyut risk algısının ortadan kaldırılıp bir an önce harekete geçilmesi şart.
Bu da koronavirüs salgınından çıkarabileceğimiz derslerden biri olabilir.” /DW Türkçe
© Bild: virgül