Çok basit bir soru ‘Bir gazeteci nasıl ev sahibi olabilir?’
“Bir gazeteci nasıl ev satın alabilir?” sorusunu sorarak günümüz gazetecilerinin hal-i pürmelalini de anlatmak istedik…
Çok basit bir soru ‘Bir gazeteci nasıl ev sahibi olabilir?’
Bu sorunun yanıtına geçmeden önce, İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi Madde 25/1’i hatırlatmak istiyorum
Herkesin, kendisinin ve ailesinin sağlığı ve iyi yaşaması için yeterli yaşama standartlarına hakkı vardır bu hak, beslenme, giyim, konut, tıbbi bakım ile gerekli toplumsal hizmetlerini ve geçimini sağlayamama durumlarında güvenlik hakkını da kapsar.
Şimdi soruya yeniden dönelim
Sahiden, bir gazeteci nasıl ev sahibi olabilir?
Soru aslında biraz sorunlu, çünkü “Hangi gazeteci” diyerek soruya soruyla karşılık verdiğinizde işler içinden çıkılmaz bir hal alabilir.
Türkiye’de gazetecilik kümesi çok katmanlı.
Bir internet sitesinde ajanslardan gelen haberleri aynen kopyalayarak yapıştıran da gazeteci olduğunu iddia ediyor, dolandırıcılarla bürokrasi arasında mekik dokuyup yüzbinlerce dolar kazanan da.
Ya da mafya-siyaset-ticaret üçgeninde pozisyon alarak yolunu bulan da kendisine gazeteci diyor, denize sıfır boğaz manzaralı yalılardan ucuz toplum mühendisliği denemeye çalışanlar da!
“Bir gazeteci nasıl ev sahibi olur” sorusu bu kişilerin hiçbirisini ilgilendirmiyor çünkü onlar evlerini, arabalarını hatta yatlarını bir şekilde alıyorlar.
Ben bu soruyu sorarken gerçekten emeğinin karşılığını almaya çalışan, kirli ekosistemde temiz kalarak gazetecilik yapmaya çalışanların nasıl ev sahibi olabileceğini merak ediyorum.
Sahiden aylık geliri 6 bin ile 15 bin TL arasında değişen, kimisi muhabir, kimisi editör, kimisi sayfa sekreteri, kimisi foto muhabiri ve kimisi de yazar olan gazeteci sınıfının, bugünün şartlarında İstanbul, İzmir veya Ankara’dan nasıl ev alabileceğini merak ediyorum.
Acıbadem’de ev alan gazeteci
Bu merak, beni Florya’daki Basınköy’e götürdü.
Yaşar Kemal’in mahallesi Basınköy’ün hikayesine geçmeden hemen önce, size bir taksi yolculuğumu anlatmak istiyorum.
Üsküdar’dan Acıbadem’e gitmek için bindiğim bir taksi şoförü mesleğimi sordu, ben de “Gazeteciyim” dedim.
“Aaa öyle mi ben de gazeteciyim” dedi ve beni epeyce şaşırttı.
Taksi kendisininmiş. Bir zamanlar Cumhuriyet gazetesinde sayfa sekreteriymiş.
Acıbadem’de gazetecilere verilen bir kooperatiften kendisine ev verilmiş.
Taksitleri gazete ödemiş ve Acıbadem’in tam ortasında şimdiki değeri milyonlarla ölçülen evin sahibi olmuş.
Kazandıklarıyla da bir taksi plakası almış. Şimdi de emeklilik zamanlarında direksiyon sallıyormuş.
Acıbadem’e geldiğimde, taksiden inerken bunun 2022 Türkiye’sinde nasıl mümkün olabileceğini düşündüm.
Hangi gazete veya TV kanalı, çalışanının ev taksitlerini öder ki?
Bu hikaye bana Yaşar Kemal’in Basınköy’deki mahallesini hatırlattı ve bu dosyanın yazılmasına ilham verdi.
Marmaray’la gerçekleşen bir zaman yolculuğu
Ünlü yönetmen Woody Allen’ın Midnight in Paris filminde, geçmişin güzelliklerinde yaşamak isteyen bir karakterin yapmış olduğu zaman yolculuğu anlatılır.
Filmde yapılan yolculukla hem izleyici hem de karakterimiz F. Scott Fitzgerald Ernest Hemingway, Pablo Picasso ve Salvador Dalí’yle bir araya gelir.
Ayrılıkçeşmesi’nden bindiğim Marmaray’ın Florya durağında, beni edebiyatın ve sanatın böylesi pirus yıldızları beklemiyordu, farkındayım ama biraz yürüyerek Yaşar Kemal, Altan Erbulak, Çetin Altan, Orhan Kemal, Hakkı Devrim, İslam Çupi, İhsan Onur, Fehim Elele, Celalettin Çetin gibi basın, edebiyat, ve yazın dünyamızın devlerinin bir zamanlar yaşadığı Florya Basınköy Sitesi’ne ulaşacaktım.
“Bir gazeteci nasıl ev satın alabilir?” sorusunun yanıtını vermeden önce, size Basınköy’ün hikayesini anlatmak istiyorum.
Hem de bu hikayenin bizzat tanıklarından dinlediğin “ikinci Babı-Âli”nin çok bilinmeyen öyküsünü…
İkinci Babı-Âli Basınköy’ün hikayesi
Dosya için Basınköy Mahallesi muhtarını ziyaret etmek istedim. Kendisi bana Basınköy’ün tüm hikayesini Kani Atmaca’dan öğrenebileceğimi ve kendisine ulaşmaya çalıştığını söyledi.
Ben de o sırada Yaşar Kemal’in bir zamanlar burada oturduğu evi ziyaret etmek için yarım asırdır binlerce hikayeye ev sahipliği yapan Gazeteciler Sitesi’nde dolaşmaya başladım.
50 sene önce ekilen fidanlar koca ağaç olmuştu. Harika bir bahçe içerisinde dolaşırken, camda bir kadın sitede gezen bir yabancı görünce meraklı gözlerle bana baktı.
Aradığım sorunun yanıtının onda olduğunu düşünerek Yaşar Kemal’in evini sordum ve tarif etti.
Tam teşekkür edip uzaklaşacakken kendisine “Kaç senedir burada yaşıyorsunuz” diye sorduğumda “18 sene” yanıtını alınca içgüdüsel olarak Kani Bey’i sordum.
Aldığım yanıt “Kani Bey, benim kayınbiraderim olur” şeklindeydi.
Bu cevap sonrasında kendimi bir anda Gazeteciler Sitesi’nin içinde yer alan evlerden birinin bahçesinde buldum.
Karşımda, Hürriyet gazetesine Simavi ailesi zamanından 2004’e kadar kuşaklar boyu emek veren Kani Atmaca vardı.
Aradığım Kani Atmaca’yla Basınköy Gazeteciler Sitesi’nin bahçesindeydik.
Biz geçmişi konuşurken Çetin Altan’ın çocukları Ahmet ve Mehmet Altan kardeşleri büyüttüğü, Yaşar Kemal’in Tilda Kemal’le romanlarını yazıp dünya okuruna çevirdiği, İslam Çupi’nin Türk spor basını tarihine geçecek yazılarını yazdığı, Orhan Kemal’in çocuklarının boğazından helal lokmalar geçsin diye Türk sinemasına farklı mahlaslarla senaryolar yazdığı sitenin içerisinde olduğumu biliyordum.
Woody Allen’ın haberi yoktu ama bu dosya benim Midnight in Paris hikayemdi.
Kani Bey bütün ayrıntılarıyla bana Basınköy Gazeteciler Sitesi’nin hikayesini anlattı.
Eski otomobil pazarıyla Florya Atatürk Ormanı arasındaki bu alanda, gazeteci ve yazarları ev sahibi yapabilmek adına 1958 yılında Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin üyeleri tarafından bir kooperatif kurulmuştu.
Kuruluşunda, 10 bloklu mesken olarak planlanan bu sitede, gazeteciliğin ustaları, üstatları, yazı işleri ve genel yayın müdürleri, sayfa sekreterleri ve muhabirliğin her görevinde görev almış gazeteci ve yazarları yaşıyordu. Onlara Basınköylü derlerdi.
Gazeteciliğin, sanatın, edebiyatın, haberciliğin öne çıkan isimlerinin evleri buradaydı.
Hatta öyle ki bu siteye “İkinci Babı-Âli” gözüyle bakılıyordu.
Bu sitenin kuruluş hikayesi ise filmlere konu olacak kadar sancılı ve dramatikti.
194 gazeteci aileye evler kura ile dağıtıldığı zamanlarda, kurtların ve yabani hayvanların varlığını hala sürdürdüğü ormanlık bir alanın hemen yanı başındaydı burası.
Burada yaşayan hemen hemen herkesin karlı İstanbul kışında bir kurt hikayesi vardı.
İnşaatı tamamlayan yükleyici firma TİMLO şirketi, yükümlülüklerini yerine getirmekte bugünün aktörleri gibi zorlanıyor, dönemin bürokrasisi Gazeteciler Yapı Kooperatifi’ni yasal engellerle oyalıyordu.
Süreç her zamanki gibi sancılıydı ama hemen yanı başlarında Türk Silahlı Kuvvetleri subaylarının da kurduğu Havacılar Sitesi’nin varlığı ve komşularının da destekleriyle hikaye mutlu sonla bitmişti.
Yarım asır boyunca bu site, gazeteciliğin ve edebiyatın pirus yıldızları ve onların ailelerine bir yuva olmuştu.
Bütün hikayeyi dinledikten sonra Kani Atmaca’ya bir itirafta bulundum
“Ben en çok Yaşar Kemal’in Basınköy’ü için buradayım” dedim.
Tam bu sırada telefonum çaldı ve dosya için görüştüğüm Kamil Şengül, Havacılar Sitesi’nde beni beklediğini söyledi.
Yaşar Kemal’in kafasını sapanla yaran çocuk
Yaşar Kemal’in Basınköy’ünü Kamil Şengül’den dinlediğim için kendimi hep çok şanslı hissedeceğim.
Çünkü usta yazarın çok yakın dostu Zülfü Livaneli’nin yazdığı “Gözüyle Kartal Avlayan Yazar Yaşar Kemal” kitabında bir anekdot vardı.
Buna göre, usta yazar Yaşar Kemal, romanlarına zaman zaman ara verip Basınköylü çocuklarla oynamaya çıkıyordu.
Hatta Yaşar Kemal’in yakın çevresine sürekli anlattığı saka kuşlarına tuzak kurdukları için kızdığı çocukların hikayesi…
O çocuklardan biri beni Havacılar Sitesi’nde bekliyordu.
“Yaşar Amca” derken gözleri doluyor, çocukluğu “şairin dediği gibi”, “hiçbir yere gitmemiş karşımda duruyordu.”
Kamil Şengül’ün çocukluğu Basınköy Gazeteciler Sitesi ve Havacılar Sitesi’ni içine alan bölgede geçmiş.
Babası subay olan Şengül, geçmişe dair sürekli notlar alıyordu.
Proust’u okumuş muydu sormayı unuttum ama Kamil Bey de kayıp zamanın izinden gitmeye çalışıyordu.
“Ben Yaşar Amca’nın kafasını sapanla yaran çocuğum” dedi.
“Yaşar Amca” diye bahsettiği, kelimeleriyle inşa ettiği mikro kozmozla milyonlarca insanı Toroslarda yaşatan Yaşar Kemal’di.
Bize çocukluğunu, komşularını, çocukluk arkadaşlarını anlatırken hep şunu söylüyordu
Buradaki hikayelerin kaybolmaması lazım.
Gazetecilerin, yazarların, aydınların yaşadığı bu bölgenin, bir müzeyle anılacak kadar değerli bir geçmişi olduğunu ifade ediyordu.
Bu dosyanın yazılmasının gerçek nedeni de buydu aslında. Bir yerden başlanmalıydı.
Mehmet Tezkan’ın Mehmet Altan’ı refere ederek yazdığı bir yazı haricinde, internette Basınköy Gazeteciler Sitesi hakkında çok fazla şey yok.
Tıpkı Sadık Şendil, Oğuz Atay dosyalarında olduğu gibi yıllar sonrası için, yani bizzat oğlum Sina’nın nesline araştırmaları için bir iz bırakmak niyetiyle yollara düşmüştüm.
“Bir gazeteci nasıl ev satın alabilir?” sorusunu sorarak günümüz gazetecilerinin hal-i pürmelalini de anlatmak istedik ama asıl hikaye Basınköy Gazeteciler Sitesi’nin Woody Allen’ı kıskandıracak, filmlere konu olacak hikayesiydi.
Sahiden gazeteci nasıl ev sahibi olabilir?
Dosya amacına ulaştıysa buraya kadar gelen değerli okura da günümüz gazetecilerinin merak ettiği o sorunun yanıtını verelim.
Bir gazeteci 2022 Türkiye’sinde nasıl ev sahibi olabilir?
Adım 1: e-Devlet’e giriyorsunuz.
Adım 2: Milyonlarca insanın başvurduğu ve şehrin dışında ne zaman yapılacağı belirsiz konutlara başvuruyorsunuz.
Adım 3: Çekilişi bekliyorsunuz.
Adım 4: Olur da şanslıysanız ve kurada size ev çıkarsa, maaşınızın tahminen 4’te 1’ini (TEFE-TÜFE farkıyla zamlanmadan önceki hali) bu konuta ay ay yatırıyorsunuz.
Adım 5: Yoksulluk sınırı altında yaşarken artık bu ödemelerle birlikte açlık sınırı altındasınız, tebrikler.
Adım 6: Gazetecilik mesleğine devam ediyorsunuz ve Adım 3’ten itibaren olan kısmı ölene kadar devam ettiriyorsunuz./ The Independentturkish/ Cengizhan Çelik