Facebook’ta nefret diline karşı mücadele eden gönüllüler: #Buradayım

Sosyal medya platformu Facebook’ta kullanıcıların paylaşımlarındaki nefret söylemi ile mücadele eden on binlerce kişilik uluslararası gönüllüler ağı, #Buradayım sloganı altında birleşti.

Facebook’ta nefret diline karşı mücadele eden gönüllüler: #Buradayım

Facebook’u daha güzel bir yer haline getirmek istediklerini söyleyen gönüllüler, saatlerini ayırarak platformdaki konuşmaları ve çoğu medya kuruluşları tarafından yönetilen sayfaları tarıyor, ırkçı, homofobik ve kadın düşmanı yorumları bularak kendi yorumları üzerinden denge getirmeye çalışıyor.

Berlin’de yaşayan Nina, bu gönüllülerden biri.

Sabah 07:30’da alarmı çalıyor ve daha kalkıp 13 yaşındaki kızına kahvaltı hazırlamaya girişmeden önce, eli cep telefonuna gidiyor, kapalı Facebook grubu “#IchBinHier”e (Buradayım) girerek işe koyuluyor.

Amaçları görüşleri değiştirmek değil

Nina uluslararası bir hareket olan #Buradayım’ın bir parçası. Gruptaki gönüllülerin amacı, nefret dolu paylaşımlar yapanların fikirlerini değiştirmek de değil, radikal kullanıcılarla tartışmaya girişmek de.

Onlar yalnızca bazı doğrulanmış bilgileri ve anlamlı görüşleri tartışmalara aşılamak, böylece kullanıcılara trollerin önlerine sürdüğü bakış açılarının ötesine geçmelerinde yardımcı olmak istediklerini söylüyor.

Muhafazakâr görüşler de dahil hiçbir ana akım görüşü hedef almadıklarını belirten grup, Avrupa ve dünyanın genelinde internet üzerinden tartışma dilinde bir denge ve değişim yaratmak, Facebook’u daha iyi bir yer haline getirmek istediklerini de vurguluyor.

Facebook şirketi de, İnternet Sivil Cesaret İnisiyatifi kapsamında gruba bedava reklam kredisi veriyor ve buluşmalar ayarlamalarına destek veriyor.

“Göçmenler ve iklim değişikliği aktivistleri hedefte”

39 yaşındaki Nina, aslında bir sivil toplum kuruluşunda yönetici.

Ancak gününün yaklaşık 3 saatini Facebook’taki yorumlara moderatörlük yaparak geçiriyor. Ancak Nina’nın yoğun iş yaşamına rağmen bu kampanyaya zaman ayırmasının kişisel bir nedeni de var: Ugandalı eşi ile beraber sosyal medyada karşılaştıkları göç karşıtı ve ırkçı söylemlerde gördüğü artış.

“Hâlâ oldukça beyaz bir ülke olan Almanya’da yaşayan bir çift olarak bir şekilde gözler önündeyiz” diyen Nina, kızının büyürken bu yorumları okumasını istemediğini söylüyor.

Nina ayrıca, ülkesinde en çok öfke çeken makalelerin sığınmacılar ve iklim değişikliği aktivistleriyle ilgili olduğunu, yorumlar arasında silah ve giyotin fotoğrafları dahil şiddet içeren görseller, ırkçı ve etnik grupları hedef alan hakaretler olduğunu sözlerine ekliyor.

Nasıl başladı?

#Buradayım, İsveç’te yaşayan İran doğumlu gazeteci Mina Dennert tarafından “#JaGarHar” adıyla kuruldu.

Dennart, üç yıl önce sosyal medyanın “nefret seline” kapıldığını fark ederek “sakin ve agresif olmayan” bir çözüm aramaya koyulduğunu söylüyor.

“Yaşamım boyunca o kadar çok ırkçılığa maruz kaldım ki, bunu yapmak beni korkutmuyordu” diyen Dennart, pek çok kişinin girişimden heyecan duyup ona katıldığını belirtiyor.

Medyanın ilgisi sonucu İsveçli grubun gönüllü sayısı 75 bini de aşıyor, ardından hareket İtalya’dan Fransa’ya, Slovakya’dan Polonya ve İngiltere’ye kadar uzanıyor.

Günümüzde 14 farklı #Buradayım grubu, farklı dillerde, aynı hedef için çalışıyor.

Almanya’da 45 bin üyesi olan grubu kuran pazarlama danışmanı Hannes Ley, bir gün evine gelen İsveçli gönüllü arkadaşını Facebook’ta yorumlara bakarken yakalıyor ve gruptan haberdar oluyor.

Gruplarının farklı siyasi görüşleri barındırdığını dile getiren Ley, “Çoğu gönüllü sol ya da liberal kesimden ama aramızda muhafazakârlar da var. Bir demokraside farklı görüşlere hoşgörü gösterebilmemiz gerekir. Ancak eğer saldırgan ve şiddet içeren yorumlar yapılıyorsa, işte o noktada #Buradayım devreye girer” diyor.

“Trol orduları yarı-askeri bir hiyerarşiyle çalışıyor”

23 yaşındaki Siyaset Bilimi öğrencisi Philip Kreissel, grup için bir veri analizi yaptı.

Kreissel, çalışmaları sonucu bazı Facebook hesaplarının neredeyse bütün gün yorumları beğendiği ve bazı görüşleri öne çıkarmak için algı yönetimi yaptığını öne sürüyor.

Yani gönüllü ağının karşısında nefret dolu yorumlar paylaşan ve onları beğenen, en az kendileri kadar organize bir grup var.

Londra merkezli Stratejik Diyalog Enstitüsü’nden Araştırmacı Jacob Davey, “Trol orduları, neredeyse yarı-askeri denebilecek türden hiyerarşilerle bir araya gelirler” diyor.

Davey’e göre bu grupların iki stratejisi var: Bazı tartışma noktalarını baskın tutmaya çalışmak ya da ılımlı tartışmaları susturmak.

İsveç’teki bazı gönüllüler ise kişisel bilgileri sızdırılarak hedef alınıyor. Dennert aldıkları tehditler sonrası eşi ve iki çocuğu için polis koruması talep etti.

Berlin’deki gönüllü Nina ise, bir trolün internet sitesi üzerinden annelik iznine ayrıldığını gördüğünü ve çocuğuyla ilgili bir yorum yaparak kendisini korkuttuğunu söylüyor.

Facebook daha fazlasını yapmalı mı?

Sosyal medya devi, gönüllü ağına reklam gibi destekler verse de, #Buradayım üyeleri platformun nefret suçuna karşı daha çok adım atması gerektiği görüşünde.

Ley, Facebook’un kendi prensiplerine uygun olarak gerekli gördüğü yorumları daha hızlı silmesi gerektiğini söylüyor.

Şirket nefret suçuna karşı daha ileri teknolojiler ve çalışanlarının müdahalesi ile ilerleme kaydettiklerini, beyazın üstünlüğünü savunan 200’e yakın grubu da yasakladıklarını duyurmuştu.

Düsseldorf Üniversitesi’nden bir grup araştırmacı, #Buradayım hareketinin internetteki tartışmaların tonunu değiştirmede çoğu zaman başarılı olduğunu ortaya koydu.

Öte yandan Almanya’da yapılan bir araştırma, Aralık 2017’den bu yana sağ aşırılıkçı hesapların yürüttüğü nefret kampanyalarının 3 katına çıktığına dikkat çekti.

Yayınlama: 10.06.2019
A+
A-
Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.