Diziler, toplumsal cinsiyet eşitsizliğini derinleştiriyor!

Kadına yönelik şiddete dikkat çekmek için çekildiği söylenen bu dizilerde neden yaşamını devam ettirmek için erkeklere muhtaç olan kadınlar yerine kendi ayakları üzerinde duran kadınlar işlenmiyor?

Diziler, toplumsal cinsiyet eşitsizliğini derinleştiriyor!

Arzu AKSU – Nurgül DENİZ // Malatya

“Ayşe ip atla, Ali top oyna”…

Okuma yazmayı ilk öğrendiğimiz günlerden beri hepimizin aşina olduğu cümleler bunlar.

Peki, bu cümlelerin günlük yaşantımıza etkisini hiç düşündük mü?

7 yaşında ip atla denilen Ayşe, 21 yaşına geldiğinde pembe trambüse binmediği için suçlanabiliyor.

7 yaşındayken ip atlayamayıp top oynayan Ali, sokakta yalnız yürüyen Ayşe’yi yargılama hakkına sahip olduğunu düşünebiliyor.

Hayatımızın her alanına serpiştirilmiş bu gibi basit görünen cümleler, toplumsal cinsiyet eşitsizliğini küçük yaşlardan itibaren öğretiyor bizlere.

Bu cümleler ilerleyen yaşlarda “Kızına sahip çıksaydı!”, “O saatte orada ne işi varmış” gibi cümlelere dönüşüyor.

 

Çalıştığı plazanın 20. katından şüpheli biçimde düşen Şule Çet davasında sanık, acılı babaya; “Kızına sahip çıksaydın” diye bağırabiliyor.

Ankara’da yolcusuna tecavüz eden otobüs şoförü kendisini; “Bir kadın gece 11’de otobüse neden tek başına biner” diyerek savunabiliyor. Kadına yönelik işlenen suçlarda böylesi bahanelerin savunma olarak öne sürülmesi halkın da mağdurla değil sanıkla empati kurmasının önünü açıyor.

Gün geçtikçe kadınların yaptığı sıradan hareketler bile sorgulanabiliyor.

 

DİZİLERLE DAYATILAN CİNSİYET ROLLERİ

Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformunun verilerine göre son 10 yılda kadına yönelik şiddet yüzde 1500 arttı.

Kadına yönelik şiddettin bu kadar artmasında erkek egemen söylemlerin yanında medyanın da etkisi yadsınamaz. Kadını zayıf ve eksik görmek için “fıtrat” bahanesi uyduran erkek egemen söylem; “Kadın ailenin lokomotifidir, adam değil madam” gibi söylemleri bol keseden sarf ederken, medya da yaptığı işlerle bu söylemlerin dayattığını yaygınlaştırıp, meşrulaştırıyor.

TV dizilerinde de bunun örnekleri her geçen gün çoğalıyor.

Örneğin; Kendisini tacize, tecavüze maruz bırakana aşık olan kadınların sık sık işlendiği bu dizilerde bir kadının cinsel ilişki yaşaması kadını ve ailesini ‘leke’lemeye yeterken, yine aynı durum erkeği güçlü gösterebiliyor.

Düğünde kocasından şiddet gören bir kadın kurtulmak için başka bir erkeğe sığınıyor. Bu erkekten de psikolojik şiddet görüyor.

Daha da vahim olanı; bu durum sevgi, aşk olarak lanse ediliyor.

Yine başka bir dizide statü kazanabilmek için zengin erkeklere muhtaç kadın profilleri işleniyor. Kadın intikam uğruna, terk edildiği için dedesi tarafından yerlerde tekmeleniyor.

Aynı kadını bunca şiddeti yaşamamışçasına bu rezaleti(!) temizlemesi için bir başkasıyla evlendirmek çözüm olarak görülüyor.

Ve kadına hiç sorulmadan hayatının geri kalanı hakkında kararlar veriliyor. Benzin bidonlarının anlamsızca sansürlendiği bu dizilerde şiddet ayan beyan gösteriliyor.

Dahası bu dizilerin başına genel izleyici kitlesi logosu konabiliyor.

Bu dizilerde sadece kadınlara değil erkeklere de dayatma profiller çiziliyor. Kadınlar hanım hanımcık, erkeklere muhtaç, korunmaya ihtiyaç duyan ve evin namusu olarak işlenirken; erkekler de güçlü, korumacı, astığım astık kestiğim kestik olarak gösteriliyor.

“Erkek adam ağlamaz”, “Sever de döver de” , “Çok konuşmaz” kalıpları günlük hayatta da erkeklerin yaşamını bir profil dayatıyor.

Dayatılan cinsiyet profilleri sadece kadınları değil erkekleri de bir kalıba sokuyor, onlara anlamsız görevler yüklüyor.

 

BİRİ FARKINDALIK MI DEDİ?

Kadına yönelik şiddete dikkat çekmek için çekildiği söylenen bu dizilerde neden yaşamını devam ettirmek için erkeklere muhtaç olan kadınlar yerine kendi ayakları üzerinde duran kadınlar işlenmiyor? Neden şiddet sahneleri sansürlenmeden koca bir ülkeye genel izleyici kitlesi logosuyla izletiliyor?

Neden bu dizilerde erkekler ağlayamıyor ve her zaman narin, naif olarak işlenen kadınları korumak zorunda kalıyorlar?

Neden bu dizilerde orta veya düşük gelirli ailelerin kızlarının kurtuluşu bir beyaz atlı prense bağlı?

Ya da neden bu beyaz atlı prensler fakir prensesleri kurtarmak zorundalar?

Hiçbir kadının bir prens tarafından kurtarılmaya, hiçbir erkeğin de kurtarıcı prens rolüne bürünmeye ihtiyacı olmadığını işlemek dururken neden cinsiyetçi kalıplar normalleştiriliyor?

 

Elbette ki tüm bu sorunların bir anda çözülmesini beklemiyoruz.

Ancak dizilerle de güçlendirilen sisteme; sanıklar şiddet, taciz, tecavüz suçlarında savunma yaparak sırtını dayıyor.

Şiddeti sürekli göz önünde tutarak meşrulaştıran ve çoğu kez sevgi olarak gösteren bu tip dizilerin varlığı toplumsal cinsiyet eşitsizliğini derinleştiriyor.

Daha da acısı bu dizilerin şiddete dikkat çekmek, farkındalık uyandırmak için yapıldığı söyleniyor.

Asıl farkındalık çocukların bile izlediği bu dizilerde şiddetin bunca yaygın olmasına tepki göstermektir.

Asıl farkındalık kadınların kurtuluşunu erkeklere bağlamak yerine kadınların tek başlarına güçlü olabileceklerini göstermektir.

Asıl farkındalık erkeklere bunca amaçsız görevin yüklenmesine karşı çıkmaktır.

Bunları meşrulaştırmak değil.

Yayınlama: 09.06.2019
A+
A-
Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.