Gezi Parkı eylemleri: Protestolarda gün gün neler yaşandı?
2013’te İstanbul’daki Gezi Parkı’na Topçu Kışlası’nı yeniden yapmak için başlayan inşaat çalışmalarını protesto etmek amacıyla düzenlenen ve daha sonra Türkiye’nin birçok noktasına yayılan eylemlerin altıncı yıldönümü.
İlk eylemler, iş makinelerinin Gezi Parkı’na girdiği ve çalışmalara başladığı bilgisinin sosyal medya üzerinden yayılmasıyla birlikte başladı.
Ancak daha sonra parkta nöbet tutan çevre aktivistlerinin çadırlarının yakılması büyük tepki topladı ve olayların Türkiye çapına yayılmasına ve hükümet karşıtı bir kimlik kazanmasına neden oldu.
Eylemciler, Gezi Parkı ve Taksim Meydanı’nı iki haftaya yakın bir süre işgal etti. İşgal, güvenlik güçlerinin sert müdahalesiyle son buldu
Üç haftaya yakın süren eylemlerde biri polis, sekiz kişi yaşamını yitirirken, 10 bine yakın insan da yaralandı. Onlarca kişi tutuklandı ancak açılan davaların çoğu beraatla sonuçlandı.
Hükümet zaman zaman Topçu Kışlası’nı inşa etme planını yinelemiş olsa da son beş yılda bu konuda somut bir adım atılmadı.
Dönemin başbakanı olan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Gezi Parkı eylemlerini dış kaynaklarca kışkırtılan kitlelerin sokaklara dökülmesiyle hükümetin değiştirilmesinin istendiği “bir darbe senaryosu” ve “darbe girişimi” olarak nitelendiriyor. Erdoğan, aradan geçen zaman içerisinde yaptığı farklı konuşmalarda “cesur olunması” gerektiğini belirterek, “o tarihi eserin Gezi Parkı’na inşa edileceğini” söylemeyi sürdürüyor.
Haftalarca sadece Türkiye’nin değil, dünyanın da gündemini oluşturan ve yakın tarihin en önemli olaylarından biri olarak gösterilen Gezi Parkı eylemlerinde gün gün neler yaşandı?
28 Mayıs 2013, Salı
Pazartesi’yi Salı’ya bağlayan gece inşaat çalışmalarına başlamak üzere ilk dozerler parka girdi.
Çalışmalar, Park’ın Divan Otel tarafında yer alan duvarın yıkılmasıyla ve bazı ağaçların sökülmesiyle başladı.
O sırada parktaki çay bahçesinde toplantı halinde bulunan Taksim Gezi Parkı Derneği üyeleri dozerleri fark etti ve sosyal medya üzerinden eylem çağrısı yaparken, yıkım çalışmalarını durdurmak istedi.
Bir grup aktivist, yıkım çalışmalarını engellemek için çadır kurarak parkta beklemeye geçti.
Sabah saatlerinde toplanan kalabalık arttı. Kalabalığın artmasıyla birlikte Çevik Kuvvet polisleri de konuşlandırıldı.
Polis, toplanan kalabalığa biber gazıyla müdahale etti.
Reuters haber ajansı foto muhabiri Osman Örsal’ın yakaladığı ve tüm dünyada ün kazanan “kırmızılı kadın” fotoğrafı da bu müdahale sırasında çekildi.
Kalabalığın uzaklaşmasının ardından yıkım ve ağaç söküm çalışmaları yeniden başladı.
Dönemin Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya Önder de eylemcilere destek vermek üzere Gezi Parkı’na geldi.
Önder, “Ben ağacın da vekiliyim” sözleriyle dozerlerin önüne oturarak, çalışmaların durmasını sağladı.
Aktivistler, akşam saatleri için eylem çağrısı yaptı ve yüzlerce kişi parkta toplanarak, yıkım planlarını protesto etti.
29 Mayıs 2013, Çarşamba
Çalışmalar durduruldu ancak yeniden başlama ihtimaline karşı eylemler devam etti.
Çoğunluğunu Taksim Dayanışması bileşenlerinin oluşturduğu parkta toplanan kalabalık, çadır kurarak çalışmaların devam etmesini engelledi.
Bir gün önce sökülen ağaçların yerine yeni fidanlar dikildi.
Bazı sanatçılar, toplananlara destek olmak için konserler verilirken, film gösterimi ve müzik dinletisi gibi etkinlikler düzenlendi.
Başbakan Erdoğan, İstanbul’da üçüncü köprünün temel atma töreninde yaptığı konuşmada, “İşte birileri geliyor, Taksim Meydanı’nda yok Gezi Parkı şöyle olmuş, böyle olmuş, gösteri yapacaklar şudur budur vesaire. Ne yaparsanız yapın. Biz kararı verdik. Verdiğimiz gibi bunu işleyeceğiz” dedi.
Polis sabah saatlerinde, parkta çadır kurarak geceleyen eylemcilere müdahale etti, yaklaşık 150 kişilik kalabalığın üzerine biber gazı attı.
Kalabalığın uzaklaştırılmasının ardından yıkım çalışmaları yeniden başladı.
BDP milletvekili Sırrı Süreyya Önder, bir kez daha Park’a gelerek, dozerlerin önüne geçti ve çalışmaları durdurdu. Polisin müdahalesinde bir kişi de yaralandı.
Çalışmalar durduruldu ve toplanan kalabalık parkta sabahlamaya devam etti.
31 Mayıs 2013, Cuma
Sabah saat 05:00’te parkta uyuyan eylemcilere bu kez polis daha sert müdahalede bulundu. Polis önce biber gazıyla müdahale etti, ardından da eylemcilerin içinde uyudukları çadırları ateşe verdi.
Polis çadırları kendisinin yakmadığını, eylemciler tarafından yakıldığını açıkladı. Ancak çekilen görüntülerde yakma işlemini yapanların polis ve zabıta olduğu anlaşıldı.
Dönemin Beyoğlu İlçe Emniyet Müdür Yardımcısı Ramazan Emekli ise daha sonra çadırların yakılması talimatı verdiği iddiasıyla yargılandı. 15 Temmuz 2016’daki darbe girişiminin ardından ihraç edilen Emekli, çadırların yakılmasından dolayı “görevi kötüye kullanmak” ve “genel güvenliğin kasten tehlikeye sokulması” suçlarından 10 ay hapis cezasına çarptırıldı.
Hükümete yakın bazı isimler arasında, çadırla yakılmasının olayların daha da büyümesini sağlamak için Fethullah Gülen Cemaati’nin bir provokasyonu olduğunu iddia edenler de oldu.
Çadırların yakılma görüntüleri sosyal medyada yayınlanınca büyük bir infiale yol açtı. Yapılan eylem çağrıları sonunda gün boyunca Gezi Parkı ile Taksim Meydanı’nda toplanan binlerce kişi ile polis arasında sert çatışmalar yaşandı.
Gün içerisinde Taksim’de eylemler devam ederken, İstanbul Altıncı İdare Mahkemesi, Topçu Kışlası’nın yapımına onay veren kararı iptal etti.
Dönemin İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu, Belediye Başkanı Kadir Topbaş ve Emniyet Müdürü Hüseyin Çapkın da bir basın toplantısı düzenledi. Mutlu, bir doğa katliamının söz konusu olmadığını ve olaylarda istismar çabası olduğunu söyledi.
Akşam saatlerinde Taksim’e ulaşan füniküler, metro ve otobüs gibi toplu taşımanın kapatılmasına rağmen kalabalık daha da büyüdü. Polis, Taksim Meydanı ve Gezi Parkı’nı kapattı ve yaklaşmaya çalışan kalabalığa biber gazıyla sert müdahalede bulundu.
On binlerce kişi İstiklal Caddesi, Osmanbey, Sıraselviler ve Tarlabaşı yönlerinden Taksim Meydanı’na çıkmaya çalışırken, polis de biber gazı ve plastik mermi kullandı. İstiklal Caddesi’ni binlerce gaz kapsülü kapladı.
Eylemciler, bazı noktalarda barikatlar kurdu, topladıkları atık ve eşyaları ateşe verdi ve söktükleri kaldırım taşlarını güvenlik güçlerine attı.
İstanbul Tabip Odası, olaylarda 100’den fazla kişinin yaralandığını açıkladı. Yaralananlar arasında milletvekilleri Sırrı Süreyya Önder ve Sezgin Tanrıkulu ile gazeteciler Ahmet Şık, Reuters’tan Osman Örsal ve Hürriyet’ten Selçuk Şamiloğlu da vardı.
İstanbul’un başka yerlerinde de sokağa dökülenler olduğu görülürken, evlerinin pencerelerinden eylemlere destek vermek amacıyla tencere ve tavalara vurarak ses çıkaranlar oldu.
Eylemler, başta Ankara, İzmir ve Adana gibi büyük kentler olmak üzere başka şehirlere yayıldı. Ülke genelinde Gezi Parkı’na destek eylemleri düzenlendi ve birçoğunda eylemciler ile polis arasında çatışmalar çıktı.
1 Haziran 2013, Cumartesi
Polislerin Gezi Parkı’ndaki çadırları yakmasının ardından başlayan olaylar 24 saat boyunca hız kesmeden sürdü ve yayıldı.
Sert müdahaleye yönelik görüntülerin sosyal medya üzerinden yayılması ve yapılan katılım çağrıları, sadece İstanbul’da değil, Türkiye genelinde sokağa inen kalabalıkların daha da artmasına neden oldu.
İstanbul’un Anadolu yakasında Gezi Parkı eylemlerine destek vermek amacıyla toplanan kalabalık, daha sonra Boğaz Köprüsü’nden yürüyerek Avrupa yakasına geçti ve Taksim Meydanı’na ulaştı.
Polis, sabah saatlerinde gelen talimatla birlikte çekildi ve eylemciler yeniden Taksim Meydanı ile Gezi Parkı’na girdi. Böylece meydanın yaklaşık 10 gün; parkın da iki hafta süren işgali başlamış oldu.
Meydan’a çıkan kalabalık, haber yapmadıkları gerekçesiyle bazı basın kuruluşlarına ait canlı yayın araçlarını ateşe verdi ve belediye otobüsleri, istasyon girişi ile reklam panoları zarar gördü.
Dönemin cumhurbaşkanı Abdullah Gül de ilk kez konuyla ilgili bir açıklama yaptı.
Gül, hükümetten farklı düşünce ve kaygılara daha çok kulak vermesini isterken, polisin de müdahalelerinde ölçülü olası gerektiğini söyledi.
Erdoğan ise biber gazı kullanımının yanlış olduğunu ve incelendiğini belirterek, eylemcilerden Taksim’de esnaf, yaya ve ziyaretçilere “daha fazla zarar verilmemesini” rica etti.
2 Haziran 2013, Pazar
Polisin çekilmesinin ardından Taksim Meydanı ve Gezi Parkı bölgesinde sular durulurken, bu kez İstanbul’un başta Beşiktaş olmak üzere diğer bazı yerlerinde ve Ankara’da toplanan göstericiler ile polis arasında sert çatışmalar yaşandı.
Ankara’da Kızılay’da toplanan kalabalık, Türkiye Büyük Millet Meclisi ve Başbakanlık binasına yürümek istedi. Ancak polisin müdahalesiyle karşılaştı. Ankara’da 500 kişi gözaltına alındı.
Dönemin İçişleri Bakanı Muammer Güler, altı günde 67 şehirde 235 eylem yapıldığını ve 1.730 kişinin gözaltına alındığını söyledi. Güler, maddi zararın da 20 milyon lirayı aştığını açıkladı.
Güler, 115 güvenlik görevlisinin ve 58 sivilin yaralandığını belirtirken, Türk Tabipleri Birliği (TTB) Merkez Konseyi ise yaralı sayısını 22’si ağır olmak üzere 1740 olduğunu bildirdi.
Erdoğan ise daha sonra sloganlaşacak olan “çapulcu” ifadesini de ilk kez kullandı. İstanbul’da yaptığı bir konuşmada, “Açık söylüyorum; birkaç tane çapulcunun o meydana gelip insanımızı, halkımızı yanlış bilgilendirmek suretiyle tahrik etmesine pabuç bırakmayacağız” dedi.
Bu konuşmadan sonra Habertürk TV’de gazeteci Fatih Altaylı’ya bir mülakat veren Erdoğan, “Twitter denilen bir bela var, sosyal medya denilen şey toplumların baş belasıdır” sözlerini sarf ederek, içki içen herkesi “alkolik” olarak nitelendirdi.
Mülakat sırasında Habertürk TV’nin Talimhane’deki binasının önünde protesto gösterisi düzenlendi.
3 Haziran 2013, Pazartesi
Gezi Parkı ve Taksim Meydanı’nın işgali ve buralardaki görece sükûnet devam ederken, İstanbul’un diğer noktalarında ve başka kentlerde eylemler düzenlendi.
Ayrıca, Gezi Parkı eylemlerinin ilk can kaybı da gerçekleşti. Akşam saatlerinde İstanbul’un Ümraniye ilçesinde bir aracın TEM otoyolunu kapatan protestocuların üzerine sürmesiyle 19 yaşındaki Mehmet Ayvalıtaş; Antakya’da da polisin attığı gaz fişeğiyle vurulan 22 yaşındaki Abdullah Cömert hayatını kaybetti.
Taksim Dayanışması da Gezi Parkı’nda yaptığı basın açıklamasıyla taleplerini sıraladı.
Şehir Plancıları Odası İstanbul Şube Başkanı Tayfun Kahraman tarafından okunan açıklamada talepler şöyle sıralandı:
Güvenlik güçlerinin Dolmabahçe ve Beşiktaş hattına çekilmesiyle birlikte, buralardan Taksim’e çıkmaya çalışan gruplarla polisin çatışmaları devam etti.
Polis, eylemcilerin özellikle Dolmabahçe’de bulunan Başbakanlık Ofisi’ne yaklaşmalarını engellemek için biber gazı ve plastik mermi ile sert müdahalelerde bulundu. Ankara, Antalya, Adana ve İzmir gibi kentlerde de eylemler görüldü.
Cumhurbaşkanı Gül, sakin olunması ve kurallara uyulması çağrısı yaparken, “İyi niyetli mesajlar alındı. Günü geldiğinde gereği yapılır” dedi.
Başbakan Erdoğan ise Gül’ün ne kastettiğini bilemediğini söyledi.
Ancak gündeme esas olarak Erdoğan’ın Atatürk Havalimanı’nda Afrika turuna çıkmadan önce düzenlediği basın toplantısında Reuters haber ajansı muhabiri Birsen Altaylı ile girdiği diyalog oturdu.
Erdoğan, bu diyalog sırasında “Bizim de evlerinde zorla tuttuğumuz bu ülkenin en az yüzde 50’si var” sözlerini sarf etti.
4 Haziran 2013, Salı
Eylemlerin başlamasından bu yana bir haftayı geçmiş ve İstanbul’un kalbi sayılabilecek alanlar güvenlik güçlerinin olmadığı, tamamen protestocuların kontrol ettiği bölgelere dönüşmüştü.
Sadece İstanbul’da değil, Türkiye’nin çok sayıda kentinde birçok kişi gündüz işe, akşam saatlerinde de eylemcilerin toplandığı alanlara gitmeye başladı.
Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK) ve Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) eylemlere destek için greve gitti.
Taksim Meydanı ve civarı sükûnetini korurken, İstanbul’da Beşiktaş ve Gazi Mahallesi ile Ankara, Adana, Hatay, İzmir ve Tunceli gibi yerlerde devam eden eylemlere polis de sert şekilde müdahale etti.
Can kayıplarının da görülmesiyle birlikte, gündemin odağına da polisin müdahalesi sırasında orantısız güç kullanıp kullanmadığıyla ilgili tartışmalara oturdu.
İzmir’de eylemlerin ilk başladığı dönemlerde polisle birlikte ellerinde sopalarla protestoculara müdahale eden kişilerin sivil polis olduğu açıklandı. Ancak İzmir Valisi Mustafa Toprak, Emniyet Müdürü’nün bu açıklamasına, “Öyle polis mi olur?” sözleriyle tepki gösterdi.
Özellikle İstanbul’da müdahalede bulunan Çevik Kuvvet polislerinin kasklarındaki sicil numaralarını gizlediklerine dair görüntüler sosyal medyada yayıldı.
Bazı üniversite ve akademisyenler ile yurtdışından sivil toplum kuruluşları ve aralarında Judith Butler ile Slavoj Zijek gibi isimlerin de olduğu bir grup felsefeci polisin sert müdahalesinin durdurulması çağrısı yapan açıklamalar yaptı. Ayrıca ABD ve Avrupa Birliği (AB) de kaygılarını dile getirdi.
TTB, eylemlerin başlangıcından bu yana üçü ağır en az 2 bin 800 kişinin yaralandığını açıkladı. TTB, yaralanmaların çoğunun tazyikli suyun ölçüsüz biçimde insan bedeni hedef alınarak kullanılması, biber gazı kapsüllerinin eylemcilerin üzerine sıkılması, doğrudan hedef alınarak direkt fırlatılması ve plastik mermilerin yakın mesafeden ateşlenmesi sonucu gerçekleştiğini söyledi.
5 Haziran 2013, Çarşamba
Taksim Dayanışması’ndan bir grup, dönemin Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç ile bir araya geldi.
Grup adına görüşmenin ardından bir açıklama yapan Eyüp Muhçu, Gezi Parkı için referandum önerisini kabul etmediklerini belirterek, “Demokratik toplumlarda halkın sağduyusu dikkate alınır” dedi.
Taksim Dayanışması, görüşmede daha önce kamuoyuna açıkladıkları talepleri Arınç’a iletti.
İzmir ve İstanbul başta olmak üzere birçok kentte, sosyal medya paylaşımlarından dolayı onlarca kişi gözaltına alındı.
6 Haziran 2013, Perşembe
Adana’da Komiser Mustafa Sarı, Adalet ve Kalkınma Partisi’nin il başkanlığı binasının önünde toplanan kalabalığa müdahale sırasında alt geçit inşaatından düşerek hayatını kaybetti.
Taksim Meydanı ve Gezi Parkı’nda eylemlerin ilk 10 gününde hayatını kaybeden 3 kişi için anma köşesi ve polis müdahalesinde ağır yaralanarak, hayati tehlikesi bulunanlar için de destek mesajları yazılan bir bölüm oluşturuldu.
Ayrıca “Gezi Kütüphanesi” kuruldu.
Eylemlerin 10. günü nedeniyle bazı sanatçıların katılımıyla Park’ta düzenlenmesi planlanan konser, can kayıpları nedeniyle tepki gösterilmesi üzerine iptal edildi.
Başbakan Erdoğan, Topçu Kışlası’nın yapılmaması yönündeki taleplerle ilgili olarak, “Şunu alırsan bunu veririm. Şunu verirsem, şunu isterim gibi mantıkla devlet yönetemezsiniz” diye konuştu.
Erdoğan, ayrıca Afrika turunu tamamlayarak, Türkiye’ye döndü ve dönüşünde Ankara’da havalimanından konutuna geçerken otobüs üstünde kendisini desteklemeye gelenlere konuşma yaptı.
7 Haziran 2013, Cuma
Türkiye’de yayın yapan yedi ulusal gazete, Başbakan Erdoğan’ın dış gezisi sonrası uçakta yaptığı açıklamaları aynı başlığı kullanarak manşetlerine taşıdı.
Erdoğan’ın uçakta gazetecilere söylediği, “Demokratik taleplere canımız feda” cümlesini Habertürk, Türkiye, Sabah, Zaman, Yeni Şafak ve Star gazeteleri taşra baskılarında manşetten; Bugün ise sürmanşetten verdi.
Bu gazetelerin önemli bir bölümü, şehir baskılarında ise Erdoğan’ın otobüs üstünde yaptığı konuşmayı birinci sayfasına taşıdı.
Gazetelerin o günkü birinci sayfaları, o dönemden bu yana basın özgürlüğüyle ilgili tartışmalarda sıklıkla gündeme getirilen bir sembole dönüştü.
Diğer yandan, İmralı’da cezaevinde bulunan PKK lideri Abdullah Öcalan da Gezi Parkı eylemleriyle ilgili bir mesaj yayınladı. O dönemde devam eden barış süreci kapsamında İmralı’ya giden BDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, Öcalan’ın mesajını iletti.
Öcalan mesajda, “Direnişi anlamlı buluyor ve selamlıyorum. Elbette ki bu duruş yeni bir siyasal kırılma yaratmıştır. Ancak hiç kimse ulusalcı, milliyetçi, darbeci çevrelere de kendini kullandırmamalı” dedi.
8 Haziran 2013, Cumartesi
Fenerbahçe, Galatasaray ve Beşiktaş futbol takımlarının taraftar grupları birlikte Taksim Meydanı’na yürüdü.
Sosyal medyada kendilerini “ezeli rakip” olarak isimlendiren üç kulübün taraftarlarının birlikte yürümesine “İstanbul United” adı verildi.
İzmir’de de benzer bir etkinlik düzenlendi. Karşıyaka, Altay, Göztepe, Buca ve Altınordu taraftarları, bir yürüyüş yaptı. Gündoğdu Meydanı’nda Gezi Parkı eylemlerine destek vermek için binlerce kişi toplanırken, Ankara’daki yürüyüşe ise polis biber gazı ve tazyikli su ile müdahale etti.
Yine Ankara’da eylemlere destek vermek için kamp kurulan Kuğulu Park polis tarafından boşaltıldı.
Hükümete yakın basın organları, Başbakan Erdoğan’ın İstanbul’da beş saat süren Adalet ve Kalkınma Partisi Merkez Karar Yönetim Kurulu toplantısında, olayların arkasında “faiz lobisi, ünlü spekülatör George Soros ve Türkiye’deki işbirlikçileri” olduğunu ve kendilerine karşı bir “sivil darbe” yapılmak istendiğini söylediğini bildirdi.
Dönemin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş da projede sadece Topçu Kışlası’nın olduğunu, alışveriş merkezi ve otelin bulunmadığını belirterek, Gezi Parkı’ndan yalnızca 72 ağacın taşınacağını açıkladı.
9 Haziran 2013, Pazar
Türkiye, güne dönemin İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu’nun Twitter üzerinden attığı mesajlarla başladı. Mutlu, “Gençler, Gezi parkında kuş sesleri, ıhlamur kokusu ve arı vızıltısıyla huzurlu bir sabah varmış doğru mu? Aranızda olmak isterdim” yazdı.
Günün ilerleyen saatlerinde Taksim Dayanışma Platformu, Taksim Meydanı’nda büyük bir miting düzenledi.
Mitinge 100 binlerce kişinin katıldığı belirtilirken, eylemlerin başlamasından bu yana Taksim’de düzenlenen en büyük toplantı olarak kayıtlara geçti.
Gezi eylemcileri adına açıklama yapan mimar Mücella Yapıcı, “Parkımızı iade edin. Her ne ad ile olursa olsun parkın bir santimetrekaresini dahi yapılaşmaya açacak projelerinizi unutun” dedi.
Aynı gün Başbakan Erdoğan da önce Adana, ardından Mersin’de birer miting düzenledi ve Ankara’ya dönüşünde de kendisine destek için havaalanı ile yol boyunca toplananlara otobüs üstünden 6 konuşma yaptı.
Erdoğan konuşmasında, “Kızılay’da, Sıhhiye’de, yok şurada yok burada, artık bu eylemlere son verilmesini özellikle rica ediyorum. Bir derdiniz varsa, temsilcilerinizi seçersiniz ben dahi kabul ederim ama aynı şekilde devam ederseniz anladığınız dilden konuşmak zorunda kalırım” dedi. Ayrıca, polisin Beşiktaş’ta yoğun müdahalesi sırasında Dolmabahçe Bezm-i Alem Camisi’ne sığınan eylemcilerin “içeri ayakkabılarla girdiği ve içeride içki içtikleri” iddiasını ortaya attı.
Ancak daha sonra bu iddia Yeni Şafak gazetesi yazarı Süleyman Gündüz ve cami imamı Halil Necipoğlu tarafından yalanlandı. Necipoğlu daha sonra başka yere atandı.
10 Haziran 2013, Pazartesi
Yeni Şafak gazetesi, “Bu Ne Tesadüf” manşetiyle çıktı. Manşet haberde, oyuncu Memet Ali Alabora’nın yönetmenliğini yaptığı ve başrolünde oynadığı Mi Minör adlı oyunun “eylemlerin provası” olduğu iddia edildi.
Bu haberin ardından Gezi Parkı eylemlerine de destek veren Alabora hakkında soruşturma açıldı. Alabora, düzenlediği basın toplantısında iddiaları net bir dille reddetti, can güvenliğinin olmadığını söyledi ve kısa bir süre sonra da Türkiye’den ayrılarak Galler’e yerleşti.
Bakanlar Kurulu toplantısının ardından bir açıklama yapan dönemin Hükümet Sözcüsü ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, eylemlerde yer alan bazı toplulukların Çarşamba günü Başbakan Erdoğan ile görüşeceklerini açıkladı.