Türkiye’deki işsiz gazetecilere yardım eli
TÜİK’in 2018 işgücü istatistiklerine göre işsizlikte en yüksek ikinci oran gazetecilikte. Resmi verilere göre her dört gazeteciden biri işsiz. AB finansmanıyla başlatılan bir proje, işsizliğe çözüm bulmaya çalışıyor.
“Gazetecilikten umudu kesemezsiniz, çünkü bu bir hastalık.
Bu virüs bulaştığı zaman bir daha vücuttan çıkmıyor ve başka bir iş yapmak isteseniz bile yine mesleğe dönme arzunuz oluyor.”
Bu sözler bir yıldır Antalya’da idealindeki mesleği devam ettirmek için iş arayan deneyimli gazeteci Ümit Yalman’a ait.
Yalman, mesleğe lisede başlamış, çalıştığı süre boyunca sekiz iş yeri değiştirmiş ve en son eşinin işi nedeniyle çalıştığı kurumdan ayrılmış.
DW Türkçe’den Gülsen Solaker’in haberine göre, 22 yıllık yargı muhabiri Ersan Atar ise kısa ve orta vadede gazetecilikten pek çok nedenle umudu keserek, işten çıkartılmasının ardından zeytinyağı üretimine başlamış.
4 aydır işsiz olan Atar gazeteciliğinin son yıllarında girdiği içsel sorgulamayı şu sözlerle anlatıyor:
“Belki biraz ajite bir söz olacak ama sofraya koyduğum yemek için ‘acaba ben bunu kazanırken kimlere ne yaptım’ diye düşünmeye başlamıştım.
Bu çok rahatsızlık vericiydi. Üretebilmek ve ürettiğinle insanlara bir şey katabilmek benim için çok önemli, bunun için yeni arayışlara girdim.”
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından geçen hafta açıklanan 2018 işgücü istatistiklerine göre işsizlikte mesleklerdeki ikinci en yüksek oran gazetecilikte.
Gazeteci işsizliği bir yılda yüzde 4,7 oranında artarak yüzde 23,8 oldu.
Gazeteci kökenli CHP’li eski milletvekili Barış Yarkadaş’a göre ise gerçek rakamlar resmi verilerden daha yüksek. Her ay medya raporu hazırlayan Yarkadaş, DW Türkçe’ye yaptığı değerlendirmede “Benim tespitlerime göre gazetecilikte işsizlik oranı yüzde 25-30 arasında. Yani yaklaşık 10 bin kişilik sektörün şu anda neredeyse 3 bini ne yazık ki işsiz ve bu oran daha da artacak gibi görünüyor” diyor.
“Demokrasi için Medya“ programı
Gazeteciler Cemiyeti de bu sorun için devreye girdi. Medyadaki sermaye yapısının tekelleşmesi, 15 Temmuz darbe girişimiyle bazı basın yayın kuruluşlarının kapatılması ve sendikalaşmanın zayıflaması gibi nedenlerle sektörde artışa geçen işsizliğe bir çözüm sunabilmek için yeni bir program başlatılıyor.
AB finansmanı ile 1 Nisan’da başlatılan üç ayaklı program kapsamında Türkiye’de çoğulcu medya ve özgür basının güçlendirilmesi hedefleniyor ve bunun için serbest çalışmak ya da kendi internet sitesini kurmak isteyen gazetecilere bazı imkanlar sunuluyor.
Program Koordinatörü gazeteci Yusuf Kanlı 3 yıl olarak planlanan programı, “Bizim niyetimiz balık dağıtmak değil, balık avlamayı öğretmek.
Aslında ‘siz değerlisiniz ve çabalarınız görülüyor’ demek istiyoruz” sözleriyle anlatıyor.
“Demokrasi için Medya/Medya için Demokrasi” Programı ile gazeteciler yılda en fazla 5 olmak üzere Cemiyet’in yayın organı 24 Saat’te yayımlanmak üzere haber yapabilecek ya da kurmak istedikleri internet sitesi için teknik ve maddi destek sağlayabilecek.
Bunun yanı sıra serbest gazeteci, foto muhabiri ve kameramanların birlikte çalışabilmeleri için Cemiyet binasında teknik açıdan donanımlı bir basın evi oluşturuldu.
17 Nisan’da açılacak olan basın evi gazetecilerin bir araya gelerek sosyalleşebileceği, stüdyo ve toplantı salonu ile bilgisayarlardan, yazılımdan ve uzmanlık desteğinden faydalanabileceği ortak çalışma alanı olacak.
Program kapsamındaki üç farklı destek aracına yönelik başvuru rehberleri, formlar ve ayrıntılı bilgiye ise www.media4democracy.org adresinden ulaşılabiliyor.
AB: Basın özgürlüğü demokrasilerde vazgeçilmez
Programı finanse eden AB’nin Türkiye Delegasyonu Başkanı Christian Berger DW Türkçe’ye yaptığı açıklamada basın ve ifade özgürlüğünün demokrasilerin vazgeçilmez bir parçası olduğunu ve programa bu nedenle destek verdiklerini vurguluyor.
“Basın özgürlüğü pek çok nedenle AB değerlerinin merkezinde yer alır ve Birliğe katılım sürecinin de önemli bir parçasıdır” diyen Berger, AB olarak Türkiye’deki basın özgürlüğünün gelişmesi yönündeki çabalara destek vermeye devam edeceklerini belirtiyor.
Berger, Türkiye’de basın özgürlüğünün son yıllarda bozulduğuna yönelik işaretlerin çeşitli uluslararası kuruluşlar ve sivil toplum örgütlerince raporlandığını hatırlatarak, şöyle diyor:
“Bunun gibi programlar gazetecilerin temel haklarını korumaya yönelik taahhütlerini gösterirken, aynı zamanda sektördeki zayıflığa nokta atışı yaparak çalışma ortamlarının iyileşmesine katkıda bulunuyor. Dolayısıyla desteği ve ilgiyi de hak ediyorlar.”
Kanlı: “Eksik olan örgütlülük“
Kanlı’ya göre sektördeki işsizliğin pek çok nedeni var ancak en önemlilerinden biri dayanışma ve örgütlenme eksikliği. Sendikalaşma oranının sarı sendika dahil ancak yüzde 7 olduğuna dikkat çeken Kanlı, “Bu, sektörün patron ile siyasetin iki dudağı arasında kalmasına neden oluyor.
Bizim programın temel aldığı şey de tam eksik olan bu örgütlülüğü desteklemek” diyor.
Örgütlülüğün desteklenmesi amacıyla programdan yararlanmak isteyen gazetecilerden bir sendikaya ya da gazetecilikle ilgili bir sivil toplum kuruluşuna üye olması şartı da aranıyor.
Barış Yarkadaş, darbe girişiminin ardından 173 basın/yayın organının kapatılarak 800 gazetecinin basın kartının iptal edilmesiyle sektördeki işsizlik oranında patlama yaşandığını hatırlatıyor ve ekliyor:
“Doğan grubunun sektörden çekilmesi ve Demirören grubunun medyanın neredeyse yüzde 70’ini kontrol eder hale gelmesi hem havuz olarak adlandırılan sistemi güçlendirdi hem de birçok kişinin işsiz kalmasına neden oldu.
Medya patronları üç kişinin yapması gereken işi kimi zaman iki, kimi zaman da bir kişiye yaptırmaya başladı.”
Gazeteciliğe dönmeyi şu an için düşünmeyen 46 yaşındaki Ersan Atar’a göre mesleğe yeni başlayanlar için uzun vadede “iyiyi ve evrensel ilkeleri” görme ihtimali hâl mümkün.
İşsiz ya da işi olduğu halde mutsuz Türkiye’deki çoğu gazetecinin arzusu da bu yönde.