Almanya´da Türk Yetimler
Savaşlar babaları öldürür. Babaları ölen çocuklar savaşların en acımasız yanıyla yüzleşirler. Bu bir, yetim kalan çocukların Alman maden ocaklarında yaşam mücadelesinin hikayesidir.
1917 yılının bir sonbahar gününde Berlin Friedrichstarasse de tedirgin bir şekilde dolasan Alman olmadıkları konuştukları dil ve şekillerinden belli olan 5 çocuğu görenler şaşkın bir şekilde bakıyorlardı.
Bu ilginç durum polise intikal ediyor ve beş çocuk polis tarafından karakola götürülürler.
Almanca bilmeyen bu çocukların Türk oldukları ve Rüdersdorf daki madenden kaçan sekiz Türk yetimi oldukları anlaşılır.
Diğer üç Türk yetime ise bütün aramalara rağmen ulaşılamadı.
12-17 yaş arasında değişen bu çocukların Berlin sokaklarında ne işleri vardı?
Bu çocuklar neden madende çalışıyordu?
Önce Balkan Savaşları ve daha sonra başlayan l. Dünya Savaşı, Osmanlı Devletini bitme noktasına getirmiş, yüzbinlerce genci cephelerden dönmemiştir.
Anadolu’nun her yerin de acılar yaşanıyordu.
Binlerce çocuk yetim kalmış, bunun üzerine devlet bu çocuklara sahip çıkmak, onlara meslek kazandırmak için Darüleytam kurmuştur.
(Darüleytam. Balkan ve I. Dünya savaşlarında kimsesiz kalan çocukları barındırmak ve bir meslek edindirmek amacıyla kurulan müesseselerin adı.)
Babası savaştan dönmeyen yetim çocuklar burada bakılıyor kendilerine bir meslek edinmesi için kurslar veriliyordu.
1916 yılında sayıları o kadar çok artı ki, cephelerde yüzbinlerce askere erzak sağlamakta zorlanan devlet için bu yetimlerde ayrı bir sorun olmaya başladı.
Buna bir çözüm arayan Enver Paşa, Alman hükümetine başvurarak 12-18 yaşlarındaki 5 ila 10 bin arasındaki erkek yetimi, el sanatları, madencilik, ormancılık, sütçülük ve ziraat alanlarında çırak olmak ve eğitilmek için Almanya`ya göndermek istediklerini bildirdi.
Osmanlı-Almanya ilişkilerini geliştirmek için kurulan DTV (Deutsch-Türkische Vereinigung) bu organizasyon için istekli oldu.
DTV Enver Paşa’nın önerisini hayata geçirmek için harekete geçti.
Bu konuda toplantılar yapan Alman Dışişleri bakanlığı fikrin uygulanabilirliğini denemek için ilk başta 300 civarında yetimin gönderilmesini kabul etti.
İstanbul`daki Maarif Nezareti ve Derüleytam yönetimi ilk grubu İstanbul’daki yetimhanelerden seçti.
7 yaşındaki İbrahim ile birlikte çoğu 12-16 yaşındaki yetim çocuklar seçildi.
Çocuklar için özel pasaportlar hazırlandı.
Bu pasaportun bir bölümünde de, yetim çocuğun Almanya’daki çalışacağı ustanın yazacağı görüşleri belirten bir bölüm bulunuyordu.
Saçları Avrupai tarzda kesilen, mavi kep ve pelerin giydirilen 314 yetim Nisan 1917 de askeri bir trenle Sirkeci Garından törenle uğurlandı.
Yolculuk 10 gün sürer.
Berlin Garına geldiklerinde düzenli bir şekilde caddede yürürler ve Berlinlilerin dikkatini çekerler.
Berlin gazetelerinde Osmanlı yetimlerinin resimleri manşetlerde yer alır.
Osmanlı yetimleri DTV’nin ayarladığı çıraklık yerleri olarak, Ausburg, Breslau, Bromberg, Düsseldorf, Franfurt, Manhaim, Oldenburg, Schwerin, Weimar ve Ulm şehirlerine dağıtılır.
Yetimler için ilk acı budur.
Dilini, geleneklerini, kültürlerini bilmedikleri bir ülkede, birlikte geldikleri arkadaşlarından ayrılmak onlara ilk şok dalgası olur.
Madenlerde çalışmak için gönderilen çocukların hiçbirinin bu konuda bilgisi fikri yoktu.
Bir ustanın yanında çıraklık yaparak meslek öğreneceklerini sanan çocuklar dillerini bilmedikleri ustaların yanında horlanıyor, o zamanlarda en ucuz işçi yemeği olan domuz etini, sosisini yemedikleri için aç kalıyor, denileni anlamadıkları için çalışanlardan hakaret şiddet görüyorlardı.
Madenlerde çalışmak için 200 kişilik ikinci bir grup yola çıkarıldı.
Bu sefer İstanbul`dan değil, Anadolu’dan toplanır yetimler.
Maraş, Antep, Kilis, Ankara, Söğüt, Niğde, Konya, Bursa, Manisa, Karahisar ve Edirne’den getirilmişlerdir.
Çoğu Anadolu’dan 20 günlük yolculuktan gelmiş, Almanya’ya kadar yolculuğu bir ay sürmüştür.
Berlin’de yine bir hoş geldin denildikten sonra, yeni gelenler maden bölgelerine dağıtıldılar.
Bunlardan bir kısmı da o zamanlar Almanya içinde yer alan şimdiki Çekya topraklarında bulunan Sirezya bölgesine gönderilir.
Demir, cinko, kurşun, bakır ve kömür madenlerinde çalışmaya başlarlar.
Üçüncü grup ise ziraat grubudur.
Bunlar içinde 500 kişilik bir grup oluşturulur.
Fakat bunlardan ancak 150 si uygun bulunur.
Bu grup özellikle kırsal kesimden seçilir.
Almanya’daki organizasyonu yapan DTV çocukları „Söhne und Töcter der besten familien des Landes „ ve zeki olanlarıda „besten Köpfe“ diye adlandırıyor ve rapor yazıyordu.
Ancak Osmanlı tarafı çocukların eğitimi, çalışma koşulları gibi konularla hiç bir zaman ilgilenmedi.
Onlar için daha fazla yetimin masrafından kurtulmak, Almanya ile ilişkileri daha da güçlendirmek ve teknik elaman ihtiyacını sağlamaktı.
Dil konusundaki sorunlar, yetimlerin yaşlarının küçüklüğü, yabancı bir kültür, sağlık koşulları gibi sebeplerle ilk yıl içinde birçok yetim geri gönderildi.
Büyük bir kısmı da bulundukları yerlerden kaçtılar.
1918 de Almanya ya gelen yetimlerden sadece 321 tanesi kalmıştır./Mustafa Küçüktekin (virgül.at)
Devam Edecek…