Sivas’tan Viyana’ya Uzanan Acı Dolu Bir Yaşam: ‘’Ben Sadece Bir Çocuktum!’’
‘’İşten Sonra Eve Geldi, Duş Aldı Ve Daha Sonra Kahvehaneye Gitti. Ve Sonra Gece Bir Ara Geldi Ve Bana Tecavüz Etti.’’ Aileme yalvardım geri dönmek için, Babam ‘’Gelinlikle Girdiğin Evden Kefenle Çıkarsın’’dedi. Bu Ayşelerin, Fatmaların hikayesi, bu çocuk gelinlerin Viyana’ya uzanan sesiz çığlığıdır.
“Anne, bu gerçekten doğru mu? Anne, ben hala bir çocuğum, okula gitmek istiyorum, anne, lütfen, beni geri al.”
Ahsen hala annesine nasıl yalvardığını hatırlıyor.
“Evet demiyorsan, artık kızım değilsin” diyor annesi, Ahsen’in kaderi çiziliyor.
Ahsen o sırada 14 yaşında, Türkiye’de yaşıyor ve altı yaş büyük kuzeniyle Sivas iline bağlı bir kasabada iradesi dışında evlenmek zorunda.
Almanca yayınlanan ,‘’Biber Dergisi’’ Sivas’ın bir köyünden çocuk gelin olarak Viyana’ya gelen ve hayatı boyunca baskı ve zulüm gören, binlerce Anadolu kadınından sadece bir tanesi anlatıyor.
Oysa Ahsen’in üzerinden, Ayşelerin, Fatmaların ve tüm çocuk gelinlerinin acı hikayesidir.
Bugün Ahsen 53 yaşında ve Viyana’da bir belediye evinde yaşıyor.
Mehmet ile zorla evlendirilmesine, şiddet, baskı ve korku yaşamına bakıyor.
Ahsen nihayet on yıllar sonra kaderiyle başa çıkmanın bir yolunu buldu.
Bir adım atarak, kendisine yapılanlar hakkında kamuya açık konuşmaktır.
“Çünkü kendisine yapılan, bugün hala pek çok kıza yapılıyor” diyor.
Ağlama “diyor Ahsen,” hikayeme ağlama.”
1970’lerin sonlarında Anadolu’da bir köy.
Ahsen’in büyük kuzeni Mehmet, 20 yaşında ve Avusturya’da çalışıyor.
Mehmet tatile gittiği Türkiye’de, evden ayrılırken Ahsen’i görüyor, ondan hoşlanıyor, ailesine, onunla bir şekilde bağlantı kurması gerektiğini söylüyor.
Ahsen’in ailesi daha sonra bu izdivaca olumlu bakıyor.
Ahsen’in ailesi, Ahsen’in Avusturya’da daha iyi yaşam süreceğine inanıyorlar.
Kardeşleri de Ahsen’den kabul etmesini istiyor. Mehmet ile evlenmeyi reddetmemesi için ağabeyi onu tehdit ediyor.
Sonuçta, aile Mehmet’e söz verdi.
Bu sayede, kız yabancıya gitmemiş akraba içerisinde kalmış oluyordu.
Kız kardeşi, bu senin için büyük bir şans diyordu: Avusturya’ya gidiyorsun.
Ahsen ailesinin ona söylediklerine inanmak istiyor.
‘’İşten Sonra Eve Geldi, Duş Aldı Ve Daha Sonra Kahvehaneye Gitti.
Ve Sonra Gece Bir Ara Geldi Ve Bana Tecavüz Etti.’’
‘’Gelinlikle Girdiğin Evden Kefenle Çıkarsın’’
Hayatını Güzelleştirmeye, kendisini Mehmet ile yaşama düşüncesine alıştırmaya başlar.
16 yaşındayken, resmi olarak Mehmet’le evlenemediğinden, ailesi evlilik dairesinde onun için imza attılar. Çünkü henüz reşit değildir.
Ahsen hiçbir durumda hamile kalmak istemiyordu, çünkü kendisi hala bir çocuktu.
Ancak Avusturya’da Mehmet, Ahsen’in doğum kontrol hapı almasını yasaklar.
Aynı zamanda, en küçük şeyler de bile onu dövmeye başlar.
17 yaşında, Ahsen ilk çocuğuna hamile kaldı.
Ahsen heyecanlıydı, çocuğun doğumunu iple çekiyordu, nihayet sevdiği biri olacaktı ve artık yalnız olmayacaktı.
Kendisi ve çocuğu için iyi bir gelecek istiyor.
Ahsen, “daha sonra evde, bir Almanca sözlüğü kullanarak Almanca öğrenmeye başladım, bağımsız olmak istedim ” diyor.
Bir hizmetçi olarak çalışmaya başlar, kazandığı parayı, Mehmet hemen alır.
O zaman Viyana’da 28 metrekarelik küçük bir dairede yaşıyorlar. Ahsen zamanının çoğunu evde yalnız geçirir.
“İşten sonra eve geldi, duş aldı ve kahvehaneye gitti.
Sonra bir ara gece geldi ve bana tecavüz etti “diyor.
Mehmet, annesini ve erkek kardeşini Türkiye’den küçük daireye getirir.
Ahsen 18 yaşında ve ikinci çocuğa hamile.
Ahsen, dairenin küçük olduğunu söyleyerek, endişelerini dile getirdiğinde, Mehmet, Ahsen’i döver.
Mehmet, Ahsen’i hamileyken ve annesinin(kayınvalidesi) yanında döver ve annesi onaylar.
Ahsen kendi ailesine geri dönmek için yalvarır.
Babası, “Gelinlikle gittin, tabutla dön” der.
Ahsen, çalışarak kazandığı parayı hiçbir zaman görmez.
Mehmet ona hiçbir şey vermez, kıyafetlerini dikmek zorundadır çünkü moda için parası yoktur.
Mehmet çamaşır makinesi almak istemediği için Ahsen, kayınvalidesi ve kayınbiraderinkiler de dahil olmak üzere tüm ailesinin giysilerini elde yıkamak zorundadır.
Mehmet, “Bir kadının ev işlerini yapması gerekiyor, çamaşır makinesine ihtiyacı yok” diyor.
Ahsen, tekrar tekrar bir sigara yakmak için hikayesini anlatmayı keser;
“O zaman neden kadın sığınma evlerine gitmedim?” Diyor.
Komşular Ahsen’i sık sık çürük ve dudak kanamasıyla görür, kimse bir şey söylemez.
Bir gün komşusu ona bir hesap cüzdanı verdi:
“Yeni bir daire al, böyle devam edemez. Çocuklarını kurtar. “
Ahsen şimdi beş çocuğu var, hepsi küçük, soğuk dairede yaşıyor.
Fakat Ahsen, çocukları ile yalnız yaşamayı başaramıyor, Mehmet geliyor.
“Çocuklar onu çok sevdi” diyor.
Dışardan Mehmet sempatik bir adam, mutlu bir baba.
Çocuklar çok az umurunda olmasına rağmen, nadiren evdedir, fakat çocuklar babalarını severler.
Onlardan önce Ahsen duygularını gizler, kocasından korkar.
Geceleri ona tecavüz ettiğinde çığlık atmıyor, onu dövdüğü zaman sessiz kalıyor: “Çocuklarının babalarının imajını yok etmek istemedim” diyor.
Mehmet onun adına sözleşme yaparak, Ahsen’in adına borç yapar.
Kızına bir okul gezisine çıkabilmeleri için para vermeyi reddettiği zaman, Ahsen, Mehmet’in kıyafetlerini camdan dışarı atıyor.
Sonuç olarak, bir süre görünmüyor.
Bir noktada yine kapıyı çalıyor, çocuklar içeri alıyor, ebeveynlerin zararsız bir kavga yaşadığını düşünüyorlardı.
“Anne, onu affet – benim için” diye en küçük kızı yalvarırdı.
‘’Çocuklarım benim altın parçalarım.
Baba, oğlunu ilk kez döver.
Ahsen boşanma davası açıyor.
2000 yılında nihayet resmen boşandı
Fakat Mehmet’in onu rahat bırakmayacağını biliyor.
Geceleri uyuyamıyor, kalp çarpıntısı yaşıyordu.
Doktora gidiyor, kendini iyi hissetmediğini söylüyor: “Beynim hasta, beni Baumgartner Höhe’ye yolla!” (Viyana ruh ve sinir sosyal tıp merkezi), diye bağırıyor. Sonra her şey siyaha döner.
Ahsen, yalnızca nasıl uyandığını ve nerede olduğunu bilmediğini hatırlar.
Odadaki adam ona “İki hafta uyudun” diyor.
O bir doktor. Ahsen, Baumgartner Höhe’deki yoğun bakım ünitesinde. Doktor, “Sinir krizi geçirdi” diye açıklıyor.
Affet Beni!
Ahsen anlamaya başlar.
Doktor, “Kocana geri döndüğünde asla iyileşemezsin” diyor.
“Bunu çocuklarına yapamazsın.” Çocukların, senin altınların.
Ahsen, Mehmet’le görüşerek, onu yalnız bırakmasını istiyor.
Mehmet ağlıyor ve birkaç gün hala kapısının önünde duruyor.
Ahsen, çocuklarını, doktorunun sözlerini düşünüyor, sonra polisi aramayı düşünüyor, yıllar önce yapması gerekiyordu.
Polis kararına göre, Mehmet’in 200 metreden daha fazla yaklaşmasına izin verilmiyor.
Mehmet, eski karısının ne kadar ciddi olduğunu fark eder, gider, kimse nerede olduğunu bilmiyor.
17 yıllık zorla evliliğin ardından, Ahsen bugün onunla geçmişini bitirdiğini, huzur bulduğunu söylüyor.
14 yaşındayken onunla evlendiği için ailesini bile affetti. “Annem 1997’de kanserden öldü.”
Ölüm döşeğinde son sözlerini Ahsen’e yöneltti: “Beni affet, lütfen” Ahsen’e yalvarır.
“Affet beni.” Ve Ahsen onu affetti. “Kendim için affetmek zorundayım, aksi halde yaşamaya devam edemem.”
Ailesinin geri kalanıyla hala bağlantısı yok.
Onun gücü inançlarından geliyor: “bunun benim kaderim olduğunu düşünürdüm, bu adamla kalmak zorundayım diyordum.
Bugün biliyorum: “Allah beni onun için yaratmadı.”
Ahsen, Kızının “Mezuniyet partisinde ‘Bu annem için’ ‘’dediğini söyleyerek, gurur duyduğunu söylüyor.
O zamanlar okulu bitirmeyi çok isterdi, belki kızları okurken bile.
“Ben sadece bir çocuktum” diyor Ahsen ve sonra ağlıyor…
Çeviri:Virgül.at
©Foto:Christoph Liebentritt