Viyanalılar Kahveyi İlk Gördüklerinde Uyuşturucu Sandılar
Viyana kuşatmasının başarısızlıkla sonuçlanması ve Merzifonlunun orduyu günümüz Budapeşte’ye çekmesinden sonra, Viyana önlerinde Osmanlının birçok malzemesi kalmıştır. Viyanalılar bir çadırın içinde çekilmiş ve çekirdek halde kahve çuvallarını bulurlar…
Mustafa Küçüktekin
Klasik müziğin başkenti unvanını taşıyan Viyana için uluslararası alanda mother of cafés şeklinde bir tanımlama yapılması şaşırtıcı değildir.
Dünyanın dört bir yanından gelen turistler bu ifadenin farkındaymışçasına soluğu Viyana kahvelerinde almaktadır.
Café Central’de Kurt Gödel’in formüllerini, Café Hawelka’da Nâzım Hikmet’in dizelerini bulmak, Cafe Mozart ta Albertina Sarayina karsi isterseniz Türk kahvesini yudumlamak, Cafe Zentrum da tarihi yasamak istiyorsanız gelin Viyana da kahve kültürünü tanıyalım.
Piyano dinletileri, geniş odalar, kırmızı kadifeyle kaplı koltuklar, sandalyeler ve görkemli şamdanlar iyi bir kahvenin işaretleridir.
Viyana’da kahvenin yanında su getirilmesi, kimi mekânlarda kâğıt oyunları ve bilardo oynanabilmesi, insanların rahatsız edilmeden saatlerce oturabilmesi buraları daha da özel kılmıştır.
1839’da kent merkezinde 80, kenar mahallelerde 50 tane kahve hizmet vermektedir.
1856’ya kadar kahvelerde sadece kasiyer olarak görülen kadınlar sonrasında ziyaretçiler arasında da yerlerini almıştır.
Michaelerplatz’a bakan Café Griensteidl 1890 yılı civarında edebiyatçıların toplanma yeri hâline gelmiştir.
Jung Wien (Genç Viyana) isimli grupta Karl Kraus, Arthur Schnitzler gibi şöhretli isimler vardır.
Yazarlar elbette tek bir mekânla sınırlı kalmamıştır.
Öne çıkan diğer iki yer Café Central ve Café Herrenhof’tur.
Café Museum ise ressamların ilk tercihidir.
Günümüz Viyana kafelerinde misafirlere birçok kahve seçeneği sunulur.
Ünlü kafelerde zarif fincanı, cezvesi ve lokumuyla Türk kahvesini yudumlaya bilinir.
Viyana’ya özgü Melangenizi içebilirsiniz, hatta içiniz alırsa çiğ yumurtayla yapılan Kaiser kahve ısmarlayabilirsiniz.
Viyanalıların kahve ile tanışması 1683 Viyana kuşatmasından sonra olmuştur.
Viyana kuşatmasının başarısızlıkla sonuçlanması ve Merzifonlunun orduyu günümüz Budapeşte’ye çekmesinden sonra, Viyana önlerinde Osmanlının birçok malzemesi kalmıştır.
Viyanalılar bir çadırın içinde çekilmiş ve çekirdek halde kahve çuvallarını bulmuşlar.
Güzel kokusundan ötürü ne olduğunu anlayamayan Viyanalılar bunun uyuşturucu veya hayvan yemi olduğunu düşünürken, Osmanlı Lehistan (şimdiki Polonya) savaşlarında esir düşmüş ve yıllarca bir ağanın yanında çalışan Kolshitzky Viyanalılara kahveyi tanıtmış.
İyi Almanca bildiği için Osmanlı Ordusuyla birlikte Viyana ya getirilen Kolshitzky’nin bir ajan olduğu da söylenir.
İmparator ilk kahveyi yapıp satma iznini, savaşta Osmanlı orduları arasına sızıp büyük yararlılık gösteren Kolshitzkye tarihten sonra Kolshitzky Viyanalı kahvecilerin koruyucusu, piri olarak kabul edilir.
Kent merkezindeki Kramersches Kaffeehaus’un 1720’de, müşterilerinin okuması için gazete bulundurmaya başlaması bir ilktir.
Sıcak yiyecekler ve alkol servisiyle birlikte gazetelerin varlığı büyük bir adımdır.
1808’de Napolyon’un yürüttüğü savaşlar kahve çekirdeği fiyatlarını artırınca iş yeri sahipleri yemeğe ağırlık vermiştir.
1814/1815 Viyana Kongresi’nin ardından gelişmeye devam eden Viyana kahveleri, Avrupa’da kaliteli bir hayatın somut göstergesi olmuş; Venedik, Prag, Zagreb gibi kentlerde bu tip kahveler yaygınlık kazanmıştır.
Evet ne dersiniz biz türküsünü yapmışız “Kahve Yemenden gelir” diye.
Peki Viyanalılar Kahve İstanbul dan gelir derler mi acaba. (Virgül.at)