Avusturya’da Paralel Toplum
Günümüzde Avrupa ülkeleri içerisinde en yoğun Türkiye kökenli göçmen nüfusuna sahip dördüncü ülke Avusturya’dır. Ülkede üç kuşak süren bir Türkiye göçmeni varlığından bahsedilmekte olup, bu göçmenlerin öncelikli probleminin eğitim ve ayrımcılık sorunlarının da etkisiyle katılım ve entegrasyon sorunları olduğu sıklıkla dile getirilmektedir.
Batı Avrupa ülkelerinin 2.Dünya Paylaşım Savaşı sonrası yabancı devletlerden işgücü ithal etme amacıyla imzaladığı işçi alım anlaşmaları kapsamında, Avusturya’ya Türkiyeden göç 1964 yılında başlamıştır.
Bu yıllarda bir an önce para biriktirip Türkiye’ye dönmek niyetiyle gelen Türk göçmenler, ev sahibi ve göç veren ülkelerce ekonomi politikalarının bir konusu olarak görülmüş, bu grupların bulundukları topluma uyum ve katılımı noktasında neredeyse hiçbir politika geliştirilmemiştir.
Ancak misafir işçilerin önemli bir kısmının kalmaya devam edeceğinin anlaşıldığı 90’lı yıllardan sonra bu işçilerin topluma entegrasyonları Avusturya toplumu ve siyasetinde öncelikli bir mesele haline gelmiştir.
Günümüzde de, 50 yılı aşkın geçmişleri ve üç kuşağa varan varlıklarıyla Avusturya toplumunun bir parçası haline gelen Türk göçmenlerin öncelikli probleminin -dil, eğitim ve ayrımcılık sorunlarının da etkisiyle- katılım ve uyum sorunları olduğu sıklıkla dile getirilmektedir.
Avusturya’daki Gurbetçiler
Türkiye’de büyük oranda tarım ve çiftçilikle uğraşan köylü nüfustan oluşan bu ilk göçmenler, çoğunlukla tekstil ve maden endüstrisinde istihdam edilmiştir.
1970 küresel ekonomik krizi sonrası, işçi alımı durdurulmuş olsa da, aile birleşimleri ve Türkiye’deki 1971 ve 80 darbeleri sonrası Avrupa’ya yönelen siyasi motivasyonlu göçlerle Avusturya’daki Türk nüfusu katlanarak artmaya devam etmiş ve 1990’larla artık yerleşikleşmeye başlamıştır.
Avusturya İstatistik Kurumu verilerine göre; 9 eyalete sahip ve federal sistemle yönetilen Avusturya 8,7 milyon kişinin yaşadığı Avrupa’nın küçük ülkelerinden biri konumundadır.
Bu rakamın 1,8 milyonunu göçmen kökenli insanlar oluşturmaktadır.
Bu da nüfusun % 21’inin göçmenlerden oluştuğu anlamına gelmektedir.
Avrupa Birliği ülkeleri ve Eski Yugoslavya’dan sonra en büyük göçmen grup 273 bin gibi bir sayıyla Türkiye kökenli göçmenlerdir.
Alman ve Sırplardan sonra en büyük 3. ulusal grup ve Almanlardan sonra ülkedeki ikinci büyük yabancı vatandaşlık grubu olan Türk göçmenlerin büyük çoğunluğu sırasıyla Viyana (%40), Aşağı (%13) ve Yukarı Avusturya (%12) eyaletlerinde yaşamaktadırlar.
273 bin kişilik Türkiye kökenli nüfusun %60’ı Avusturya vatandaşı iken, 116 bini halen Türk vatandaşıdır.
Bu göçmenlerin 155 bini birinci nesli oluştururken, 118 bin kadarı ikinci nesil göçmenler olarak kabul edilmektedir.
Paralel Toplum
Eğitim problemleri, işsizlik ve yabancı düşmanlığı gibi sorunların tetiklediği uyum ve katılım sorunları, Avusturya makamlarınca da sıklıkla dillendirilen ve Türkiye göçmenlerine yönlendirilen en büyük eleştiridir.
Getto benzeri yaşam tarzının getirdiği paralel toplum oluşumlarının, toplumsal ve kültürel hayattan kopukluğa sebep olduğu ve Avusturya’daki hâkim kültürle bütünleşmeyi engelleyerek göçmenlerin uyumunu yavaşlattığı büyük oranda dile getirilmektedir.
Bunun yanında siyasi temsiliyet ve seçimlerde oy kullanma oranlarındaki düşüklük, Türkiyeli göçmenlerin Avusturya’daki politik meselelere ilgisizliği olarak değerlendirilmektedir.
Avusturya Entegrasyon Politikaları
2000-2006 yılları arasında göç konusuyla ilgili üç kapsamlı yasa değişikliği yapılmış olup, bunlarla ülkeye giren göçmenlerin entegrasyon sözleşmesini imzalamaları ve zorunlu dil dersi almaları şart koşulmuş ve devletin göçmenler üzerindeki otoritesi sertleştirilmiştir.
2005 Vatandaşlık Yasası ile vatandaşlık temiz adli sicil, Almanca bilgisi ve entegrasyon testinde başarı gibi şartlara bağlanmıştır.
Avusturya, vatandaşlığa geçiş yasaları anlamında Avrupa’da en sıkı uygulamalara sahip ülkedir.
Bunun yanında, Avusturya-Türkiye arasında son dönemde siyasi ilişkilerde yaşanan gerginlikler ve Avrupa genelinde yayılan Türkiye ile diplomatik krizler, Avusturya’daki Türkiyelilerin entegrasyonu sorunlarına olan vurgunun artmasına sebep olmakta ve Türkiyeli göçmenlerin entegrasyonu konusu Avrupa siyaseti, medyası ve kamuoyunda gittikçe daha çok tartışmalarının odağına yerleşmektedir.
Entegrasyonu çokkültürcülüğe yakın şekilde “değişik etnik ve sosyal grupların o ülkede mevcut tüm olanaklara eşit erişimi ve aralarında sürtüşme olmadan uyumlu yaşam süreci“ olarak tanımlayan Avusturya, Türkiye göçmenlerine yönelik eleştiri yüksek düzeylere ulaştığı görülmektedir.
Özellikle topluma katılım ve uyum bağlamında, Türkiye göçmen nüfusun diğer etnik gruplara kıyasla oldukça gerilerde kaldığı, üç kuşak geçmiş olmasına rağmen entegrasyon konusundaki beklentileri karşılayamadığı siyasi elitler ve kamuoyu tartışmalarında sıklıkla dillendirilmektedir.
foto:virgül.at