Viyana Pazarlarını Göçmenler Yaşatıyor
Binlerce yıllık tarihi olan pazarların, ekonomik boyutu dışında birde kültürel yanı vardır. Virgül.at pazarcılarla konuştu.
Avrupa’da her gecen gün sayıları ve alışveriş yapanı azalan sokak pazarlarını göçmenler ayakta tutuyor.
10. Viyana bölgesi ‘’Viktor Adler Markt’’ pazarında, pazarcılık yapan Dersimli Hıdır amca, izin sezonunda, yabancılar memleketine gittiklerinde, buralar Pazar olmaktan çıkıyor diyor.
Hıdır amca 31 yıldır pazarcılık yapıyor.
Daha önce bu işi Almanya’da da yapmış.
Oysa İlk kurulan pazarlara ait bulgular M.Ö. 3000 yılını işaret ediyor.
Her ne kadar pazarların gelişimi ve evrimi ile ilgili tarihçelerin ve arkeologların ellerinde fazla bir veri olmasa da ilk olarak şehir merkezlerinin dışında yer alan bölgelerde
kurulmaya başlandığını biliyoruz.
Dağılan Yugoslavya ülke göçmenleri ve Türkiyeli göçmenler olmasa batarız diyen Hıdır amca, yabancıların pazarlardaki ürünlere olan güvenlerin devam ettiğini belirtiyor.
1920’lere kadar pazarlar alışveriş merkezleriyken, süpermarketlerin kurulmasıyla ilk self servis alışveriş dükkanlarında taze et ve sebze satışı başlamış oldu.
Bugün ise alkollü içecekler, bebek mamaları, taze sebze ve meyve, unlu mamuller, kurutulmuş ve konserve gıdalar, kozmetik ürünler ve daha birçok ürünü kapsayan
süpermarketler pazarların yerini aldı.
Pazar kelimesi Farsça bāzār kelimesinden türetilmiş.
Pazar kelimesi aynı zamanda pazarlarda ticaret yapan tüccarlara da verilen bir isimdir.
Pazarların yaşamasında önemli bir rol oynayan göçmenlere, neden pazarları tercih ettiklerini sorduk.
Eşini kaybetmiş, bu kayıptan dolayı kendisine bağlanan maaşla yaşayan, emeklilik yaşını en az beş yıl aşmış teyze, Pazar arabasını ağzına kadar doldurmuştu.
Bakmayın bu kadar çok şey aldığıma diyordu, şaşkın bakışlarımızı fark edince.
– Çok şey aldım ama, her çeşitten neredeyse teker teker aldım. Ama hepsini ben seçtim, diyordu, o güzel Türkçesiyle.
Pazar söyleşimizde sihirli sözü bulmuştuk artık!
foto:virgül.at
Ben Seçtim
Pazarların en büyük özelliği dokunma duyusunun kullanılabilme olasılığıdır.
Domatesin sertliğini, kulak memesi yumuşaklığında olan armudu seçebilmek.
Belki de insanlar kendi duyularıyla onayladığı ürünleri satın aldıklarında rahatlıkla tüketiyor olmalılar.
Zira marketlerde bunu yapmak her zaman mümkün olmayabiliyor.
Çoğu ürün seri üretim halinde plastik poşetlere fabrikalarda, el değmeden dolduruluyor.
Avrupa pazar kültürün yaygınlaşması aslında özellikle 17 ve 18. yüzyıllarda İstanbul, Kahire, Bağdat, Semerkant gibi merkezlerde yaşayan sanatçılar sayesinde olmuştur.
Örneğin, özellikle İsviçreli ressam Jean-Étienne Liotard birçok kez Osmanlı pazarlarını resmetmiş.
Pazarcılık, çiftçilerin yetiştirdiği ürünleri kasaba meydanında satışa çıkarması döneminden çıkmış, kapitalizmin tekelcilik anlayışına girmiştir.
Bu gün Viyana pazarlarında çok az sayıda pazarcı kendi yetiştirdiği ürünleri pazarda satar olmuştur.
Denile bilinir ki, yumurta dışında hiçbir ürün pazara direk gelmemektedir.
Avrupalı çiftçi artık ürünlerini büyük tekel firmalarına toptan satarak yaşamını sürdürmektedir.
Çiftçilerden ürünleri toplayan firmalar, hallerde ve toptan satış noktalarından pazarcılara vermektedir.
Feodal üretim ilişkilerinin, kapitalist üretim çarkına dönüştüğü her şey gibi, pazarcılıkta büyük tekellerin hizmetine girmiştir.
Pazarcılığın manevi ve sosyalleşme yanı, özellikle göçmenleri pazarlara çekmektedir.
Peki Neden Sadece Göçmenler?
Avrupa sanayi devrimini tamamlamış, kapitalist üretim ilişkilerinin beraberinde getirdiği kültürel değişimi toplumun her kesimine etki yapmıştır.
Oysa kapitalist üretim ilişkilerinde, kendi iç dinamikleriyle gelişememiş ve sanayi devrimini tamamlayamamış (üçüncü dünya ülkeleri) ülkeler, kapitalizme geçiş süreci
sancılı olup, çarpık bir kapitalist üretim ilişkilerine hakim olmuşlardır.
Bu durum feodal üretim ilişkilerinin tamamen yok olmamasını sağlamıştır.
Pazar kültürünün bu gibi ülkelerde hüküm sürmesinin yegane nedeni de budur.
Viyana pazarına çok pahalı araçlarla gelen göçmenler, eşlerini indirip park aramaktalar.
Lüks araç sahibi olmaları veya ekonomik durumlarının iyi olması, onları pazarlardan uzaklaştırmıyorsa, bu durum ekonomik değil, kültürel bir gelişmenin ürünüdür.
Viyana pazarlarını, göçmenler ayakta tutacak gibi.
Çünkü Pazar kültürü, geldikleri ülkelerde hale hüküm sürmektedir. (virgül.at)