‘Sosyal medyada Diva Sendromu’ | Sosyal medyada yüzbinlerce takipçisi olup da kimseyi takip etmemek
Milyonlara varan takipçiye sahip olmalarına rağmen kimseyi takip etmiyorlar. Aralarında siyasetçiler, CEO’lar, felsefeciler ve yönetmenler var. “Sokrates’i aklınıza getirin. Kendilerini Sokrates gibi, bir kavramın, alanın disiplinin başlatıcısı gibi hissediyor olabilirler.” “Diva Sendromu”, kişinin görünme ve beğenilme iç güdüsünden kaynaklanır…
Ünlülerin ya da siyasetçilerin “halkla bütünleşmesi” için artık basına ihtiyacı kalmadı.
Evlerinin salonlarında otururken ya da dışarıda bir şeyler içerken mesajlarını sosyal medya aracılığıyla duyurabiliyorlar.
Bu mesajlar elbette haber öznesinin kendi kelimeleriyle ortaya çıktığından geleneksel medya kuralları işlemiyor ve tek taraflı bir iletişim olarak kalıyor.
Ancak bunu bile “fazla” gören ünlüler var.
Elbette sosyal medya kullanıyor ve hesapları yüzbinlerce kişi tarafından takip ediliyor.
Ama onlar kimseyi takip etmiyorlar.
“Takipçi” sayısı çok haneli sayılarken takip ettikleri sıfır.
Cündioğlu, Ceylan, Şen…
Onlardan biri, felsefeci Dücane Cündioğlu.
Online felsefe konferansları veriyor ve 425 binden fazla takipçisi var.
Son mesajlarından biri şu: “Gerçek köle ‘bir efendisi olan” demek değildir, aksine gerçek köle, ‘artık bir efendisiz yapamayacak olan’dır.”
Takip ettiği hesap sayısı sıfır olan Cündioğlu, alanın tek örnek değil.
Bir Zamanlar Anadolu’da, Uzak, Ahlat Ağacı, Mayıs Sıkıntısı gibi filmlerin yönetmeni Nuri Bilge Ceylan da yakın zamana kadar hiç kimseyi takip etmiyordu.
Ceylan geçen günlerde oğlu Ayaz Ceylan’ın hesabını takibe aldı ve sıfır takipçili ünlüler arasından çıktı. Şimdi takip ettiği kişi sayısı 1.
Ceylan hesabını çok sık kullanmasa da 467 bin takipçisi var.
Televizyon izleyicilerinin yakından tanıdığı hukuk profesörü Ersan Şen de kimseyi takip etmeyen ünlülerden biri.
Twitter’da 718 bine yakın takipçisi olan Şen bu hesabını katıldığı televizyon programlarının duyurusunu yapmak, yeni çıkan kitaplarını tanıtmak ve kandil-bayram gibi özel günleri kutlamak için kullanıyor.
İktisat profesörü Refet Gürkaynak’ın “kamuya açık hesap” dediği Twitter hesabında 216 bin takipçisi bulunuyor. Onun da takip ettiği hesap sayısı sıfır.
Bir scooter şirketinin CEO’su Oğuz Alper Öktem de 85 bin takipçisi olan ve “sarı tiki” bulunan hesabından da hiç kimseyi takip etmiyor.
Öktem son olarak İstanbul Taksiciler Odası Başkanı Eyüp Aksu’yla yaşadığı gerginlikle gündeme gelmişti.
Siyasi parti liderleri en azından kendi partilerinin hesaplarını takip ederken Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Devlet Bahçeli bu konuda istisna.
Bahçeli, 5,5 milyon kişi tarafından takip edilse de o resmi hesaplar dahil hiç kimseyi takip etmiyor.
6 milyon takipçili Acun Ilıcalı, sadece sahibi olduğu medya şirketlerine ait hesaplar ile kendisine ait televizyonda yorumculuk yapan eski hakem Fırat Aydınus ile Rıdvan Dilmen’i takip ediyor.
Yönetmen Zeki Demirkubuz’un ise 222 bin takipçili “onaylı” hesabından takip ettiği sadece 1 kişi var: Beşiktaşlı futbolcu Atiba Hutchinson.
Şarkıcı Yıldız Tilbe’yi 5 milyona yakın hesap takip ederken o sadece Van İşadamları Derneği Onursal Başkanı Ahmet Fatih Hatunoğlu’nu takipte.
Teknik Direktör Fatih Terim, 1,3 milyon takipçiye karşılık o sadece Galatasaray’ın resmi hesabımı takip etmeyi tercih ediyor.
Peki bu durumun “asıl” nedeni ne?
Bu ve benzeri isimler insanların ne düşündüğünü merak etmiyor mu? Umursamıyor mu? Ya da bu bir tür “korunma” çabası mı?
“Güç gösterisi”
Sosyal medya ve sosyal medya sosyolojisi alanlarında akademik çalışmalar yapan Sosyal Medya ve Dijital Güvenlik Eğitim Araştırma Merkezi (SODİMER) Başkanı Prof. Dr. Levent Eraslan, bu durumun bir “güç gösterisi” olduğu görüşünde.
“Ekonomi, felsefe, siyaset, hukuk gibi alanlarda kendi otoriterlerini böyle vurgulamak istiyorlar” diyen Eraslan, “Milyonlarca kişi tarafından takip edilen birinin başkasını takip edip onunla etkileşime girmesi kadar doğal bir şey yok. Sosyal medyanın temel özelliği zaten budur. Mecraların amacı bir iletişim hattı oluşturmaktır. Ama bu bağlamda kimseyi takip etmeyen çok takipçili kişiler aslında bir mesaj veriyor” ifadelerini kullandı.
“Diva Sendromu'”
“Kendilerine sorsak “takipçi kazanma gibi bir dertlerinin olmadığını söyleyebilirler ama bu çok net bir güç ve odak olma gösterisidir” diyen Prof. Dr. Eraslan, Bunun, ‘Sosyal medyada Diva Sendromu’ olarak tanımlanabileceğini vurguladı ve şöyle devam etti:
“Sokrates’i aklınıza getirin. Kendilerini Sokrates gibi, bir kavramın, alanın disiplinin başlatıcısı gibi hissediyor olabilirler.”
“Diva Sendromu”nun, kişinin görünme ve beğenilme iç güdüsünden kaynaklandığını ifade eden Eraslan, sendromun belirtilerinin genelde sanatçılarda görüldüğünü söyledi.
“Ciddi bir ego gücü oluşuyor ve kimseyi takip etmeye ihtiyaç duymadan toplumsal algıyı yönetme misyonuna girişiyorlar”
Sosyal medyanın aslında karşılıklı etkileşimi sağlamak amacıyla evrimsel açıdan ‘sosyal beyin hipotezi’ kapsamında hayatımıza girdiğine değinen Beykent Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Psikoloji Bölümü Öğretim Üyesi, psikiyatri profesörü Kerem Doksat, bu hipotezin sosyal açıdan zihinsel beklentilerin artmasıyla sosyal beynin gelişmesine işaret ettiğini vurguladı.
Sosyal medyanın hayatımıza girmesinin de bu amaca hizmet ettiğine işaret eden Doksat, “Ancak, bazı toplumsal rol modellerinin tekrarlayan sosyal medya paylaşımları sebebiyle belli bir paylaşım kotasını aştıklarını ve alanlarında gündemi oluşturduklarına şahit olmaktayız. Bu durumda şahıslarda ciddi bir ego gücü oluşmakta ve kimseyi takip etmeye ihtiyaç duymadan belirli bir toplumsal algıyı yönetme misyonuna girdiklerini görüyoruz” dedi.
Ayrıca sosyal medyanın sanal bir etkileşim mecrası olduğu için, kolaylıkla söz konusu şahıslarla hiç ilgisi olmayan yalancı hesaplar da yaratılabildiğini hatırlatan Doksat, “Kimseyi takip etmeden sadece algı yöneten hesaplarda bu hususta da dikkatli olmalıyız” şeklinde konuştu. | © The Independentturkis / Cihat Arpacık