Vagon Litz Hadisesi | “Ben Türküm! Memleketimde resmî lisan Türkçedir. Hatta siz bile Türkçe öğrenmelisiniz”

Vagon-Li Olayı, 1933 yılında Türkiye’de faaliyet gösteren Vagon-Li (Wagon-Lit) Şirketi’nin Beyoğlu Şubesi müdürü Gaetan Jannoui’nin şirket kurallarına aykırı olarak Türkçe konuşan memuru Naci Bey şirketin resmi dilinin Fransızca olduğunu bildirerek, para ve işten uzaklaştırma cezaları vermesinden sonra olayın basına yansıması ve mahkemeye intikal etmesiyle başlayan olaylardır.

Vagon Litz Hadisesi | “Ben Türküm! Memleketimde resmî lisan Türkçedir. Hatta siz bile Türkçe öğrenmelisiniz”

1872 yılında Belçikalı girişimci George Nagelmackers tarafından Amerikalı George Pullman’dan aldığı ilhamla kurulan ‘Compagnie Internationale des Wagons-Lits’  Avrupa’da ilk defa yataklı ve yemekli tren hizmetleri veren bir şirketti.

1883 yılından itibaren ise ünlü Doğu Ekspresi (Orient Express) ile Paris-İstanbul seferlerini yapmaya başlamış, bu arada İstanbul-Pera’da ve Galata’da birer ofis açmış hatta 1892’de Doğu Ekspresi yolcularının konaklaması için İstanbul’da Pera Palas Oteli’ni yaptırmıştır.

Karayollarının henüz gelişmediği Cumhuriyet’in ilk yıllarında Vagon-Li firması Mustafa Kemal’in izniyle İstanbul-Ankara yataklı ve yemekli vagonlarını işletmekteydi.

Bu dönemde personeli ise Türk ve Fransızlardan oluşan Vagon-Li trenleri İstanbul- Ankara arasında seyahat eden devlet görevlileri ve elçilik görevlileri tarafından yoğun olarak kullanılmaktaydı.

1. Dünya Savaşı sonrasında Avrupa dışında Kuzey Afrika ve Türkiye’de de genişleyen firma bu yazının konusu olan ve 1933 yılında İstanbul’da meydana gelen Vagon-Li Olayı’ndan sonra Türkiye faaliyetlerini durdurmak zorunda kalmıştır.

Fransız demiryolu işletmesi Vagon-Li şirketi, Karaköy

1932 yılında Doğu Ekspresi’nin sevilen müdürü Belçikalı Boel görevden alınıp yerine Gaeodon Jannone isimli bir İtalyan Faşist müdür olarak atanır.

Beyoğlu Şubesinde çalışan Naci Bey 21 Şubat 1933 tarihinde Ankara istikametine yataklı vagon olup olmadığını öğrenmek için Galata şubesini arar. Bu görüşmeyi haliyle Türkçe yapar. 

Telefon konuşmasına şahit olan Müdür Jannone, diğer memurlara dönerek lisan-ı ecnebi olarak şöyle der:

“Bu memur, böyle nece anırıp duruyor, Türkçe mi?”

“Evet”, yanıtını alan Müdür, hışımla Naci Bey’e:

“Burada resmî lisanın Fransızca olduğunu bilmiyor musunuz? Size kaç defa söylemeli? Size sopa ile mi hareket etmeli!” sözlerini sarf eder.

Naci Bey cevaben şöyle der:

Ben Türküm! Memleketimde resmî lisan Türkçedir. Hatta siz bile Türkçe öğrenmelisiniz.

Bu cevap üzerine Naci Bey’e para cezası verilir. Cezayı öğrenen Naci Bey kalabalıkların sloganına dönüşecek şu cevabı verir:

Niye ceza vereceğim, kabahatim nedir? Memleketimde Türkçe konuşmak hakkımdır.

Naci Bey sonrasında kurumdan ceketini ve şapkasını alarak çıkması kısa sürede kamuoyuna yansıdı. Olayları yatıştırmak isteyen müdür, basına şu demeci verecekti:

Bazı memurların müşterilerle konuşurken, bu müşterilerin memnuniyetsizlik gösterdiklerini görüyordum. Bittabi memurlardan Fransızca olarak izahat istiyordum. Geçen gün mevzubahis memur Galata acentesi ile konuşuyordu. Meseleyi bana izah etmesini söyledim. Cevap vermedi ve konuşmasına devam etti. Müşteri gittikten sonra, memurun yanlış muamelesini gördüm ve kendisini on lira ile değil, on kuruşla tecziye edeceğimi söyledim. … Bu ihtarım üzerine sinirlendi. Bana Fransızca izahat vermiyeceğini, ceza veremeyeceğimi söyledi. Bunun üzerine diğer arkadaşlarına suimisal olmasın diye, kendisine on beş gün mezuniyet vereceğimi söyledim, fakat iyi bir memur olduğu için, mezuniyetini yedi güne indirdim. O da şapkasını alıp gitti.

Oysa olay kısa sürede infial yarattı. Basın şirketin üzerine gitti. Vakit gazetesi hadiseyi şöyle aktaracaktı:

Bu Yeniçeri ocaklarında, kazanı, ecnebî müessis ve müstahdemler kaldırır, umumî müdürler, ne nizam, ne kanun tanırlar, Türkleri kapı dışarı ederler, istediklerini kovarlar, istediklerini tutarlar. Astıkları astık, kestikleri kestiktir.

Basının ilgisi Darülfünun gençliğini harekete geçirdi binlerce öğrenci kısa sürede şirket önünde toplanarak protestolara başlayınca şirket kepenk indirerek çalışanlarını evlerine gönderdi.

Hadise her geçen gün büyüdü ve yaklaşık 30 kadar öğrenci gözaltına alındı ve tazyikli suyla müdahalede bulunuldu.

Şirket hadiseyi kapatabilmek için cezasını kaldırarak Galata şubesinde görevlendirdi. Oysa gösteriler sırasıyla Bursa ve Ankara’ya da yayılarak dalga dalga büyüyecekti.

Hükümet, bunun üzerine Müdür Jannone hakkında adli soruşturma başlattı.

Tüm bu hadiseler yaşanırken aynı müdürün bir başka Türk çalışanı yolsuzlukla itham ederek “Sen muhakkak fazla aldın ki şikâyet ettiler. Zaten siz Türk değil misiniz, hepiniz hırsız ve sahtekârsınız” sözleri söylediğine dair savcılığa yapılan bir başka şikâyet bardağı taşırdı.

Müdür görevden alındı ve TBMM’den alınan izinle hakkında “Türklüğe hakaret” davası açıldı ama aynı yıl çıkan “Genel Af” kapsamında affedildi.

Vagon Litz Hadisesi sonraki yıllarda meydana gelen benzer hadiselere de örneklik teşkil etti.

Bu bağlamda kamusal alanlarda ve dükkân tabelalarında yaşanan güncel krizleri göz önüne aldığımızda benzer toplumsal hadiselerin yaşanmaması açısından yetkililere büyük sorumluluklar düşüyor.

Özellikle artan faşizm ile beraber dil hassasiyeti en kolay istismar edilebilen aygıtlardan biri olarak öne çıkıyor.

Ekonomik şartlarla birleşen toplumsal öfke en zayıf halka olarak kabul edebileceğimiz mültecilere kolayca sirayet edebilmektedir.

Türk halkının sağduyusu ne yazık ki dil hassasiyeti üzerinden kolayca manipüle edilebilmektedir. 

Yayınlama: 31.07.2022
A+
A-
Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.