Mülteci Hakları
Her gün, dünyanın bir yanında insanlar, hayatlarının en zor kararını; daha iyi, daha güvenli bir hayat için evlerini geride bırakma kararını almak zorunda kalıyor.
Dünyada birçok kişi, büyüdüğü yeri terk etme deneyimini yaşıyor. Belki yakındaki bir başka köye veya kente taşınıyorlar. Bazıları ise ülkesinden ayrılmak zorunda kalıyor; bazen kısa süreliğine, bazen de ömür boyu.
Dünyanın çeşitli yerlerinde insanların hayatlarını başka bir ülkede yeniden kurmaya çalışmasının birçok nedeni var. Bazıları iş bulmak veya eğitim görmek için ülkesinden ayrılıyor. Diğerleri ise zulümden veya işkence gibi insan hakları ihlallerinden kaçmaya zorlanıyor. Milyonlarca kişi, silahlı çatışmalardan veya şiddetten kaçıyor. Artık kendilerini güvende hissetmeyen kişiler; örneğin etnik aidiyetleri, dini inançları, cinsiyet kimlikleri veya siyasi düşünceleri gibi kimliklerini veya inançlarını belirleyen öğeler nedeniyle hedef alınabiliyor.
Daha iyi bir gelecek arayışıyla çıkılan bu yolculuklar, tehlike ve korku dolu olabiliyor. Kimileri, insan kaçakçılığının veya diğer türde sömürü biçimlerinin ağına düşüyor. Kimileri ise yeni bir ülkeye ulaşır ulaşmaz yetkililerce gözaltına alınıyor. Yeni bir ülkeye yerleşen ve bu ülkede yeni bir hayat kurmaya başlayanların birçoğu; neredeyse her gün ırkçılık, yabancı düşmanlığı ve ayrımcılıkla karşı karşıya kalıyor.
Topluluklarımız, iş arkadaşlarımız, akrabalarımız veya arkadaşlarımız gibi birçoğumuzun kanıksadığı destek ağlarını kaybeden bazı kişiler, bu nedenle kendini yalnız ve tecrit edilmiş hissediyor.
İnsanlar neden ülkelerinden ayrılıyor?
İnsanların ülkelerinde kalmasını son derece zor ve tehlikeli hale getiren birçok sebep var. Örneğin çocuklar, kadınlar ve erkekler; şiddet, savaş, açlık, şiddetli yoksulluk gibi sebeplerle veya cinsiyet kimlikleri ya da cinsel yönelimleri; iklim değişikliğinin feci etkileri veya diğer doğal felaketler nedeniyle ülkelerinden ayrılmak zorunda kalıyor. Çoğunlukla da bu zor şartların birçoğuyla aynı anda karşı karşıya kalıyorlar.
İnsanların ülkelerinden ayrılmasının tek nedeni tehlikelerden kaçmak değil. Bazıları, başka bir ülkedeki imkanlardan faydalanmalarını mümkün kılabilecek eğitime veya sermayeye sahip oldukları için o ülkede iş bulma olasılığının daha yüksek olduğunu düşünüyor. Bazıları, halihazırda yurt dışında yaşayan yakınları veya arkadaşlarıyla yaşamak ya da başka bir ülkede öğrenime başlamak veya öğrenimini tamamlamak isteyebiliyor. İnsanların başka bir ülkede yeni bir hayat kurmak üzere yola çıkmasının pek çok nedeni var.
Tanımlar: Mülteci, sığınmacı ve göçmen tam olarak ne demektir?
“Mülteci,” “sığınmacı” ve “göçmen” sözcükleri, ülkelerinden ayrılan ve sınırları geçen, hareket halindeki insanları tanımlamak için kullanılıyor. “Göçmen” ve “mülteci” çoğunlukla birbirinin yerine kullanılsa da hukuki açıdan önemli farklar barındıran bu bu terimleri ayırt etmek önemli.
Mülteci kimdir?
Mülteci, kendi ülkesinde ağır insan hakları ihlallerine ve zulme uğrama tehlikesi altında olduğu için ülkesinden ayrılan kişidir. Bu kişiler, güvenlik tehdidinin ve hayatlarına yönelik tehlikelerin, onlara ülkelerinden ayrılmak ve başka bir ülkeye sığınmaktan başka seçenek bırakmadığını, çünkü kendi hükümetlerinin de onları bu tehlikelere karşı koruyamayacağını veya korumayacağını hissederler. Mültecilerin uluslararası koruma edinme hakkı vardır.
Sığınmacı kimdir?
Sığınmacı, ülkesinden ayrılmış olan ve zulüm ve ağır insan hakları ihlallerinden korunmak için başka bir ülkeye sığınan, ancak hukuki anlamda henüz mülteci olarak kabul edilmeyen ve sığınma başvurusunun sonucunu bekleyen kişidir. Sığınma talep etmek bir insan hakkıdır. Bu da herkesin sığınma talebinde bulunmak üzere başka bir ülkeye girmesine izin verilmesi gerektiği anlamına gelir.
Göçmen kimdir?
Göçmen sözcüğünün uluslararası kabul görmüş hukuki bir tanımı bulunmamaktadır. Uluslararası Af Örgütü olarak, diğer birçok insan hakları ajansı ve örgütü gibi göçmenleri, kendi ülkeleri dışında yaşayan ancak sığınmacı veya mülteci olmayan kişiler olarak değerlendirmekteyiz.
Bazı göçmenler başka bir ülkede çalışmak, öğrenim görmek veya yurt dışındaki aile üyeleriyle birlikte yaşamak için ülkelerinden ayrılıyor. Bazıları yoksulluk, siyasi kargaşa, çete şiddeti, doğal felaketler veya diğer zorlu koşullar nedeniyle ülkelerinden ayrılma ihtiyacı hissediyor.
Önemli bir konuyu belirtmek gerekir ki; mülteci tanımına uymayan birçok kişi, ülkelerine geri dönmeleri halinde tehlike altına girebilir.
Zira zulümden kaçmıyor olsalar bile, taşındıkları ülkedeki yasal statüleri her olursa olsun, göçmenlerin insan hakları korunmalı ve bu haklara saygı gösterilmeli. Devletler tüm göçmenleri ırkçılık ve yabancı düşmanlığına dayalı şiddete, sömürüye ve zorla çalıştırmaya karşı korumak zorundadır. Göçmenler meşru bir gerekçe olmaksızın gözaltına alınmamalı veya ülkelerine zorla geri gönderilmemelidir.
Uluslararası Af Örgütü’nün göçmenler, mülteciler ve sığınmacılara ilişkin tutumu nedir?
Hangi durumda olursa olsun herkesin insan haklarından faydalanabildiği bir dünya için mücadele ediyoruz. Uluslararası Af Örgütü olarak on yıllardır mültecilerin, sığınmacıların ve göçmenlerin insan haklarını savunuyoruz.
Mülteciler, sığınmacılar ve göçmenlerin haklarının korunması konusunda devletlerin müşterek sorumluluklarının gereğini yerine getirmesini sağlamak için mücadele ediyoruz. Hareket halindeki insanların haklarını zayıflatan tüm politikaları ve uygulamaları kınıyoruz.
Sorunun kaynağı insanlar değil
Tüm dünyada 25 milyon 400 bin civarında mülteci bulunuyor. Birçok kişi, sayılar nedeniyle çaresiz hissediyor ve sınırlar arasında hareket eden insanları küresel bir kriz olarak değerlendiriyor. Uluslararası Af Örgütü olarak biz, bu durumun sayılarla ilgili bir kriz olduğu fikrine katılmıyoruz. Esas sorun, aileleri ve kişileri sınırları geçmeye zorlayan sebepler ile siyasetçilerin bu sebeplere yönelik uzağı göremeyen ve gerçekçi olmayan yaklaşımlarıdır.
Hareket halindeki insanların hakları için mücadele ediyoruz
Yaptığımız kampanyalar ile devletler üzerinde, herkesin haklarını koruma sorumluluklarının gereğini yerine getirmeleri konusunda baskı oluşturuyoruz. Devletler; mültecilerin, sığınmacıların ve göçmenlerin güvende olmasını, işkenceye ve ayrımcılığa uğramamasını ve yoksulluk içinde yaşamamasını sağlamak zorundadır.
Devletlerin, sığınmacıların sığınma taleplerini gerektiği gibi değerlendirmesi; sığınmacıları yıllarca süren bir belirsizlik içinde bırakmaması, hatta zaman zaman yaptıkları gibi, gözaltı merkezlerinde kilit altında tutmaması için kampanyalar yapıyoruz. Ayrıca, göçmenlerin, işverenler veya insan kaçakçılarının uyguladığı sömürü ve istismara karşı koruma altında olmasını sağlamak istiyoruz.
Tanımların ötesinde birey kavramı
Her insan, birden fazla kimliğe sahiptir. “Mülteci,” “göçmen” ve “sığınmacı” gibi terimler yalnızca geçici terimlerdir; başka bir ülkede yeni bir hayata başlamak için evlerini geride insanların kimliklerini tam olarak yansıtmazlar.
Kullandığımız bu tanımların, insanların kendilerini tarif etme biçimleri arasında yalnızca bir tek deneyime karşılık geldiğini unutmamalıyız: Kişinin kendi ülkesinden ayrılma deneyimi. Ancak bu kişilerin kimliği, bu deneyimin çok daha fazlasını barındırır.
Başka bir ülkede yaşamak isteyen birçok kişi, ülkesinden ayrılma deneyiminin kimliğini tam olarak tarif etmediğini hisseder. Hareket halindeki kişiler, hepimiz gibi karmaşık ve eşsizdir ve belirli bir ülke veya bölgeye ya da belirli bir dili konuşan veya aynı kültürü paylaşan bir gruba aidiyet temelinde kendilerini tanımlamayı seçebilirler. Kendilerini öğretmen, doktor, sanatçı, bir futbol takımının tutkulu bir taraftarı, baba, kız kardeş, oğul veya anne olarak da tanımlayabilirler.
Kişinin hukuki statüsü; bir mültecinin, sığınmacının veya göçmenin tüm kimliğini ve kişiliğini ifade edemez. Hiç kimse, yalnızca hukuki statüsü üzerinden tanımlanamaz.
Devletler neden mültecileri, sığınmacıları ve göçmenleri iyi karşılamalıdır?
Ciddi tehlikelerle karşı karşıya olan insanların, hayatlarını güvenli bir biçimde yeniden kurabilme imkanına sahip olduğu bir dünyada yaşamak istiyoruz.
Küreselleşmiş bir dünyada adil olan, küresel sorunların sorumluluğunun küresel çapta paylaşılmasıdır.
Ev sahibi konumundaki topluluklar, bu insanların ülkeye getirdiği muazzam enerjiden ve yeni bir hayat kurma arzusundan yararlanır.
Diğer ülkelerden gelen insanların iyi karşılanması, ev sahibi toplulukları, hızla değişen bir dünyada daha çeşitli ve daha esnek hale getirerek güçlendirir.
Sanat, bilim, siyaset ve teknoloji alanlarındaki en ilham verici ve etkileyici insanlardan bazıları mülteci, sığınmacı veya göçmendir. Bu kişiler, başka bir ülkede yeni bir hayat kurma fırsatı tanınmış ve yeni bir topluluğun üyesi olarak başarılı olmuş kişilerdir.
Ne yapabilirsin?
Mültecilerle dayanışma gösteren hareketimize katılabilirsin. Uluslararası Af Örgütü’nün “I Welcome” kampanyası,dünyanın dört bir yanındaki devletlere, güvenlik arayışıyla diğer ülkelere sığınan insanlarla ilgili sorumluluklarını üstlenme çağrısında bulunuyor. Ülkelerin liderleri yeterli siyasi iradeyi göstererek, çatışmalardan ve zulümden kaçan insanları, yeniden yerleştirme gibi çeşitli çözümlerle koruyabilir.
Ayrıca, mültecilerin yeni bir hayata başlayabilmesini sağlayacak diğer güvenli yöntemlerin uygulanması için de mücadele ediyoruz. Mülteci ailelerin ülkeye gelebilmesi için gerekli mali desteği sağlayan gruplar; yeni bir hayat kurabilmeleri için öğrenim veya çalışma vizesi temin eden üniversiteler ve işletmeler aracılığıyla birbirinden ayrılan ailelerin yeniden birleştirilmesi bu yöntemler arasındadır.
Devletler, hiç kimseyi, insan hakları ihlallerine uğrayabilecekleri bir ülkeye geri dönmeye zorlamamalıdır. Onun yerine, mültecilere, yaşayacakları güvenli bir yer ve iş, eğitim ve sağlık hizmetlerine erişim imkanı sağlanmalıdır.