NATO zirvesi | Avrupa için yeni bir rota mı?
Perşembe günü sona eren Madrid’deki NATO zirvesi, Ukrayna’daki savaşın savunma ittifakını yeniden hayata döndürdüğünü gösterdi. İttifakın kuzeye doğru genişlemesi, silahlanmaya ayrılan milyarlar ve doğu kanadının güçlendirilmesi, artık bir ortak olarak görülmeyen Rusya’dan gelen tehditlere verilen kararlı tepkiler oldu. Avrupa basını, gelişmelerin olumsuz yönlerine de ışık tutuyor.
Ütopya dönemi geçmişte kaldı
Siyaset bilimci Valentin Naumescu, Spotmedia’da Rus füzelerinin Batı dünyasını tatlı pasifist rüyasından uyandırdığı gözleminde bulunuyor:
“Bundan böyle entelektüel ve teknolojik ilerlemelerin kendiliğinden gerçekleşivereceği, ebedi barışın hüküm süreceği, geleneksel kültürün sona ermesi ve Wokeizm, buzulların erimesi ve arıların ölmesi, milletvekili aday listelerinde cinsiyet eşitliği ve kelepçeler ile hapishanelerin modasının ne kadar geçmiş olduğuna dair politik doğrucu tartışmaların yapılması gerektiği inancından kurtuluyor Batı. … Muhteşem ilerici bir gündem, birdenbire işgalci Rus ordusunun demode toplarıyla sarsılıyor, yıkılıyor ve paramparça oluyor.”
Uzaktan caydırıcılık mümkün değil
Neue Zürcher Zeitung, Baltık devletlerinin ancak orada kurulacak askeri üslerle güvende tutulabileceğini söyleyerek Berlin’in tutumunu eleştiriyor:
“Almanya, NATO’nun doğu kanadını güçlendirme meselesine üstünkörü müdahil oluyor: 3.500 ilave Federal Ordu askeri Litvanya için yakında hazır olacak. Ancak bu askerler, Litvanya’da konuşlandırılmak yerine Almanya’da kalacaklar. Bir savunma durumunda ise hızla bölgeye intikal edecekler. … Bu da dört aylık savaşın ardından, Almanya’nın savunma politikalarında Rusya’yla yeniden cepheleşme dönemine hâlâ girilmediğini ortaya koyuyor. Alman hükümeti, kati adımların sonunu getiremiyor.”
Artık stratejik özerklik inşa edilmeli
Foundation for Strategic Research düşünce kuruluşundan danışman François Heisbourg, Ouest-France’da savunma meselelerinde Avrupalıların yüzünü geleceğe çevirmesi gerektiğini söylüyor:
“NATO bir kez daha odak noktasında. Ancak bu, Avrupa Birliği’nin ağırlığı olmadığı anlamına gelmez: O olmasaydı, katı yaptırımlar uygulanamaz ve uzun vadede Avrupa’da kalıcı ve istikrarlı bir siyasi düzen kurulamazdı. NATO bugün bilhassa büyük bir fayda sağlıyor, ancak Trump’ın dönmesi ve ABD’nin dikkatini ve kaynaklarını büyük rakip Çin üzerinde yoğunlaştırma ihtimali karşısında Amerikan tarafında durum nasıl olacak? Her fırsatta stratejik özerkliği savunmak yerine, bunu nihayet inşa etmek gerekiyor.”
Reel siyaset, çevre bilincini ve pasifizmi tehdit ediyor
La Vanguardia, sol değerlerin giderek önemini yitirdiği tespitinde bulunuyor:
“Gerçek şu ki, ABD ve İspanya arasında [İspanya’nın güneyindeki] Rota üssünün genişletilmesi için bu hafta ilan edilen anlaşma çok az protestoya neden oldu. “NATO’ya hayır, üsler kapatılsın” sloganıyla gösterilerin yapıldığı dönemler geçmişte kalmış gibi görünüyor. … Öte yandan, solun bir diğer büyük değeri olan çevre koruma da savaştan zarar görüyor. … İklim kriziyle mücadele konusundaki uluslararası anlaşmalara uyulması giderek zorlaşıyor. … Çevre bilinci ve pasifizm, reel siyaset tarafından tehdit ediliyor. Asıl önem addedilen mesele, ekonominin felç olmaması ve ordunun güçlü kalması.”
NATO Türkiye’yi Batı’ya bağlıyor
Hürriyet’e göre Madrid zirvesinde bir husus yeniden netlik kazandı:
“NATO, neresinden bakılırsa bakılsın, bugün Batı dünyası içinde Türkiye’nin karar alma mekanizmasında işleyen konsensüs ilkesi gereği gerektiğinde karar süreçlerini kilitleyebildiği, sonuçta Batı’nın güvenliğiyle ilgili kritik kararlarda söz sahibi olabildiği en temel örgüttür. Bu yönüyle bakıldığında, aslında güvenlik anlamında sağladığı caydırıcılığın yanı sıra, NATO Türkiye’yi Batı dünyası ile bağlayan en önemli köprü olma niteliğini de taşıyor 2022 yılında.”
Polonya, bir zamanların Batı Almanyası gibi cephe devleti olacak
Gazeta Wyborcza, bir dönüm noktasına tanık olunduğunu yazıyor:
“Vladimir Putin, Avrupa’yı Rus etki alanlarının tanınmasını sağlamak için doğalgazı kesmekle ve elindeki nükleer silahları kullanmakla tehdit etti. Ukrayna’daki savaş, güçlü Rus ordusu efsanesini derinden sarstı. NATO’nun genişlemesi, Putin’in tehditlerinin boş olduğunu ortaya koydu. Ayrıca Rus doğalgazı olmadan da yaşanabileceği görüldü. Fakat mesele bununla bitmiyor. Ukrayna’daki çatışma muhtemelen aylarca sürecek ve bir yıpratma savaşına dönüşecek. Polonya’da Soğuk Savaş dönemine dönüyoruz ve ülkemiz bundan böyle bir zamanlar Batı Almanya’nın yaptığı gibi cephe devleti rolünü üstlenecek.”
Yeni soğuk savaş pahalıya patlayacak
Jornal de Notícias, yeni NATO planlarının sebep olacağı yüksek askeri harcamalara dikkat çekiyor:
“Madrid zirvesinde alınan kararlar arasında, operasyonel birliklerin, yani her an savaşmaya hazır askerlerin sayısını 40.000’den 300.000’e çıkarma taahhüdü de vardı. Buna eğitim ve donanım açısından oluşacak gereklilikleri ve vergi mükelleflerine yüklenecek maliyetleri de eklemeli. Yapılacak değişiklik Portekiz’i de etkileyecek. NATO’nun emri üzerine asker sayımızı yedi katına çıkarmak (bu da ülkenin sahip olmadığı 12.000 iyi silahlandırılmış asker, 50 uçak, yedi savaş gemisi ve 2.000’den fazla taktik araç demek), önümüzdeki yıllarda faturanın iyice şişeceği anlamına geliyor. … Soğuk savaş pahalıya patlayacak.”
Daha fazla silah gönderilemezdi
The Insider, Batı’nın Ukrayna’ya daha fazla silah sevkıyatı yapamamasının nedenlerini şöyle açıklıyor:
“Birincisi, NATO ülkeleri Soğuk Savaş sonrası silahlanma politikaları kapsamında stok yapmaktan kaçındılar: Depolarında yüzlerce ya da binlerce obüs, roketatar ve tank yok. Ayrıca, diğer profesyonel askerleri Rusya’ya karşı savaşırken, Ukrayna’nın bu silahların eğitimini toplu halde alabilecek kalifiye askeri kalmadı. İkincisi, ittifakın kendi savunma planları buna sınır koyuyor: Bütün müttefiklerin kolektif savunma becerisinde ciddi bir azalma riskini göze almadan, bir üye devletin ordusundan birdenbire büyük miktarlarda modern silah almak mümkün olmadı.”
Moskova yeniden baş düşman
Aargauer Zeitung, zamanda geri gidildiği hissinde:
“Aslında yeni gerçeklik, 1990’lardan beri modası geçtiği sanılan Soğuk Savaş’a dair eski gerçeklikten ibaret. Rusya ve despotik liderliği yine Batı’nın açık toplumlarını emperyal büyük güç politikalarıyla tehdit ediyor. Dünyanın en güçlü savunma ittifakı, buna Moskova’yı … yeniden bir numaralı düşman olarak ilan ederek yanıt veriyor. Bu da makul bir tepki. Ukrayna’daki savaştan öğrenilecek bir şey varsa, o da NATO’nun eski ABD Başkanı Donald Trump’ın iddia ettiği gibi ‘lüzumsuz’ olmaktan hayli uzak bir konumda bulunduğudur.”
Doğu kanadını güçlendirmedikçe hiçbir şey değişmez
Wprost, tehditlerin işe yaramadığını hatırlatıyor:
“Ukrayna’daki savaş, ittifakın şimdiye kadar yürüttüğü ve Moskova’yı yalnızca saldırganlığa teşebbüs ederse cezalandırılabileceği ihtimaliyle caydırmaya dayanan stratejisinde değişiklik yapılmasını gerektiriyor. … Yalnızca ittifakın sınırlarına konuşlandırılmış NATO birlikleri onun saldırgan niyetlerinin önünü kesebilir. … Rusya’nın ittifak açısından stratejik bir tehdit olarak görüleceğinin açıklanmasından mutlu olmak için hiç neden yok. O kadarını hepimiz biliyoruz. Bu açıklamayı somut tedbirler takip etmedikçe, söylem dışında hiçbir şey değişmiş sayılmaz.”
Açlık ve acılar mümkün olduğunca önlenmeli
Novi list, önümüzdeki günlerde alınacak kararların öneminin altını çiziyor:
“Yılın sonunda dünyanın nasıl bir yere benzeyeceğini kimse öngöremiyor. Bu kışı aç ve işsiz mi geçireceğiz? Soğuktan donacak mıyız? Ukrayna’daki savaş tırmanacak mı? Madrid’deki zirve bu soruların hiçbirine yanıt vermeyecek. Ancak orada alınacak kararlar, İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana yaşanan en büyük jeopolitik istikrarsızlığın akıbetini pekâlâ etkileyecek. İlgili tüm tarafların -başta Moskova olmak üzere diğer herkesin- bu olayları mümkün olan en kısa sürede ve en az zararla sona erdirmek için yeterli akla ve bilgeliğe sahip olduğunu umalım.”
Rusya daha da zayıflatılmalı
General Waldemar Skrzypczak, Wprost’ta Moskova’nın zayıflığından artık askeri bakımdan da istifade edilmesini istiyor:
“NATO, Ukrayna’ya yakalaması gereken bir fırsat borçlu. Rus ekonomisi ve ordusu, uzun bir süre olamayacağı kadar zayıf bir durumda. Siyasi bakımdan ise Rusya şimdiden kısmen izole edilmiş halde. Müttefikleri bir bir askeri destek sunmayı reddediyor. Rusya’yı zayıflatma süreci devam etmeli ki gelecekteki Avrupalı nesiller bir daha asla savaş tehdidinin gölgesi altında yaşamak zorunda kalmasın. … Madrid’deki zirvede bu tavrın sergilenmesini bekleyebiliriz.”
Putin garantilerin geçerli olacağına ikna edilmeli
Financial Times’a göre NATO, doğu kanadını savunma konusunda ciddi olduğunu açıkça göstermeli:
“Dokuz NATO ülkesi, ekonomik çıktılarının yüzde ikisini savunmaya harcama hedefine ulaşmış durumda. Diğer 19’unun ise bunu 2024’e kadar gerçekleştirmeye yönelik ‘net planları’ var. Ancak Rusya’nın 2014 yılında Kırım’ı ve Ukrayna’nın doğusundaki bazı bölgeleri işgal etmesinden bu yana Batılı müttefikler, somut adımlarla desteklenmeyen çok sayıda açıklama ve beyanda bulundu. Öncelik, Putin’i ittifakın güvenlik garantilerinin bütün üyeler için eşit düzeyde geçerli olduğuna ikna etmeye verilmeli.”
Bir sonraki zirveyi bekleyemeyiz
Postimees, Estonya’nın Rusya sınırını etkili bir şekilde güvenceye almak için vaktin neden daraldığını şöyle açıklıyor:
“Rusya’nın Ukrayna’yla işi bittiğinde, ordunun yaralarını sarması için iki ila üç yıla ihtiyacı olacak. Sonrasında ise [NATO Antlaşması’ndaki] 5. maddeyi test edebilecekler. Estonya’nın savunmasından sorumlu olanların hesap ettiği zaman aralığı işte bu. … Mordor’un saati Estonya’nın aleyhine işliyor. NATO zirveleri her bir buçuk ila iki yılda bir düzenleniyor. Alınan kararların ve siyasilerin vardığı anlaşmaların kışlalar inşa edilerek, ekipman ve askerlerin yerleri değiştirilerek hayata geçirilmesi aylar alıyor. Bir sonraki zirveyi bekleyecek vaktimiz yok.”
Barışı sağlamak yerine savaşı kışkırtmak
Caydırıcılık stratejisi barış getirmeyen NATO başarısız oldu, diyor eldiario.es:
“Güç kullanımının barışı sağlamanın tek yolu olduğu inancından beslenen savaş çığırtkanlığı kültürü, NATO’nun her adımına nüfuz etmiş durumda. Bu da onu varsayımsal düşmanlarını askeri hegemonyayla yıldırmaya çalışan, üyelerinin ekonomilerine kan kaybettiren ve her yere kaos, yıkım, korku ve nefret yayan kolektif bir tehdit haline getiriyor. NATO, Avrupa’ya güven sunmayı başaramadı ve Ukrayna’daki savaşta uyguladığı stratejisi, geride kendini ABD silahlarının kollarına bırakmaktan daha iyi bir çıkış yolu bulamayan harap ve yaralı bir kıta bırakacak.”
Ukrayna için vakit daralıyor
Diena, Ukrayna’ya yalnızca vaatler verilmesini değil, bu vaatlerin zamanında yerine getirilmesini de istiyor:
“Böylesi bir yardıma her zamankinden daha fazla ihtiyacı olan Ukrayna’ya ilave destek sağlanması, Letonya ve bölgemiz için anlamlı olacaktır. Bu konuyla ilgili olumlu kararların alınması oldukça muhtemel, ancak taahhütlerin yerine getirilmesi ve sürelere riayet edilmesi meselesi, en başta da bazı “eski” Avrupa ülkeleri söz konusu olduğunda önemini koruyacak. Şimdiye kadarki uygulamalar, özellikle Almanya’nın vaat edilen silahların tedarikinde pek acele etmediğini gösterdi.”
Madrid güney kanadı konseptini kabul ettirmeli
La Vanguardia, İspanya’nın ev sahibi olarak kendi çıkarlarını da savunmasını umuyor:
“En önemli husus, NATO’nun önümüzdeki on yıla yönelik yeni stratejik konseptinin tartışılması ve onaylanması olacak. … İspanyol hükümeti aynı zamanda yeni stratejik konseptin, güney kanadını ve barındırdığı göçün siyasi silah olarak kullanılması gibi riskleri de bilhassa göz önünde bulundurmasını ümit ediyor. … İspanyol hükümeti, güney kanadındaki riskleri sonuç belgesine dahil ettirmeyi başarırsa -ki bu muhtemel- hayli karmaşık bir zirve buluşmasının başarıya ulaştığını söyleyebilecektir.”