“Kibir değil ihtişam”
“Kibirli davranmaktan vazgeçin, erdemlerinizi sayıp dökmeyi bırakın ve sadece erdemli olun. Şayet onlar gerçekten sizin dostunuz olsalardı kibirli olduğunuz için sizi bırakıp gitmezlerdi.”
“Büyük ruhlu olmak için gerçekten de büyük olmak gerekir” [Aristoteles]
Platon gibi iri ve güçlü bir adamın kaba bir şekilde ve çokça yemek yiyeceği düşüncesine kendisini şartlandırmıştı. Onun yemekle fazla ilgilenmediğini, arada beceriksizce ağzına bir şeyler götürdüğünü görünce nedense memnuniyet duydu. Atina’nın en soylu ailelerinden birinden geldiğini hatta atalarının soyunun tanrılara kadar götürüldüğünü bilmiyordu elbette. Onu fakir bir filozof zannediyordu fakat o böyle davranmıyordu. Arkhytas’ın evinin mütevazı zenginliğinden etkilenmiş gibi de durmuyordu. Bütün bunlar güzel şeylerdi. Şimdi khlinaisine uzanmış bir şekilde o da kithara- dan dökülen nağmelere bırakmıştı kendini. Acaba hâlâ hocasını mı düşünüyordu?
Yemek boyunca tek kelime etmemiş olan Harmonia’yıda sohbetin içine çekerek konuşmayı başlatmak için ev sahibi Arkhytas söze girdi.
“Harmonia senin gibi düşünmüyor Platon. O geometri bilmeden de felsefe yapılabileceğini düşünüyor. Öyle değil mi Harmonia?”
Platon yemek sırasında da kaçamak bakışlarla Harmonia’yı süzmüş ve her defasında onu, kendisine bakarken yakalamıştı. Syneidra toplantısında zaman zaman başını yerden kaldırıp muhataplarının gözlerinin içine bakan Platon nedense Harmonia’ya uzun zaman bakmak istemiyor gibiydi. Arkhytas’ın sözü üzerine bir kez daha Harmonia’ya baktı fakat hemen başını yere eğdi. Harmonia’nın yanakları kızarmıştı. “Hayır!” dedi. “Benim böyle bir düşüncem yok. Felsefenin neyle yapılabileceği hakkında düşünmedim bile.”
Platon gülümsedi. Sokrates burada olsaydı, şu genç kıza felsefenin herkesin işi olduğunu, hiç kimsenin felsefe yapmadan yaşayamayacağını gösterirdi. Fakat o bu konularda o kadar da hevesli değildi. Sokrates’in çocuksu coşkusuna sahip değildi. ‘Bu genç kız istemiyorsa felsefe yapmasın.’ diye düşünüyordu.
“Siz günlerinizi nasıl geçiriyorsunuz hanımefendi?” diye sordu.
Harmonia yutkundu. “Ben… Ben… Burada günler… Hep aynı…” Sustu ve önüne baktı. Kendisi hakkında ne düşünecekti şimdi?
Platon arkasına yaslandı ve aldırışsız bir ifadeyle “Şehre iniyor musunuz?” diye sordu.
“Çok sık değil.”
“Buralarda vakit geçirmekten pek hoşlanıyor gibi de değilsiniz hâlbuki.”
“Belki. Aslında bununla da alakası yok. Çünkü buralarda vakit geçirmeyi de sevdiğimi söyleyemem. Fakat şehirde ilgimi çeken bir şey yok.”
“Arkadaşlarınız yok mu?”
“Hayır.”
Platon şaşırmış bir şekilde Harmonia’nın yüzüne baktı.
“Neden?”
“Beni sevmiyorlar.”
Dudakları tatlı bir gülümsemeyle kıvrıldı. Harmonia bu ciddi adamın yüzünde bir anda beliren bu sevimli ifade karşısında şaşakaldı. Kavisli kaşını kaldırarak “Sizi kim sevmiyor?” diye sordu.
‘Böyle bir şey nasıl mümkün olur?’ der gibiydi. Harmonia bu iltifatı anladığı için bir kez daha kızardı. İçinden sıcak bir ürpertinin geçtiğini hissetti.
“Eski arkadaşlarım.”
Platon ciddileşmeye çalışarak “Eskiden arkadaşlarınız olduğuna göre bir zamanlar sizi seviyorlardı.” dedi.
“Evet. Galiba.”
“Sonra bundan neden vazgeçtiler?”
Utangaç kız bir anda ciddileşerek ters bir şekilde konuştu.
“Beni kıskanıyorlar!”
“Sizi niçin kıskanıyorlar?”
“Bilmiyorum.”
“Ama kıskandıklarından eminsiniz.”
“Evet.”
“Nasıl emin olabiliyorsunuz?”
Harmonia cevap vermekte zorlandı. Neden sonra “Çünkü arkamdan konuşuyorlar.” diyebildi.
“Ne diyorlar?”
Genç kız Platon’un ne yapmak istediğini anlayamıyordu.
“Çok kibirli olduğumu söylüyorlar.”
“Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?” “Ben kibirli olduğumu düşünmüyorum.”
“Peki, onlar neden böyle bir düşünceye kapılmış olabilirler diye hiç düşündünüz mü?”
“Bilmiyorum. Biraz uzun boyluyum ve belki de…”
“Belki de?”
“Yani… Ben öyle düşünmüyorum ama onlardan daha güzel olduğumu düşünüyor olmalılar.”
“Fakat uzun boylu olmak ve güzel olmak bir insanı kibirli diye itham etmek için yeterli midir?”
“Hayır, ama bunun onları rahatsız ettiğini biliyorum.”
“Eski arkadaşlarınızla konuşurken hiç boyunuzun uzunluğundan ve güzelliğinizden bahsettiğiniz oldu mu?”
Harmonia biraz düşündükten sonra kısık bir sesle. Belki” dedi.
“Ne söylemiş olabilirsiniz?”
“Bazen beni beğenen erkekler oluyor ve bu duyuluyor. Sonra kızlar bunu aralarında konuşuyorlar ve benim de kulağıma geliyor. Ve tabi onlar bundan mutlu olmamı bekliyorlar. Çünkü böyle şeyler onları mutlu ediyor ama ben bundan rahatsızlık duyduğumu söylüyorum.”
“Ne diyorsunuz?”
“Bunu söylerken ölçünüz neydi?”
“Galiba, bir iki kere, bahsettikleri adamların bana layık olmadığını söyledim.”
“Anlamadım.”
“Onların size layık olmamasının sebebi neydi?”
“Yeterince güzel ve bilge olmamaları…”
“Yani size layık olacak kadar güzel ve size layık olacak kadar bilge değillerdi.”
“Evet.” “Şu hâlde arkadaşlarınıza ‘Ben güzelim ve bilgeyim.’ demiş oldunuz.”
“Galiba.”
“Bu yüzden de sizi kibirli olarak görmeye başladılar.”
“Sanırım.”
“Demek ki onlar güzel ve uzun boylu olduğunuz için değil, güzel ve bilge olduğunuzu düşündüğünüz için sizi kibirli buluyorlar.”
“Öyle de denilebilir.”
“Arkadaşlarınız size sizden hoşlanan bir erkekten bahsettiklerinde ‘Fakat ben güzel ve bilge erkeklerden hoşlanıyorum.’ deseydiniz yine de sizi kibirli bulurlar mıydı?”
“Galiba hayır.”
“Şu hâlde onların sizi kibirli bulmalarının sebebi sizin kibirli davranmış olmanız.”
“Evet.”
“Yani onlar sizi kibirli buldukları için haklıydılar.”
“Evet, öyle görünüyor.”
“Şu durumda onlarla yeniden arkadaşlık etmek fakat bu defa kibirli bir şekilde davranmamak ister miydiniz?”
“Bilmiyorum. Sizce böyle mi davranmalıyım?”
“Hayır, bence onlarla yeniden arkadaşlık kurmaya çalışmamalısınız.”
“Neden böyle söylediniz?”
“Çünkü onlar dost değiller.”
Harmonia yeni bir soru sormak yerine soru dolu gözlerle bakmayı tercih etti.
Platon durdu. Bütün vücudu ile Harmonia’ya döndü.
“Şayet onlar gerçekten sizin dostunuz olsalardı kibirli olduğunuz için sizi bırakıp gitmezlerdi. Sizin bu kusurunuzu düzeltmeye çalışırlardı. Size nasihatte bulunurlardı. Size ‘Güzel ve akıllı olabilirsin Harmonia ama bunu kendin söyleme, biz zaten bunun farkındayız.’ derlerdi. Çünkü gerçek dostlar, dostlarının erdemlerini ve güzelliklerini görmezden gelmeye çalışmazlar. Bunlardan rahatsızlık duymazlar hatta bunlar kendi erdemleri ve güzellikleriymiş gibi bundan mutluluk duyarlar.”
Dostlarında gördükleri kusurları ise tıpkı kendilerinde gördükleri kusurları düzeltmeye çalıştıkları gibi düzeltmeye çalışırlar. Arkadaşlarınız böyle davranmayarak gerçek dost olamayacaklarını göstermişler. Onlarla yeniden görüşmeye çalışmanıza gerek yok.
Bence şöyle yapmanız daha doğru olur; kibirli davranmaktan vazgeçin, erdemlerinizi sayıp dökmeyi bırakın ve sadece erdemli olun. Şayet onların istedikleri şey erdemli biriyle dostluk kurmaksa size gelirler, değilse gelmesinler zaten.”
Harmonia, ellerini dizlerinin üzerinde uslu bir çocuk gibi birleştirdi. Platon dikkatli bakınca küçük bir papatyayı çevirip durduğunu gördü. Siyah, yoğun saçları omuzlarını örterek sarkmışlardı. Çünkü önüne bakıyordu. Uzun kirpiklerinin altındaki ela ve şehla gözlerini kaldırınca, Platon’un dudakları birbirinden ayrıldı fakat hemen kendisini toparlayıp önündeki kadehe baktı. Sessizlik uzayınca kadehi çevirmeye başladı. Simnias söze girecek gibi oldu ki Harmonia konuştu.
“Siz böyle biri misiniz Platon?”
Platon yüzünü çevirmeden gözünün ucuyla baktı.
“Ben erdemli bir adam değilim Harmonia, kibirli bir adamım.” | DerVirgül
Kaynak: Platon’un Aşkı [Rafet Elçi] sayfa 130/135