Kıyılar halkın mı özel işletmelerin mi?
Anayasal olarak kıyıların tüm halkın ortak malı olduğu kabul edildiği halde işletmelerin olduğu yerlerde sorunlar yaşanıyor.
Tatil sezonunun başlamasıyla bir yandan artan tatil masrafları konuşulurken, bir diğer tartışma konusu da, her yaz olduğu gibi, kıyıların kullanım hakkı konusu.
Roma Hukuku’nun en eski prensiplerinden birisi olan “kıyılar halkın kullanımı içindir” (Litorum usus, publicus est) prensibi, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nda da korunuyor.
Anayasa’nın “Kıyılardan yararlanma” başlıklı 43’üncü maddesinde şu ifadeler yer alıyor: Kıyılar, Devletin hüküm ve tasarrufu altındadır. Deniz, göl ve akarsu kıyılarıyla, deniz ve göllerin kıyılarını çevreleyen sahil şeritlerinden yararlanmada öncelikle kamu yararı gözetilir.
Anayasa’ya karşın uygulamada sorunlar var
Anayasa’da kıyıların halk tarafından kullanılmasının engellenemeyeceği belirtilmiş olsa da günümüzde artık büyük çoğunluk diyebileceğimiz yerlerde kıyılar özel işletmeler tarafından kapatılmış durumda.
Bu özel işletmelerin önündeki kıyıya ya ulaşmak mümkün olmuyor ya da giriş için ücret ödemek gerekiyor.
Yaşanan bu sorun kimi zaman tartışmalara hatta kavgalara bile neden olabiliyor.
Twitter’da yaşanan soruna dikkat çektiler
Emekli Tümamiral Cem Gürdeniz ile Avukat Seyit Sönmez, birer gün arayla attıkları tweetlerle kıyılardaki kullanım hakkı sorununa dikkat çektiler.
Sönmez, ailesiyle gittiği Kilyos’ta sahile inmek için kendisinden para isteyen özel işletmeyle yaşadığı tartışmayı sosyal medyada duyururken Gürdeniz, İstanbul Boğazı’nda Poyrazköy Mendireğinden bir fotoğrafla birlikte şöyle bir mesaj paylaştı: Anayasamıza göre kıyılar halkındır. Burası İstanbul Boğazı Poyrazköy mendireği. Kıyılar yağma ve işgal altında olunca halk artık mendireklerden denize giriyor. İstanbul sahillerinde kumsalda yüzmek için adam başı en ucuz yer 150 TL. Denize bu kadar yakın ama uzak kalmak. Yazık.
“Halkımız anayasal hakkını bilmemesi sonucu kıyılara erişemiyor”
Emekli Tümamiral Cem Gürdeniz, konuyla ilgili Independent Türkçe’ye daha detaylı bilgilendirmede bulundu.
Türkiye’nin 8 bin 333 kilometre kıyısı olan bir yarımada devleti olduğunu hatırlatan Gürdeniz, şunları söyledi:
Ancak halkımız anayasal hakkını bilmemesi sonucu kıyılara erişemiyor. Özellikle kıyı şehirlerinde yaşayan halkımız kıyılarla, denizlerle ilişkisini tam sağlayamıyor.
Bunun temel nedeni özellikle 1980’lerden sonra başlayan neoliberal politikalar. Kapitalist ekonomik düzen Türkiye’de kıyıları da bir rant alanına çevirdi.
Buradan belediyeler ve devlet de ecri misil üzerinden büyük kazanç elde ediyor. Ancak kaybeden vergisini ödeyen orta ve alt gelir düzeyindeki vatandaş oluyor.
Neticede bu güzellikler arz talep dengesi gibi. Düşük gelir seviyeli halkın aleyhine işleyecek bir düzen içerisinde Türk insanını denizden uzak tutuyor.
“1960’larda Boğaz’da yaşayan çoğunluğun küçük bir sandalı vardı, şimdi yok”
Kendisinin doğma büyüme İstanbullu ve Boğazlı olduğunu kaydeden Gürdeniz, “Çocukluğumda 1960’lı yıllarda Sarıyer’de Büyükdere’de evimizin önünden denize girebiliyordum. Kıyı şeridinde pek çok orta gelirli ailenin küçük bir sandalı vardı. Şimdi kimsenin yok. Zaten bağlayacak yer de yok. Özellikle büyük şehirlerde bir yandan büyük nüfus artışı bir yandan da denizden uzak tutulma durumu gibi bir dengesizlik var” diye konuştu.
“Plajlar ateş pahası. Halka ait olan bir kumsal için giriş parası istenemez”
Plajların da ateş pahası olduğunu belirten Gürdeniz, “Geçen hafta Kumköy (Kilyos)’ta bir tanıdığım anlattı. Ünlü Kilyos kumsalına 150 lira giriş ücreti isteniyormuş. Yani anayasaya göre halka ait olan bir kumsala giriş için ücret isteniyor. Orada şezlong ya da başka hizmet verilirse ücret istenebilir ama giriş için istenemez” dedi.
“Fakir halk denize girmesin, ancak parası olan denize girsin diye bir model olamaz”
Belediyelerin gelir elde edebilmek için bu tür uygulamaları görmezden gelebildiğini söyleyen Gürdeniz, “Geniş kıyı alanlarının halka kapatılması ve halka yüksek paralar karşılığında bu hizmetlerin verilmesi dengesizliğinin giderilmesi gerekir. Çünkü devletin varoluş nedeni halkın mutluluk ve refahı içindir. Yani fakir halk denizden uzak dursun, denize girmesin ama belli bir kesim, parası olanlar denize girsin diye bir model olamaz. Bir dengenin tutturulması lazım” uyarısında bulundu.
“Bizde önüne gelen kıyıyı kapatıyor. Çoğunluk kanun dışı uygulamalar oluyor”
Hiçbir otel, hiçbir özel mülkün kıyıların sahibi olamayacağını, bunun en eski hukuk kurallarından biri olduğunu söyleyen Gürdeniz, şöyle konuştu:
Bugüne kadar gerek görevdeyken gerekse sivil hayatımda onlarca ülkede bulundum. Gelişmiş ülkelerde de beach club denilen yerler az da olsa vardır, ancak kıyıların ve plajların çoğunluk kısmı halkındır.
Belediyeler burada halka hizmet sunar, çöpü toplar, tuvalet hizmet, verir, çok ucuza şezlong ve şemsiyesi hizmeti verir.
Bizde bunu yapan çok az belediye var. Bir denge yok. Önüne gelen kıyıyı kapatıyor. Maalesef zaman zaman kanun dışı uygulamalar da oluyor.
“Türkiye, kıyı düzenlemesinde çok geri kaldı. Bu düzen halkın yararına değil”
Gürdeniz, bu sorunların giderilmesi gelişmiş bir kıyı planlaması (Maritime Spatial Planing) gerektiği halde, bu planlamada gerek kamuda gerek akademi dünyasında çok geri kalındığını ifade etti.
Emekli Tümamiral Cem Gürdeniz, “Bir bakarsın tersaneyle, turizm alanı iç içedir. Ya da rafineri ile marina iç içedir. Belirli bir planlama teorisi yoktur. O yüzden de böyle bir karmaşık düzenin içinde kendine has karmaşanın düzeni gibi karmaşık bir yapı çıkmıştır. Bu yapı ve düzen halkın yararına değildir” dedi.
“Plaj hizmet bedeli adı altında sahile inmek isteyenlerden 60 lira alınıyor”
Gürdeniz’in ardından haftasonu ailesiyle gittiği Kilyos’ta özel bir işletmenin kapısından geçerek sahile inmek istedikleri sırada para talebinde bulunulan Avukat Seyit Sönmez’i aradık.
26 Haziran 2022 günü attığı tweete Sariyer Belediyesi’ni yeterli önlemleri almamakla eleştirerek, “Kilyos Sahili’ne parasız adım attirmiyorlar, kavga ederek girebildim. İşletmeciler girmeyelim diye jandarmayı çağırdı. Hukukçu kimliğim ve bilgim olmasa çocuklarımın önünde dayak bile yerdim” diyen Sönmez ayrıca “Plaj hizmet bedeli” adı altında insanlardan 60 lira toplandığında dair bir kupon paylaşmıştı.
Sönmez, kuponda herhangi bir şirket ve fiyat bilgisinin olmadığına da dikkat çekmişti.
“Sahiller halka açık olduğu halde bazı işletmeler bunu suistimal ediyor”
Sönmez, olay gününe dair olarak şunları söyledi:
Sahil girişleri işletmeler tarafından kapatıldığı için ancak bir işletmenin kapısından geçerek sahile ulaşabiliyoruz.
Biz sahile gidip sadece yürüyüş yapacaktık. Tamam işletmeye ait şezlonglardan, güneşliklerden veya diğer imkanlardan faydalansak ücret talep edilebilir. Ama sadece yürüyeceğimiz halde yine para talep edilince itiraz ettim.
Tartışma büyüdü. Hukukçu olmasam belki dövülebilirdim bile.
Sahillerin halka açık olduğu kanunen net olduğu halde işletmeler bunu suistimal ediyor. Belediyeler de bu hukuksuzluğa ses çıkarmıyor. Oysa orada bizzat belediye zabıtalarının bu duruma engel olması lazım. Sahiller halka kapatılamaz.
“Özel mülk dahi olsa kıyıya yol vermeli”
Tüketici Birliği Federasyonu Başkanı Avukat Bülent Deniz de kıyıların Türk vatandaşlarına ait olduğunun yasalarca belirlendiğini yineledi.
“Özel mülk bile olsa mutlaka o özel mülkün vatandaşların denize ulaşımını sağlayacak bir yol bırakması gerekmektedir. Denizler ortak malımızdır” dedikten sonra vatandaşlara bir çağrıda bulundu:
Sahile ulaşımınız sırasında sizden para talep eden yerlerle ilgili turizm müdürlükerine, kaymakamlıklara veya valiliklere de müracat edebilirsiniz. Belediye de sorumlu. Giriş ücreti ödemek zorunda kalsanız bile hakem heyetine başvurarak paranızı alabilirsiniz.
“Şezlongtan, yaptırdığı iskeleden para isteyebilir ama sahili kullanmaya isteyemez”
Gayrimenkul hukuku üzerine çalışan Avukat Ali Güvenç Kiraz da işletmelerin sahillere koyduğu şezlong, güneşlikten veya kendi yaptırdığı iskeleden denize girilmesi halinde para isteyebileceğini söyledi.
Ancak Kiraz’a göre sahilin kiralanması diye bir şey olamaz.
“Sahiller kamu malıdır. Kıyıları kiraya veremezsin” diyen Kiraz, “Yani bir kişi bir otelin sahiline gelerek şezlongunu kullanmadan oraya havlusunu sererek denizden faydalanabilir” dedi.
Sahili kullanma hakkı olsa bile sahile ulaşmak zorlaştırılıyor
Ugulamada yaşanan bir sorundan bahseden Avukat Kiraz, “İşte burada temel sorun kumsala nereden girileceği. Özellikle tatil beldelerinde sahillerdeki bütün alanlar otellerce kapatılmış olabiliyor. Yani sizin sahile ulaşmanız için bile birinin kapısından içeri girmeniz gerekebiliyor. İşte o durumda bazıları hakkı olmadığı halde giriş parası taleplerinde bulunabiliyor. Oysa sizin otelin imkanlarından faydalanmadan sadece denizden faydalanma hakkınız var” diye konuştu.
“Yalılarda kıyı parsel olduğundan özel mülke giriyorlar”
Bu konuda akıllara gelen en önemli sorulardan biri İstanbul kıyısındaki yalıların ve otellerin durumu.
Kiraz’ın verdiği bilgiye göre burada farklı bir durum var. Boğaz kıyısında kıyı parsel durumu olduğundan dolayı özellikle boğaz kıyısındaki birçok yapı özel mülk statüsüne giriyor, kıyıları bulunmuyor./
Ali Kemal Erdem / The Independentturkish