“Gurbetçiler Erdoğan’ı destekliyor” yanılgısı | Medya ve Stereotipler
Türkiye’den yurt dışında yaşayan Türkiye vatandaşlarına “gurbetçi” deniyor ve onların siyasi tercihleri çoğu zaman Türkiye’deki iç siyasette tartışma konusu olmuş-yaz sezonunda ise medyanın desteğiyle sözlü saldırılarla tartışma ötekileştirilme boyutuna ulaşmıştır. Bütün bunların nedeni, gurbetçilerin AK Parti’yi desteklediği yanılgısından kaynaklanmaktadır. Ancak rakamlar çok farklı…
Adem Hüyük
Yurtdışında yerleşik hayat süren Türkiye vatandaşları ve yaşadıkları ülkelerin vatandaşlığını alanlar, Türkiye ile olan bağlarından dolayı çeşitli zaman dilimlerinde ve özellikle yaz aylarında Türkiye’ye seyahat ederler.
Yurt dışında uzun süre yaşamış olmalarından dolayı göçmenler [gurbetçiler], Türkiye’ye tatile gittiklerinde uyum sağlamakta zorluk çekmeleri, yerel halk tarafından sevilmemelerine veya anlaşılmamalarına yol açabiliyor.
İş gücü kapsamında misafir işçi olarak kıta Avrupa’sına gelen ilk ve ikinci neslin, geri dönme düşüncesi, yaşadıkları ülkeye entegre olma gerekliliğini ortadan kaldırmış ve bu neslin fertlerinin ekonomik nedenlerden ve geri dönme idealinden dolayı yaşantılarını da ileriye erteletmiştir. Bütün hedefleri Türkiye’de rahat yaşayabilecekleri bir ekonomik gelecek kurmak olan iki nesil, kıta Avrupa’sının emek karşılığında sunduğu imkanların sarhoşluğuyla, Türkiye’deki yakın çevrelerine [sınıf atlamadan] sınıf atlamış tavırları sergilemiştir. [Bu yorum geneli kapsamamaktadır]
Ülkeyi bir silindir gibi ezip gecen “12 Eylül 1980 Askeri Darbe” sonrasında, 1977 yılında kararı alınan “Serbest Piyasa Ekonomisi” uygulamasının 1983 genel seçimlerinden sonra uygulanması, beraberinde “Bavul ticaretini” başlatmıştır. Bavul ticaretinin en çok faydacısı ise şüphesiz gurbetçiler olmuştur. Türkiye’nin kırsal alanlarından Avrupa’nın çeşitli kentlerindeki fabrikalarda çalışan gurbetçi, “Köylülükten Proleteryaya Geçiş” yaşamış ve bunu her yıl Türkiye’deki sıradan yurttaş için lüks olan otomobiliyle taşıdığı bavullarla gittiği köyünde çevresine ispat etmiştir. Elektriğin gitmediği köyüne, ITT marka televizyon götüren gurbetçi, kendi köylüleri ile arasına günümüze uzanan bir mesafe konmasına neden olmuştur.
Bavul ticaretini, taşımacılık boyutuna getiren birinci nesil, dönemin sembol otomobili Ford Transit’in üst bagajında el arabası, tırpan, kürek, kazma ve balta vb… gibi, Türkiye’de de çok rahatlıkla bulunabilecek araç ve gereçleri taşıması, köylüleri tarafında çok farklı algılanmış ve içten içe bir kopuş yaşanmıştır.
İlerleyen yıllarda Türkiye’de gelişen çarpık kapitalizm, feodal yapının son kırıntılarını da ortadan kaldırmış, montaj sanayi dönemini başlatacak olan, özellikle Avrupa sermaye gruplarının Türkiye’de yatırımlarını başlatmıştır. Artık gurbetçinin 2500 kilometre uzaklıktan taşıdığı her şey ve fazlası Türkiye’de satılmakta ve bu ürünlere erişim kolaylaşmaktadır.
Gurbetçinin “bilerek veya bilmeyerek” Türkiye’deki çevresine gösteriş olarak sunduğu argümanlar azalmış, en nihayetinde elinde sadece “döviz kur farkı” kalmıştır – birde lüks otomobilleri…
Yukarıda sıraladığım davranış biçimleri, Türkiye göçmenlerini [Türkiye tarafından gurbetçiler] olarak tanımlanan beş milyon insana nefret duyulmasını, çeşitli ithamlarda bulunulmasını sağlayacak etkenler değildir. Zira, Avrupa’da yaşayan her Türkiye kökenli ailenin akrabaları Türkiye’de yaşamakta ve çok sıkı ilişkiler ağı devam etmektedir.
Peki Türkiye göçmenlerine yani gurbetçilere neden saldırılıyor?
Son günlerde sosyal medyada dolaşan bir söylenti, bazı kesimlerin yurt dışında yaşayanlar üzerinden prim kazanmak isteyen çevrelerin ne kadar tehlikeli olduğunu bize bir kez daha göstermiştir.
Aklına gelen her şeyi fikir sanan bu çevreler, “gurbetçilerin” Türkiye’ye geldiklerinde 1.000 Euro giriş vergisi ödemesi gibi saçma bir söylentiyi sosyal medyaya servis ettiler. Bunu çok ciddiye almadığım için üzerinde durmayacağım.
Gurbetçinin elinde kalan döviz kuru argümanı, sanıldığı gibi veya söylendiği gibi değil. Her şeyden önce biraz ekonomiden anlayan herkes, Türk lirasının Euro karşısında değer kaybetmesinin nedeninin, Türkiye’nin ekonomik durumuyla bağlantılı olduğunu bilir. Burada anlaşılmayan, Euro değer kazanmıyor – TL değer kaybediyor. Bu şu anlama geliyor. Türkiye’de alım gücü daha zorlaşıyor, enflasyon oranında arz-talep dengesi bozuluyor ve dövize endeksli üretim ve ithalat, döviz kuruyla paralel olarak daha pahalı hale geliyor. Diğer bir deyişle, Euro’nun yükselmesi Türkiye’deki birçok sektör ürünlerinin fiyatlarının da artması anlamına geliyor. Bu durumda geliri Euro üzerinden olan gurbetçi için değişen bir şey olmuyor. Gecen yıl 30.000 Euro’ya aldığı bir daireyi bu yıl yine 30 bin veya 31 bin Euro’ya satın alabiliyor. Dairenin gecen yıl ve bu yıl kaç Türk lirası ettiğinin Euro kazanan için bir önemi olmuyor.
“Gurbetçiler Erdoğan’ı destekliyor” yanılgısı
Daha önce yalnızca havaalanları ve gümrük kapılarındaki sandıklarda tanınan oy kullanma hakkı 2012 yılında yurt dışında yaşayan Türk vatandaşları için de kanunen tanınması, Türkiye’deki muhaliflerin bazı kesimlerini gurbetçilere karşı düşmanca davranış sergilemesine neden oldu.
“Yurt dışında kalıcı yaşam süren Türkiye vatandaşlarının, Türkiye’nin kaderini belirleyen seçimlerde oy kullanmasını doğru bulmadığımı söyleyerek,” yurtdışında yaşayan Türkiye vatandaşları [gurbetçiler] kaçınılmaz olarak çeşitli siyasi görüşlere sahiptir ve bir lideri destekleyen veya desteklemeyen çeşitli gruplar da bulunabilir.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye’nin siyasi sahnesinde önemli bir figürdür ve destekçileri olduğu gibi eleştirenleri de mevcuttur. Gurbetçilerin siyasi tercihleri, yaşadıkları ülkenin siyasi atmosferi, Türkiye’deki olaylar ve kişisel deneyimlerine bağlı olarak farklılık gösterebilir.
Oğlum Deniz Hüyük tarafında Almanca kaleme alınan bir makalede şu ifadeler kullanılıyor: “Türkiye’den Avrupa’ya gelen herkes beraberinde kendi alışkanlıklarını, kültürel davranışlarını, dini inançlarını ve birçok şeyin yanı sıra siyasi görüşünü getirir – bu çok doğal ve insani bir davranış biçimidir. Ancak insanın tanımlanmasında kullanılan bu davranış ve düşünce faktörleri, Avusturya sınırlarından içeri girildikten sonra, bozulan bir saat gibi durmuş ve kendisini ilerletememiştir. Zamana karşı durağanlık gösteren fikir ve davranışlar biçimi, Avusturya’daki pratik yaşama uyum sağlayamamış – onun gerisinde kalmış, bu da yetmezmiş gibi Türkiye’yi de Türkiye’den ayrıldığı zaman dilimine hapsederek, zihninde öyle canlandırmıştır. Avusturya ve Türkiye’de ve hatta dünyada zamansal gelişimin değerlendirmesini genelde kısmen yapabilmiş, ancak Türkiye gerçekliğinde yapmayarak, Türkiye’den ayrıldığı yıllarda takılıp kalmıştır…”
Deniz’in yakın çevresiyle yaptığı görüşmeler sonrasında kaleme aldığı değerlendirmeyi haklı çıkaran ise; Türkiye’nin içinde bulunduğu sosyo-ekonomik yapının, Türkiye’de yaşayanlar tarafından eksik görülmesi, daha iyi olabilirdik savunması karşısında, Avrupa’da yaşayan bir kısım Türkiye kökenli tarafından; eskiden bunlar var mıydı? Türkiye çok ilerledi ve güçlendi… Siz kıymetini bilmiyorsunuz… gibi söylemlerle çürütülmeye çalışılıyor. Oysa, Avrupa’yı gören ve sosyal ve refah devlet güdümünde yaşamak, daha fazlasını istemeyi sağlamalıydı. Sağlamadı…
Çünkü bu fikirleri savunanlar Türkiye’yi, Türkiye’den ayrıldıkları yıllarda bırakmış, zamansal gelişime şahit olamadıklarından, savunma mekanizmaları devreye girdiğinde Türkiye’nin mevcut durumunu görüyor ve eskiyle kıyaslamada sınıfta kalıyordu.
Kendisine yapılan ayrımcılığa kimi zaman susmuş, kimi zaman Almanca bilmediğinden anlamamıştır. Ama hep bir yurt hasreti çekmiş, hasreti bitir gel yurduna diye yükselen sesleri de sosyal ve refah devletten vazgeçemediğinden hep arafta kalmıştır. Yaşanan bu kimlik ve aidiyet çıkmazında bir gözü hep Türkiye’de olmuştur.
Türkiye’den yükselen devletin sesi, ona güven vermiş kendisini daha korunaklı hissettirmiştir. Üstelik ona oy kullanma hakkı verilmiştir. Bu duygular içerisinde sandığa giden gurbetçi tabi ki oyunu, kendisini korunaklı hissetmesini sağlayan lidere verecektir.
Ancak bu durum ilk seçimlerde böyle olsa da sonraları durum değişti. Türkiye’de bazı medya gruplarının her yıl yaz aylarında saldırdığı gurbetçiler, 2023 seçimlerinde oy tercihini sanıldığı gibi bir bütün AK Parti’ye yapmadı.
2023 ikinci tur seçim yurt dışı seçim sonuçlarına bakıldığında, muhalefet adayı ile Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan arasında 344.529 oy farkı olduğu görüldü.
Bu şu anlama geliyor: Yurt dışı oylarının 1.059.494’nü Erdoğan alırken, Kılıçtaroğlu ise 714.965 kişini oyunu alıyor. Bu tabloya göre, Türkiye’de estirilen “yurt dışı oyları AK Parti’ye gidiyor” iddiasını çürütüyor. Zira arada çok büyük bir uçurum yok…
Medya ve Stereotipler [kalıpyargı]
Türkiye’de bazı medya grupları gurbetçilere yönelik bazı olumsuz stereotipleri yayıyor ve bu da toplumdaki algıyı etkiliyor.
Evet, muhalif bazı medya grupları gurbetçilere yönelik olumsuz stereotipleri veya ön yargıları yayıyor. Bu tür olumsuz algılar, medyanın haberleri ve içerikleri sunma şekli, görsellerin seçimi ve haber dilinin kullanımı gibi faktörlerde görülebilir. Bazı yayınlar, gurbetçileri belirli negatif özelliklerle ilişkilendirerek veya onları suçlayıcı bir dil kullanarak sunuyor.
Kıta Avrupa’sında yaşayan Türkiye kökenlileri, iktidara muhalefet yapma pahasına iktidara oy vermekle suçlamak; oy verebilir de… Türkiye’deki ekonomik krizin, verdiği oyların seçmen sayısı bağlamında çok da etkisi olmamasına rağmen, gurbetçileri hedef göstermek içinde bulunduğunuz çıkmazdan sizi çıkarmadığı gibi, daha çok çıkmaza girmenizi sağlıyor.
Bizim önerimiz: “Bu tür olumsuz stereotipler, medyanın bir haberin dengeli ve tarafsız bir şekilde sunulması gereken etik sorumluluğuna uygun değildir. Medya, toplumsal çeşitlilik ve farklı kültürlere saygı göstererek, insanların ön yargılarını güçlendirecek yerine eşitlik ve anlayışı teşvik edecek haberleri sunmalıdır.”
Okuyucular olarak sizler, medyanın sunumunu eleştirel bir şekilde değerlendirmeli ve çeşitli kaynaklardan bilgi alarak objektif bir bakış açısı elde etmeye çalışmalısınız. Aynı zamanda, olumsuz algılar oluşturan medya kuruluşlarına tepki göstermek ve daha adil, dengeli ve gerçekçi haberlerin yayınlanmasını teşvik etmek önemlidir. |© DerVirgül