İpini koparan polis oldu
10.09.2018 tarihli köşe yazımda [İpini Koparan Polis Olacak] başlığını kullanmıştım. Maalesef, aradan gecen beş yıl zarfında ipini koparan polis oldu…
Dönemin Halk Partisi [ÖVP] ile Özgürlük Partisi [ÖFP] koalisyon hükümeti, ülkedeki polis açığını kapatmak için, 2018 yılında maksimum 982 olan puan sistemi içerisinde en az 400 puan alanların polis olabildiği çizelgenin, 200’e çekilmesi ile polis adaylarının sınavı geçmeleri ve polis açığının kapatılmasını planlamıştı.
ÖVP-FPÖ koalisyon hükümetinin içişleri bakanı, şimdiler de aşırı sağcı FPÖ genel başkanı Herbert Kickl idi.
Polis alım sınavlarının kolaylaştırılması, her kesimden ve her eğitim seviyesinden kişilerin polis olmasına olanak sağlayacaktı. Herbert Kickl bu sistemle, kafatasçı seçmeninin devletin en önemli kuruluşlarından olan emniyet teşkilatına katmış olacaktı. Zira Avusturya milliyetçi kesimde, yüksek okul bitirme oranı çok düşük.
Avusturya, polis açığını ilerleyen yıllarda sadece aşırı sağcı kesimden değil, göçmen kesimden de tedarik etmeye başladı. Ancak polis eğitim sistemi teoride bilimsel ele alındığı görülse de pratik yansıması, eğitimsiz polislerin sokaklarda görev yapmaları olarak yaşandı.
Özellikle genç polislerin davranış bozukluğu sergiledikleri, devletin onlara dokunulmazlık verdiğini zannetmeleri, aldıkları eğitimin yetersizliğinin ispatıdır.
Geçtiğimiz günlerde, bir grup Türkiye göçmeni gencin gözaltına alınma şekli ve polisin sözlü tacizi, genç polislerin orantısız özgüven ve güç sahibi olduğunu gösterdi.
Polislerden birinin Türkiye kökenli olması ve gençlere Türkçe ağır küfürler etmesi, polis eğitiminin ruhsuzluğuna işaret etmektedir.
Daha önceleri 10. Viyana bölgesinde bizzat şahit olduğum, polis tarafından “Türkçe küfür” edilmesi, hangi millet kökeninden olursa olsun, polise verilen aşırı yetki ve öz güven, polisin yasalar çerçevesinde kontrollü asayiş sağlamasını engelliyor. Genç polislerin daha deneyimli polislerden daha agresif davranmaları, tecrübesizlikleriyle ele alınsa bile, tahammülsüz ve saldırgan olmaları, iç dünyalarıyla alakalı davranış biçimleridir. İç dünyalarında sakladıkları ezilmişlikler ve kompleksler, polis okullarında aşılması ve yok edilmesi gereken psikolojik sorunlardır.
Eğitimlerini sadece sınavları geçmek için ve hatta ezberleyen polis öğrencileri, Dostoyevski’nin ‘’Suç ve Ceza’’ romanını okumadan, hatta herhangi bir roman okumadan, polis oluyorlar. Psikolojik ve genel kültür eğitimi almayan polis öğrencileri, Victor Hugo’nun Sefiller’indeki kahramanını, aç olan altı yeğenine ekmek çalarken yakalamaları halinde, olay yerinde infaz etme ihtimalleri çok yüksek olacaktır.
Polis şiddetinin her gecen gün arttığı Avusturya’da bu yıl nihayetinde, polisleri şikâyet edecek bağımsız bir kurum kuruluyor. Zira eskiden, polis şiddetini yine polislere şikâyet ediyorduk.
2002 yılından beri, [2017-2018 hariç] içişleri bakanlığının sahibi olan Halk Partisi [ÖVP], polis teşkilatına vermiş olduğu orantısız destek, polisin yasalardan bağımsız olarak bir özgüven kazandığı bir gerçek. Polisin orantısız güç kullanması ve en ufak bir tutuklamada bile, polis memurlarının yaralandığı yalanı, kitlelerin polisin hukuk tanımazlığını görmesinin önünü kesmektedir.
Gecen hafta bir polis memuru, olay yerinde fotoğraf çekmemi engellemek istemesi ve benim basın kartımı vermem sonucunda, bana “senin yerinde olsam buradan uzaklaşırım” ifadesini kullanması… Bunun üzerine, “bende senin yerinde olsam susardım… Yoksa habere konu olacaksın…” diye yanıt vermem, polisin sessizce yanımdan ayrılmamı sağlamıştı. Demem o ki polis bir gazeteciye bu sözleri ifade etme cesaretini nereden alıyor?
Polisin göçmenler üzerindeki fiili bakısının yanı sıra psikolojik baskısının devam etmesi, Avusturya devletinin bir ayıbıdır. Başka bir ayıp ise, göçmen kökenli [bazı] polis memurlarının ise kraldan fazla kralcı olmalarıdır…