“Mutlak bir gerçek yoktur” | Postmodernizm
“Postmodern bir dünyada yaşıyoruz” cümlesini çevrenizden duymuşsunuzdur. Peki bu, tam olarak ne anlama gelmektedir? Mutlak bir gerçek yoktur, Hakikat ve hata aynı anlama gelir, Geleneksel otorite yanlış ve yozdur… Postmodernizm Nedir?
Postmodern, insanların düşünce ve fikirlerinin altında yatan temel değişimleri, özellikle de bireylerin gerçekleri ve bu gerçekleri görme biçimini tanımlamada kullanılır. Postmoderni anlamak için öncesinde moderni anlamak gerekir. Modernizm, 19. yy sonlarında ve 20. yüzyılın başlarında meydana gelen ve ortaya çıkan bir düşünce okuludur.
Yaşamın bir amacı olduğunu ve bu amaca objektif bir bakış açısı ile yaklaşılması gerektiğini savunan bir yaklaşımdır. Böylece, rasyonel düşünce ve bilimsel bakış açısını benimsemiş olan modernizm, yaşamı açık ve akılcı bir temele oturtmaya çalışır. İnsanoğlunun bilim ve akıl yoluyla ilerleyip, gelişebileceğini ve geçmişe dair bilgilerin günümüz insanına fayda sağlayacağına inanır.
Postmodernizm Nedir?
Bu sorunun yanıtını vermek için biraz daha detaylara inmek gerekir. Postmodernizm, modernizm sonrası ve ötesi manasında bir tanımlama olarak kullanılmaktadır. Bununla birlikte, modern düşünceye ve modern kültüre ait temel kavram ve bakış açılarının sorunsallaştırılması ile sürdürülmektedir. Postmodernizm, modernizme karşı genel bir tepkiydi. Modernizm daha çok idealizme, insan yaşamı ve toplumun ütopik bir vizyonu ile ilerleme inancına dayanıyordu. Din ya da bilim tarafından formüle edilenler gibi bazı nihai evrensel ilkelerin ya da gerçeklerin gerçeği anlamak ya da açıklamak için kullanılabileceği varsayılmıştır.
Postmodernistler neyin doğru veya yanlış, iyi ya da kötü hakkındaki düşüncelerini düzeltmeye çalışmazlar. Mutlak gerçek diye bir şeyin olamayacağına inanıyorlar. Bir postmodernist, kendisi dışındaki dünyayı hatalı olarak görür. Yani diğer insanların gerçeği hatadan ayırt edilemez hale gelir. Bu nedenle, hiç kimse gerçeği tanımlama veya başkalarına ahlaki doğru ve yanlış fikrini dayatma yetkisine sahip değildir.
Modernist sanatçılar, modern dünyayı tamamen yansıtmanın bir yolunu bulabileceklerine inanarak, konulara odaklanmak yerine biçim, teknik ve süreçler denediler. Modernizm idealizme ve akla dayanırken, postmodernizm şüphecilik ve akıl şüphesinden doğdu. Evrensel kesinlik veya hakikatler olduğu fikrine meydan okudu. Postmodern sanat, yirminci yüzyılın ortalarından sonlarına doğru felsefe üzerine çekildi ve deneyimlerimizin bireysel deneyim ve yorumunun soyut ilkelerden daha somut olduğunu savundu. Modernistler açıklığı ve sadeliği savunurken postmodernizm karmaşık ve çoğu zaman çelişkili anlam katmanlarını benimsedi. 20. Yüzyılın ortalarında ortaya çıkan postmodernizm mimari, felsefe, edebiyat, resim gibi alanlarda kendini göstermiştir.
Postmodernizmin özelliklerini listelemek, konunun daha iyi anlaşılmasına yardımcı olacaktır. Ancak şunu da unutmamak gerekir ki, postmodernistler felsefelerini tanımlanmış bir kutuya veya kategoriye yerleştirmemişlerdir. İnançları ve uygulamaları, belirli bir kuruluş ya da özel çıkar grubuyla tanımlanabilir olmaktan ziyade özneldir.
Postmodernistler İçin Temel İlkeler
• Mutlak bir gerçek yoktur. Postmodernistler gerçeklik kavramının, insanlar ve özel çıkar grupları tarafından başkaları üzerinde güç kazanmak için kötüye kullanılan bir hayal yanılsaması olduğuna inanmaktadırlar.
• Hakikat ve hata aynı anlama gelir. Gerçekler, postmodernist iddialar, herhangi bir şeyi belirlemek için çok sınırlayıcıdır. Çünkü bugün gerçek ve doğru olan şey yarın yanlış olabilir.
• Benlik kavramsallaştırma ve rasyonalizasyon. Geleneksel mantık ve nesnellik, postmodernistler tarafından son derece önemlidir.
• Geleneksel otorite yanlış ve yozdur. Postmodernistler dini ahlakın ve laik otoritenin kısıtlamalarına karşı konuşurlar.
• Mülkiyet. Kolektif mülkiyetin mal ve hizmetleri en adil şekilde yöneteceğini iddia ediyorlar.
• Modernizmde hayal kırıklığı. Postmodernistler bilim, teknoloji, hükumet ve dinin yerine getirilmemiş vaatlerinden rahatsız olurlar.
• Ahlak kişiseldir. Etiğin göreli olduğuna inanmak, postmodernistler ahlakı kişisel kanaatine maruz bırakır. Ahlaki değeri, geleneksel değerlere ve kurallara uymaya gerek kalmadan herkesin özeletik kuralları olarak tanımlarlar.
• Küreselleşme. Birçok postmodernist, ulusal sınırların insan iletişimine engel olduğunu iddia ediyor. Milliyetçilik, savaşlara neden oluyor. Bu nedenle, postmodernistler genellikle enternasyonalizm ve farklı ülkeleri birleştirmeyi öneriyorlar.
• Bütün dinler geçerlidir. Postmodernistler, kapsayıcı inançlara değer vererek Yeni Çağ dinine yönelirler.
• Dine karşı olumlu bir tavır alırlar.
• Geçmişin kendi şartlarına uygun bir şekilde yaşatılmasını istemektedirler. (Merve Nur Cengiz)
Postmodernizmin tarihsel ve düşünsel çerçevesi
Çoklu yapısı ve karmaşık değerlendirilmeleriyle, “Postmodernizm tam olarak nedir?” sorusuna tek yanıt vermek mümkün değildir. Postmodernizm kimilerine göre, bir dönemin adıdır. Buna nazaran, söz konusu dönem “Postmodern durum” (Lyotard) olarak adlandırılır. Aynı zamanda yeni bir felsefi konseptin, yeni bir düşüncenin, üslubun, yeni bir usçuluğun (modern usçuluğu aşan farklı bir usçuluğun), yeni bir söylemin de adıdır postmodernizm. Bu, hem kültürel hem düşünsel hem de maddi nitelikler açısından bir dönemin sona ermesi ve kendi içinden ötesine geçilmesi anlamında ileri sürülen bir kavramlaştırmadır.
Bazı yazarlara göre 1943 yılı modernitenin bittiği varsayılan tarihtir. Nitekim temel olarak, Postmodernizm olarak anılan düşünce ve pratiklerin tamamının II. Dünya Savaşı sonrasında ortaya çıktığı görülür. Kesin bir dönemleştirme yapmak ve tarihsel sınırları saptamak olanaklı görünmemekte hatta öncüllerinin bizzat modernizm içinde yer almasıyla birlikte, Postmodernizm olarak ifade edilen süreci ve düşünceleri, tarihsel zaman dilimi açısından II. Dünya Savaşı sonrasından itibaren ele almak yerinde olacaktır.
Daha sonra, özellikle 1960’lı yıllardan itibaren, Fransa’da görülen teorik çalışmaların ve felsefi tartışmaların sonucunda, Postmodernizm, felsefi olarak da kendini ifade etmeye başlar. Postyapısalcı felsefe, Postmodernizmin düşünsel felsefi arkaplanını doldurmaktadır. Bu dönemde modernitenin ülküleri ihlal edilmiş ve bu ülkülere kaynaklık eden düşünce biçimleri ya da temel kuramsal kavram ve kategoriler açıktan sorgulanmaya başlanmıştır bilim, teknoloji, sanat, siyasal özgürlükler adına yapılan her şeyin ortak amacı ilerleme ve insanın özgürleşmesidir, oysa varılan sonuçların böyle olmadığı açıklık kazanmıştır.
Bu sürecin sonucunda varılan noktayı Lyotard, (ya da Büyük Anlatılar’ın) sonu olarak adlandırır. Bunları Aydınlanma, İdealizm ve Tarihselcilik olarak belirtebiliriz. Modernitenin projelerinin (Rasyonellik, Özgürlük, Evrensellik gibi) başarısızlıklarını değerlendirmek değil, bu başarısızlığın teorik temellerini anlamak ve aşmak postmodern düşüncenin temel hedefidir. Dolayısıyla yalnızca modern projelerin eleştirisi ve yeniden kullanıma sunulmasını sağlamak değil, bizzat modernitenin kendisini tanımlamakta kullandığı temel argümantasyon yapısının yapıbozum’a (daha doğru bir deyişle yapısöküm’e) uğratılması gerçekleştirilmiştir.
Kökeni
Postmodernizmdeki post eki sonra anlamına gelmekle birlikte modernizmden devam eden, ondan kaynaklanan ve onun sorunsallaştırılması ve aşılmaya çalışılması anlamlarına gelir. Postmodernizm, söylemlerinde görülen aşırılıklara rağmen bir çağın kapanıp başka bir çağın açılması anlamında bir kopuşu ifade etmez. Burada modernizmle paradoksal bir ilişki söz konusudur. Modernizmin kendi içinde varılan sınırların sonrası, o sınırlardan itibaren geriye dönük bir kökten sorunsallaştırma girişimi ve yeniden değerlendirme çabası olarak belirtilebilir.