Viyana’da bir eczaneyi gece yarısı size özel açtırabilir misiniz?

Dikkat çeken bir soru; ama birebir yaşadıysanız rahatlıkla yazabilirsiniz bunu. Şöyle ki vakit gecenin oniksini geçmiş; Viyana 10. Bölge’de tam Reumannplatz’da yürüyorum…

Viyana’da bir eczaneyi gece yarısı size özel açtırabilir misiniz?

| Bu makale içerisinde reklam barındırmaktadır!

 

Gece yarısını biraz geçmişti, Reumannplatz’ı kesen Quellenstrasse 60 numaradaki Ambar Kuruyemiş’in önünden geçiyor. Gecenin ortasında vakitsiz bir şekilde tüm ışıkları yanıyor; ama kapı kilitli…

İşletmecileri ve çalışanları tanıdığım için meraklanıyor ve cama vuruyorum. 150 metreden büyük bu devasa dükkânın arkalarından iki kişi yürüyüp kapıya geliyor. Açıp içeri alıyorlar beni. Bildiğim mekân… Belki binden fazla çeşit var. Nerdeyse İstanbul’un o tarihi Mısır Çarşısı’nı birebir Viyana’ya taşımışlar. Antep’ten, bademden, 60 çeşit lokumdan, belki elli çeşit baharattan, alıç sirkesinden, kozalak macunundan, lohusa şekerine kadar insanın aklına gelebilecek her şey var. Akide şekeriymiş, meşhur Vefa bozasıymış, özel düğün çikolatalarıymış, Gümüşhane’nin meşhur kömesiymiş, gerçek ezine peyniriymiş, kantaron yağıymış, deve dikeni otuymuş aranan sorulan her şey mevcut burada.

Nasıl tedarik edebilmişler, bunca işi nasıl organize edebilmişler… İnsan şaşırmıyor değil. Köy tarhanasından, fındıktan, kaysıdan, iğdeye kadar her şeyi burada bir de kendiniz istediğiniz kadar tartarak alıyorsunuz… Biliyorum, fakat beni esas şaşırtan gecenin bir vaktinde bu mekânda harıl harıl eczane sohbetinin yapılması. Zira Ambar Kuruyemiş’in işletmecisi dükkânın arkalarından bana doğru gelirken, yanındaki yarı hasta kişi arkasından şu soruyu seslendirerek yürüyor: Gece yarısında 10. Viyana’da bir eczaneyi şahsınıza özel açtırabilir misiniz?

Ambar’ın sözcüsü bana dönüp, gülerek açıklıyor: Sorma ya, gecenin vakti gelip açtık dükkânı. Satış yapmıyoruz tabi… Zaten fark ettiğin gibi kapı da kilitliydi ancak yakın dostum ailecek hastalar. Biliyorsun, esas işimiz kuruyemiş…. Oldukça zor ve riskli bir iş; çok mal kayıpları yaşadık. Yıllardır sektördeyiz; ve ciddi maddi kayıplar da yaşayarak tutunduk şükür. Geldiğimiz noktada artık hem kalite hem de hesaplılık noktasında çok iddialıyız. Her şeyimiz taze olduğu için gerçekten aşırı ilgi var. Bu meslekte en büyük risk; malı hızlı çeviremeyip nemlendirmek ve bayatlatmaktır ama biz özellikle Almanya, Hollanda, Fransa gibi ülkelere toptan mal sattığımız için ürünümüz hep taptaze dönüyor; haliyle lezzet de müşteriye yansıyor ve müşterilerimiz de katlanarak artıyor. Avusturya içinde de branştaki esnafa omuz veriyor, isteyenlere toptan tedarik sağlıyoruz. Bir de malum, ne yazık ki Türkiye’de enflasyon var ve artık fiyat olarak çok farkımız kalmadı Türkiye ile. Kimse artık Türkiye’den kuruyemiş taşıyıp getirmek istemiyor. Ancak kuruyemiş bir yana son zamanlarda aktariye ürünlerimize, şifalı bitkiler reyonlarımıza ilgi daha da artıyor. Göğüs yolu enfeksiyonları için çok etkili olan kozalak macunundan, cilt için bıttım sabunundan, kilo verici çaylardan, iltihap sökücü ürünlere, kilo aldırıcı doğal pekmezlere kadar tabi ürünlere inanılmaz bir ilgi var. Bu gördüğünüz yanımdaki dostum da onun için burada…

Bu defa ben gülerek o tarafa dönüyorum: Gecenin bir vaktinde ne işiniz var burada hakikaten?

Ambar’ın bu saatteki misafiri cevaplıyor: Çoluk çocuk aile boyu bir haftadır hastalıktan kırıldık. Bir akrabamız iki gün önce buradan bir çok ot ve doğal macunlar almış. Akşam üzeri ısrarla “Ambar Kuruyemiş’e gidin, şunları şunları alın, tüketin iki günde zımba gibi olursunuz” dedi.

Dükkan sahibi arkadaş yarı tebessümle ve hızlıca araya giriyor: Aman ha… Biz eczane falan değiliz… Burada sattığımız hiçbir ürüne “ kesinlikle şu hastalığa iyi gelir” demeyiz. Biz burada gerçek karakovan balı da, ebegümeci otu da, biberiye yağı da aklınıza gelen her şeyi satarız. Hangi ürün neye iyi geliyor; onu müşterilerin çoğu kendileri önceden araştırarak ya da aldıkları tavsiyelerle karar veriyorlar. Dostum da bu gece aradı. Çocukları için çikolatalı keçiboynuzu macunu, evdeki diğer grip hastaları için de bağışıklığa iyi gelen çeşitli kuruyemişler, kozalak şurupları ve aslanpençesi otu alacakmış. Rica edince kıramadım. Ailecek de hastalar. Hediye etmek şartıyla gelip mağazayı açayım, eve bir şeyler göndereyim dedim.

Kenardaki misafir araya girip ısrar ediyor: Hayat ta kabul etmem; aldığım her şeyi not alıyorum, hafta içi gelip kasiyer arkadaşlara ödememi yapıp fişimi alacağım. Gecenin bu vaktinde sağ olsun benim için zahmet edip bu mağazayı açması yetmez mi? Düşünsenize: Gece yarısında Onuncu Viyana’da bir eczaneyi şahsınıza özel açtırabilir misiniz? E burası da devasa bir kuruyemişçi olduğu gibi, tüm bu şifalı ürünleriyle de aynen bir doğal eczane gibi.

Ortam ve sohbet şenleniyor… Bu başarı hikayesini ben de neşeyle övüyorum. Sadece Türk toplumuyla kalmayıp adım adım Avusturya’daki her kesimden müşteriler çeken bu başarı hikayesini samimiyetle tebrik ediyorum. Ayrılırken Ambar Kuruyemiş’ten; gecenin bir vakti belki uykumuzu daha kaçırmak kastıyla özel değirmenden taze Türk kahvesi çekilip elimize sıkıştırılıyor. Viyana’nın bir kış gecesinde kese kağıdının içindeki taze çekilmiş Türk kahvesinin sıcaklığına sarılarak memleket tadında bir gece lezzetiyle eve doğru yöneliyor ve bu tarz güzel mekanların daha da çoğalmasını içimde temenni ediyorum.

Yayınlama: 31.12.2023
A+
A-
Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.