Türk ve roket bilimi | Tüm Türkiye uzaya gidip geldi…
Uzaya bu kadar düşkün ve meraklı bir millet olan Türklerin uzaya ancak 2024’te bir astronot göndermiş olması şaşırtıcı ve buna sevinmek ayrı şaşılacak bir konudur.
Alper Gezeravcı uzaydan çok şükür kazasız belasız döndü. Tüm Türkiye de onunla beraber uzaya gidip gelmiş olduk.
Gezeravcı’nın her hareketini ülkece heyecanla takip ettik.
Esasen bu işin bu kadar gecikmiş olması asıl şaşırtıcı olan konudur.
Uzaya bu kadar düşkün ve meraklı bir millet olan Türklerin uzaya ancak 2024’te bir astronot göndermiş olması asıl şaşırtıcı olan konudur.
İsmail Cevheri, Hezarfen Ahmet Çelebi gibi isimler zaten biliniyor.
Bu isimlerin ortak özelliği uçmaya çalışmasıdır; ama bir isim daha var ki onun amacı sadece uçmak değildi.
Hatta uçmakla ilgili bir sorunu da yoktu, onun asıl amacı uzaya gitmekti.
Bahsi geçen kişi Lagâri Hasan Çelebi idi.
Lagari, amacı Ay’a giderek uzayı keşfetmektir.
Belki Ay’a kadar gitmeyi başaramaz; ama semada en yüksek irtifaya çıkıp sonra kazasız belasız arz’a inmeyi başarmasını yine seyyahımızdan dinliyoruz:
Lagâri Hasan Çelebi, Murad Han’ın Kaya Sultan nam duhteri pakizesi vücude geldiği gece akube şadmanlığı oldu. Lagari Hasan, elli okka barut macunundan yedi kollu bir fişeng iacad etti. Sarayburnu’nda Hünkâr huzurunda fişenge bindi ve şakirdleri fişengi ateşlediler.
Lagari, ‘Padişahım seni Hüda’ya ısmarladım’ diyerek temcid ve tevhid ile evci asumana huruc eyledi…
Denize indi…
Yanında olan fişengleri ateş edip ruyi deryayı çeragan eyledi. Bam-ı felekde fişengi kebirinin barutu kalmayıp da zemine doğru nüzul ederken, ellerinde olan kartal kanatlarını açıp Sinanpaşa Kasrı önünde deryaya indi.
Oradan şenaverlik ederek uryan huzurı padişahiye geldi. Zemini bus ederek selam verdi. Bir kise akça ihsan olunup yetmiş akça ile sipahi yazıldı. Sonra Kırım’da Selamet Giray Han’a gidüp orada merhum oldu. Rahmetli yar-i gaar-ı sadıkımız idi.
Sultan Murat Lagari’ye gökyüzünde ne gördüğünü sorduğunda “Sultanım size İsa Nebi’den selam getirdim” demesi birçok kişinin kendisini meczup olarak değerlendirmesine neden olsa da Lagari sürüldüğü Ukrayna’da çalışmalarını sürdürür.
Dünyanın en önde gelen Roket mühendisliği çalışmalarını yapan Ruslar, bu çalışmalarda başlangıç tarihi olarak 1650 yılını alır.
Son yıllarda yapılan araştırmalar ortaya koyuyor ki Rusların bu bilime ilgi duymasını sağlayan en önemli etkenlerden birisi Lagari Hasan Çelebi ve öğrencilerinin burada sürdürdüğü çalışmalardır.
Prof. Dr. Arslan Terzioğlu, Lagari’nin Rus roket bilimine etkisini şöyle izah eder:
Evliya Çelebi’nin bu uçma denemeleri hakkında verdiği en mühim haberlerden biri de Lâgarî Hasan Çelebi’nin bu denemeden bir süre sonra Kırım’a Selâmet Giray Han’ın yanına gittiğini ve bilâhare orada vefat ettiğini belirtmesidir.
Rus roket tekniği âlimi S. N. Kuzmenko’nun yaptığı araştırmalara göre, ilk olarak Rusya’da Ukrayna bölgesinde XVII. yüzyıldan sonra roket tekniği ile ilgili çalışmalar başlamış olup, rokete ait ilk tarife Ukrayna’da 1650 yılında rastlanmaktadır.
Sonraları, Nikolojev ve K. I. Konstantinov (1818-1871) Rus roket tekniğinin bugünkü başarısını sağlayan çalışmalarını yine Ukrayna’da bu ilk çalışmalar üzerine kurdular.
Ukrayna’daki ilk Rus roket tekniği çalışmalarının Lâgarî Hasan Çelebi’nin Kırım’da ikâmeti ve ölümünden hemen sonraya tesadüf etmesi, Rus roket tekniği alanındaki çalışmalarda Türk mühendisi Lâgarî Hasan Çelebi ile talebelerinin tesiri olabileceği görüşünü destekler mahiyettedir.
26 Ağustos 1971’de Moskova’daki XIII. Bilimler Tarihi Kongresi’nde bu tezi savunduğumuzda, Ukrayna’daki Rus roket çalışmaları hakkında bildiri veren Rus ilim adamı S. N. Kuzmenko bu hususta benimle hemfikir olduğunu ve kendisinin de bunu destekleyici mahiyette Rus arşivlerinde araştırmalar yaptığını belirtti.
Türklerin roket ilgisi
Aslında Osmanlı döneminde roket diyebileceğimiz silahlara muazzam bir ilgi vardı. Bayramoğlu Ali Ağa’nın kaleme aldığı “Ümmü’l-Gaza fî Tedbîri’l-Harb ve Levazimihâ” isimli eserde “Humbaracılar” ocağında bu silahın gelişimi ile alakalı önemli bilgiler ediniyoruz.
Bayramoğlu Ali Ağa kendisinin yaptığı ve savaşta da kullanılan roketlerin ayrıntılı çizimi ve etkisini eserinde belirtir.
Eserde anlatıldığı üzere bu roketlerin iki özelliği son derece önemlidir.
İlki hedefe ulaştığında roketin farklı katmanlarla birden fazla patlama gerçekleştirerek tahribat gücünü artırmasıdır ki bugünün modern roketleri buna son teknoloji ile ulaşabildiğini biliyoruz:
Hakir bir tulumba icad eylemişimdir zira bizim humbaracılarımızın kullandığı tulumba ancak ateş saçar amma mezbur tulumba hem ateş saçar ve hem beşer onar tüfenkler var içinde kurşunatar.
Bayramoğlu Ali’nin eserinde belirttiği bir diğer özellik de roketlerinin hava ve benzeri koşullardan çok da etkilenmeden hedefine ulaştığı ve sapmanın az olduğudur ki bu bir çeşit güdüm teknolojisidir.
Bir çeşit terazi kullanarak roketinin tüm sapmaları hesapladığını ve hedefi büyük bir doğrulukla vurabildiği iddiasındadır:
Asla tehallüf eylemez ve aldatmaz ve kaçıncı hesabdan ise bildirir. Kullanacak şeydir. Amma şimdiki üstadlar cebinden bir terazi çıkarır bakar güya ki gizli bakar asla kendi dahi bilmez ne meziyetdedir.
Mademki terazide meydan yokdur anlamaz ve hem kırk beş hesabındandır zira doksan hesabından terazi kimsede yokdur bu hakir icad eyledim vekimse de bu sanatı bilmezler bu dahi birer kârdır havanın içinin doğruluğun bildirir humbaracılara lâzımdır.
Velhasıl, birileri küçümseyecek belki turistik gezi diyecektir, ama uzay ufku bu denli geniş bir milletin en büyük hayali olan uzaydan/uçmaktan bu kadar kopartılmışken Gezeravcı’nın milyonlarca Türk çocuğuna ilham olacağı aşikâr. | Mehmed Mazlum Çelik | © The Independentturkish