Alevi geleneğinde “Serbest Alevilik” diye bir kavram yoktur!

Avusturya Alevi Birlikleri Federasyonu [AABF], Aleviliğin hiçbir dine bağlı olmadan kendine özgün bir inanç olarak Avusturya resmi makamları tarafından tanındığını duyurmasına karşın, Avusturya Alevi İnanç Toplumu (ALEVI) yaptığı açıklamada, ilgili tanınmanın, Avusturya İnançlar Dairesinin (Kultusamt) üzerinden gerçekleştiğini ileri sürdü…

Alevi geleneğinde “Serbest Alevilik” diye bir kavram yoktur!

Avusturya’da yaşayan Alevi toplumunu temsil eden iki kurum, Avusturya Alevi İnanç Toplumu (ALEVI) ile Avusturya Alevi Birlikleri Federasyonu [AABF] arasında 2010 yılından beri devam eden tartışmalara, geçtiğimiz gün Avusturya Alevi Birlikleri Federasyonu [AABF] tarafından yapılan “resmi tanınma” basın açıklaması yeni bir boyut kazandırdı. 

Avusturya Alevi Birlikleri Federasyonu [AABF] geçtiğimiz ay yaptığı bir açıklamada Aleviliğin hiçbir dine bağlı olmadan kendine özgün bir inanç olarak Avusturya resmi makamları tarafından tanındığını duyurdu. 

Açıklamada, “Avusturya Alevi Birlikleri Federasyonu ailesi olarak on üç yıldır sürdürdüğümüz onurlu hak ve hukuk mücadelemizde, nihai hukuksal sonucu aldık ve ilk defa bir ülkede özelinde, “Alevilik kendine özgü bir inanç” olarak tanındı! 

Aleviliğe mensup canların 1960 yıllarında Avrupa’ya göçü ile başlayan hikayemiz, Avusturya’da tüm ülke genelinde eşit yurttaşlık, din ve vicdan özgürlüğü çerçevesinde, Alevi inancının tüm diğer inançlar gibi “kendine özgü bir İnanç” olarak tanınması, Alevilerin geleceği için bir dönüm noktası olmuştur!” dendi. 

“13 Yıllık Hukuk Mücadelesi ile Kazanılmış Bir Hak Yoktur!”

Avusturya Alevi İnanç Toplumu (ALEVI) tarafından kamuoyuna dün yapılan açıklamada, Aleviler Avusturya Alevi İnanç Toplumu (ALEVI) çatısı altında temsil edilmektedir diyerek, Avusturya Alevi Birlikleri Federasyonu [AABF] basın açıklamasına ithafen, “Bu eski dostlarımız, 13 yıl boyunca sayısız mahkemeye tanınma hususunda itirazda bulundular. Bu mahkemeleri kaybettiler. Hukuk mücadeleleri sonucu tanınmayı, mahkeme kararı ile aldıkları ifadeleri, gerçek dışıdır. Hukuk yoluyla, bağımsız ve tarafsız Avusturya Mahkemelerinin bir kararı sonucu tanınma gerçekleşmemiştir. Tanınmaları, sayısız kerelerce değiştirdikleri tüzükle ve bizleri karalamak için kullandıkları, Avusturya’nın Diyaneti diye ifade ettikleri Avusturya İnançlar Dairesinin (Kultusamt) üzerinden gerçekleşmiştir.” Dendi. 

Avusturya Alevi İnanç Toplumu (ALEVI) tarafından yapılan açıklama şöyle: 

“Alevilik geleneğinde yeri olmayan “Serbest Alevilik” inanç esasları ne?

Alevi geleneğinde “serbest alevilik” diye bir kavram yoktur. Serbest Alevilik hangi inançsal teolojiyi esas almaktadır? Kısaca bu inancın teolojisi nedir? Bu sorumuza yanıt bugüne kadar bulamadık. Yanıt verilmedi. Senkertik bir inançtan – Serbest Aleviliğe nasıl evrildiğini bilemiyoruz!

Aleviliğin başına veya sonuna hiç bir ek getirmeyeceğiz diyenler için muhtemeldir ki, Serbest sözcüğü, Avrupai sözcüğü ön ek olmasa gerek!

Kamuoyunun merak ettikleri

Tanınmak için inançlar dairesine teslim edilen tüzük niçin açıklanmıyor!

Serbest Alevilik’in Allah inancı nasıldır?

Muhammed onların dininde de peygamber midir?

Şah-ı Merdan Ali, bu yolun kurucusu inançlarında var mı?

Muhammed dinidir bizim dinimiz diyen Pir Sultan Abdal’ı nereye koyacaklar?

Muhammed’in dininin adı nedir?

Yedi ulu ozanlarımızdan birisi olan Şah Hatayi’yi ne yapacaklar? Cemlerden onun düvaz, deyiş ve nefeslerini çıkaracaklar mı? Hatayi‘siz bir cem yapabilecekler mi? Miraçlama bölümünü kaldıracaklar mı?

İslam Peygamberi Muhammed Mustafanın gözünün nuru torunu, Şahı Merdan ve Ana Fatmanın evladı, Deşti Kerbela Hz. Hüseyin için yüzlerce yıldır cemlerde göz yaşlarını döken insanlara ne diyecekler?

Muharrem ayında ne yapacaklar? 12 İmamları kabul ediyorlar mı? 12 İmam orucu bu onların Serbest, Hür, Alevilik tüzüklerinde var mı?

Muharrem ayında 2019 yılı öncesinde yaptıkları gibi birlikte oruç açma seremonisi yapacaklar mı?

Bu günlerde, Allah‘ı, Muhammed‘i ve Ali’yi kabul etmeyen yazarları, avukatları gene konuşmacı olarak Muharrem sohbetlerine davet edecekler mi?

Tanınma başvuruları için sünni bir ilahiyatçıya Serbest Alevilik üzerine bilirkişi raporu yazdırdılar mı?

Değerli basın mensupları, değerli kamuoyu,

Alevilik bir kesim tarafından “Müteşerri İslam (Sünnilik ve Şiilik)”’a yamanmaya çalışılmakta, bir yandan da inançsız, siyaset tüccarları tarafından içi boşaltılarak özünden uzaklaştırılmaya çalışılmaktadır. Aleviler üzerinde çok çeşitli mühendislik faaliyetleri mevcuttur.

Alevilik Ali’den, Muhammet’ten, 12 İmamlardan, Nesimi’den, Fuzuli’den, Hatayi’den, Pir Sultan’dan, Kul Himmet’ten, Yemini’den, Virani’den, Yunus Emre’den koparılmaya çalışılmaktadır.

Bazı bireyler, kişisel olarak kendilerini Alevilik değerleriyle bağdaşmıyor görebilirler. Hiç kimse, Aleviliği benimsemek ve biz Aleviler gibi ibadet etmek, inanmak zorunda değildir. Her inanç saygındır. Aleviliğe inanmayanların, Alevilik erkanlarını, uygulamalarını (örneğin secde etmek) ilkel, feodal görenlerin, kendilerine yeni inanç bulmalarını saygıyla karşılıyoruz. İstedikleri şeylere inanma ya da inanmama özgürlükleri vardır. Ancak, onlarda olan bu hak biz Alevilerde de mevcuttur. Bizim yüzlerce yıldır neye inanıp inanmadığımız bellidir. Bizim teolojimizin temeli Kırklar Meclisidir. Aleviliğin temel taşları olan, 12 İmamları, Ehli Beyti, Şahı Merdan Ali’yi redden, Yedi ulu ozanların pek çoğunu yok sayan bir Alevilik yoktur. Olmamıştır. Olmayacaktır. Bunları kabul etmeyen pek çok din vardır. Bu insanlar bu dinlere mensup olabilirler ya da yeni bir inanç kurabilirler. Onların bu haklarına saygı gösteririz ancak,

Nasıl ki, Musa’sız bir Musevilik Yahudilik,

İsa’sız bir İsevi’lik, Hristiyanlık,

Muhammed’siz bir İslam,

Buda’sız bir Budizm olmaz ise,

Ali’siz bir Alevilik te mümkün değildir. Ali’siz olan inanç Alevilik değildir.

Şah-ı Merdan

Bizim inandığımız tek bir Ali vardır.

O, Haydar’ı Kerrardır. O, Şah-ı Merdan’dır. O , Muhammed Mustafa’nın amcasının oğlu ve kızı Fatma’nın eşidir. O, Ebu Talip oğlu Hz. Ali’dir. O, Ebu Turap’tır. O, Şahı Velayettir. O, Velilerin başı, Aleviliğin kurucusu, Adaletin sembolüdür. O, Deşt-i Kerbela Hz. Hüseyin’in babasıdır. O, dillerden hiç eksik olmayan

La feta İlla Ali, la seyfa illa Zülfikar dır.

Neden bu arayışlar? Misyonerlik faaliyetleri, Alevifobi! Sorumlu Diyanet…

Alevileri çeşitli arayışlara iten, yüzlerce yıldır, biz Alevilerin anavatanlarında bizleri tanımayan, yok sayan, asker ihtiyacını giderirken müslüman gören, çıkarı bittiğinde, dinsiz kafir, islam dışı, rafizi, zındık, katli vacip, mum söndü yapan diye adlandıran, Selçukludan bugüne, Alevi varlığını inakar eden ceberrut devlet yapısıdır.

Ne acı ki, ülkemizde bugün kaç milyon Alevinin yaşadığını dahi bilmemekteyiz. Okullarda Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersi adı altında Sünni anlayış çocuklarımıza zorunlu bir şekilde öğretilmekte, adeta laik devlet eliyle misyonerlik yapılmaktadır. Bir kapıcısı dahi Alevi olmayan Diyanet İşleri Başkanlığı, Aleviler üzerinde en büyük misyonerlik yapan kurumdur. Bu kurum laik, seküler devlet anlayışına taban tabana terstir. Derhal kapatılmalıdır.

Bir yandan zorunlu din dersleri eliyle misyonerlik faaliyetlerine tabi tutulan çocuklarımız, öte yandan devletin kurumlarında görev verilmeyen, bir şekilde girmiş olanların da çeşitli operasyonlar sonucu uzaklaştırıldığı bir ülkede Alevi olmak ve kalmak büyük bir cesaret istemektedir. Bu Alevifobi’nin ta kendisidir ve Alevifobi bir insanlık suçudur!

Saygıdeğer basın mensupları, saygıdeğer kamuoyu,

Bir ülke düşünün ki, tek bir üniversite rektörü Alevi olmasın. Tek bir Alevi bakan yok. Tek bir genel müdür Alevi değil.

İşte bu ortam, bu durum, yüzlerce yıldan beri süren ceberrut anlayış, Ebu Suud anlayışı, devletin genlerine yerleşmiştir. Bu ötekileştirici anlayış, sürekli olarak “Eğer müslümansanız “Cami” ye gelin. Müslümansanız “Namaz kılın” İfadelerinde kendini buluyor. Hayır bir kez daha haykırıyoruz. Bizim ibadetimiz Cem ve ibadethanemiz Cemevidir!

Alevileri Ali’siz vs. türü anlamsız arayışlara iten Alevileri tanımamakta ısrar eden, ceberrut ve tassupçu yapı ve mezhepçi idare anlayışıdır! En büyük sorumlusu ise, Diyanettir!

Çözüm:

Türkiye’de Alevilik, sazıyla, sözüyle, cemiyle, cemeviyle, muhabbetiyle, dedesiyle, piriyle, mürşidi ve rehberiyle, ocak sistemiyle, bir diğer görüntüsü bektaşi babasıyla, halifesiyle, halifebabasıyla, dedebabasıyla bir diğer görüntüsü olan şeyhi ile, amcasıyla tanındığı zaman, bu arayışlar kendiliğinden yok olacaktır.

Kısaca devletin ceberrut politikası, bu tür yeni, Alevilikle uzaktan yakında ilişkisi olmayan, olması da mümkün olmayan arayışları Alevi toplumu içerisine sokmaktadır. Bu arayışlar ve buna kaynaklık edenler aynı ruh ikizleridir. Nerelere hizmet ettikleri açıktır.

Son söz:

Bu itibarla, Türkiye Cumhuriyeti devletini, 2010 yılında Avusturya Federal Cumhuriyetinin yaptığı gibi Aleviliği olduğu gibi tanımaya, Cemevlerini kabul etmeye, Alevileri herhangi bir statüyle değil, eşit haklara sahip inanç toplumu statüsü ile tanımaya çağırıyoruz.

Bu tanınma gerçekleştiği gün, ne Ali’sizlik arayışı ne de Şiileştirme ya da Sünnileştirme politikaları taraftar bulamayacaktır. Türkiye tüm renkleri bir arada olduğu zaman güzeldir. Aleviliği tanınmayan bir Türkiye’nin özgür, demokratik dünyada yer bulması mümkün değildir. Alevisiyle, Sünnisiyle, Şiisiyle, diğer başka inançlarıyla, tüm inançların birbirlerine saygı gösterdiği, birarada yaşadığı bir Türkiye bizim özlemimizdir.

Alevilerin içerisinde aykırı eğilim ve arayışlara son verecek gelişme, Alevilerin anavatanlarında kendileri olarak tanındıkları gelişme olacaktır.

Ebu Suud’un fetva ve iftiralarını Aleviler arasına taşıyanların kendilerine gelmelerini, ne yaptıklarının farkına varmalarını, ceberrut devlet yapısının politikalarına eklemlenmemelerini umuyoruz.” | ©  DerVirgül

Yayınlama: 27.05.2022
A+
A-
Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.