Türkiye’den telefonla aranmanın bitmeyen endişesi
Yurtdışında yaşayan insanları, Türkiye’den aranması devamlı tedirgin etmiştir. Çünkü cep telefonu kullanımından öncelere dayanan, telefon kulübelerinden Türkiye’yi arama geleneği, zamanla devamlı arayan taraf düşüncesini bizlere kanıksatmıştır.
İnternet üzerinden görüntülü görüşmelerin yapılması da 40 yaş üstündekilerde halen Türkiye’den aranmanın verdiği tedirginliği yok etmeye yetmemiştir.
Yeni nesil neden tedirgin olduğumuzu sorabilir.
1995 ve 96 yıllarından önce bazılarımızda ev telefonu vardı ve bu telefondan bile kimi zaman Türkiye’yi aramaz yine telefon kulübesini tercih ederdik. Çünkü çok pahalıya mal olabiliyordu. Avusturya’da durum böyle olunca, Türkiye’den bizim aranmamızı da beklemiyor, hayat pahalılığı nedeniyle anlayışla karşılıyor ve devamlı bizler telefonla arıyorduk.
Ancak, acil durumlarda Türkiye’den telefon gelirdi… Acil durum telefonları da bizlere hep üzücü haber ulaştırır, bulduğumuz ilk ulaşım aracıyla Türkiye’nin yolunu tutardık.
İşte bu yüzden Türkiye’den gelen telefon bugün bile bazılarımızı, geçmişin verdiği alışkanlık ve acı hatıralar nedeniyle endişelendirir.
2 Kasım 2020 Viyana saldırısı
Belki de Türkiye’den hiç bu kadar aranmamıştım. O gün Viyana’da bir terör saldırısı olmuş dört kişi hayatını kaybederken 27 kişi yaralanmıştı.
Daha hiç kimseler neler olduğunu tam olarak bilmiyorken, 0090 ülke koduyla başlayan onlarca telefon almıştım. Çocuklarını Viyana’ya üniversiteye gönderen aileler, gazeteden aldıkları numaraları çeviriyor ve bir haber almanın peşine düşüyorlardı.
Bütün ailelerin çocuklarının ismini bir listeye yazmıştım. Bir yandan da onları teselli ediyor, saldırının çok büyük olmadığını söylüyordum. Arayan onlarca anneye ve babaya karşı çok çaresiz hissettim kendimi. Türkiye televizyon kanallarından telefon bağlantısıyla bilgi vermem istendi. Olay yerine 300 metre uzaklıktaydım ancak ben dahil emniyet birimleri bile net bir şey anlatamıyorlardı. O gün Türkiye’deki anne ve babalar bizim gibi sabaha kadar uyumadılar.
Sanırım gecen aydı veya iki ay oldu. Yine Türkiye numarasından arandım. Yine endişeli bir anne ve ağabey…
Gelişmelerin kişi hakları korunması nedeniyle, özele çok girmeden anlatacak olursam; uzak ülkeye üniversite eğitimini yapsın diye gönderilen bir evlat ve ondan haber alamayan bir anne.
Çocukları Viyana’da ağır bir hastalık nedeniyle hastaneye kaldırılmış ve ondan haber alamıyorlar. Gazetedeki telefon numarasından bana ulaşan anne, bana yarım saat uzaklıktaki hastanede yattığını öğrendiğim kızı için endişeleniyordu.
Söylediğim gibi, Türkiye’den arandığımızda bizde bir endişe oluşur. Birazda hazırlıklı ve soğuk kanlıyız artık. Yapabileceğimizin en iyisini bir anne ve baba için yapmalıydık.
Bizim aşamayacağımız bürokrasiyi aşabilecek makamlara ulaşarak Viyana Başkonsolosu Cafer Mert Özmert beye durumu anlattım. Yaklaşık bir saat sonra aile Türkiye’den beni tekrar arayarak, konsolosluğun harekete geçtiğini ve kendilerini durumu bildirmek için aradıkları bilgisini verdi.
Ağır bir hastalık geçiren üniversite öğrencinin durumu, konsolosluktan büyükelçiliğe bildirilerek, Büyükelçi Ozan Ceyhun ve eşinin bizzat ilgilendiği bilgisi de daha sonraları bana ulaştı.
Anne ve baba bir süre sonra Viyana’ya gelerek kızlarına kavuştu ve iyileşmesini burada beklediler. Bütün bu süreçte ailenin kalacak yerine kadar ve resmi işlemlerde elçilik ve konsolosluğun yalnız bırakmadığını, dört gün önce öğrencinin babası beni arayarak yaklaşık bir saat anlattı. Çok mutlu ve gururlu olduğunu söyledi. Herkese teşekkürlerini iletti.
Şu günlerde üniversite öğrencisi hastaneden taburcu olacak. Babası sağlığına kavuştuğunu söyledi. Çok sevindik…
Türkiye’den gelen bu telefon görüşmesinin sonu güzel bitti. Aile mutlu, Elçilik ve konsolosluk gururlu, aileye yardımcı olan ve yardımcı olmak isteyen insanımız ise, endişeyle yeni telefonlar beklemekte…