Avusturya aşırı sağın, SPÖ ve ÖVP ise, sağ popülizmin kuşatması altında
Avusturya’da farklı kesimlerden uzmanlar, 2024 sonbaharında yapılacak genel seçimlerde bütün yolların aşırı sağa çıkacağını düşünüyor. Avusturya siyasi geleneğinde seçimlere aylar kala, aşırısı sağ partiye karşı kapsamlı bir karşı kampanya başlatılmışsa, o seçimlerden aşırı sağın güçlü çıkacağını beklemeliyiz… Böyle bir durumda Türkiye kökenli göçmenleri ne gibi tehlikeler bekliyor olabilir?
| Adem Hüyük
41 yıldır hiçbir partinin tek başına iktidar olamadığı ülkeyi, üç koalisyon hükümeti dışında devamlı iki parti yönetti; Sosyal Demokrat Parti [SPÖ] ve Halk Partisi [ÖVP].
İkinci Cumhuriyet’teki ilk parlamento seçimi 25 Kasım 1945’te yapıldı. 3,5 milyon Avustralyalı, oy kullanma hakkına sahipti, yüzde 93’ü oy kullanmaya gitti. İkinci Cumhuriyeti, ÖVP ile SPÖ arasındaki kurulan büyük koalisyon olarak nitelenen hükümetler yönetmiştir. Diğer partiler zaman zaman, denge görevi görmüş, ana akım iki partinin karşılıklı siyasi manevralarında, tehdit unsuru olarak gösterilmiş ve kullanılmıştır. Her iki parti de hem federal hem de eyalet hükümetlerini kurarken, koalisyon üzerinden kurulması şart olan hükümetlerde, diğer partileri, birbirlerine alternatif göstererek siyasi üstünlük yarışına girmişlerdir.
SPÖ-FPÖ koalisyon hükümeti
Avusturya kamuoyunda eski SS subaylarının kurduğu aşırı sağcı parti olarak tanınan Özgürlük Partisi [FPÖ], SPÖ sayesinde meşrulaşmaya başlamıştır. ÖVP ile uzun koalisyon görüşmelerinden sonra, Bruno Kreisky yönetimindeki SPÖ, Friedrich Peter yönetimindeki FPÖ’nün desteğiyle, 1970 yılında Ulusal Konsey seçimlerinden sonra bir azınlık hükümeti kurdu. FPÖ desteğinin bedeli, o dönemde FPÖ gibi daha küçük partileri daha az dezavantajlı hale getiren seçim kanununda yapılan bir değişiklik ve buna bağlı olarak Ulusal Konsey’deki sandalye sayısında bir artışı sağladı. Gerçek bir SPÖ-FPÖ hükümet koalisyonu, 1983’ten 1987’ye kadar Federal Şansölyeler Fred Sinowatz ve Franz Vranitzky ve Şansölye Yardımcısı Norbert Steger (FPÖ) yönetiminde federal düzeyde o zamana kadar yalnızca bir kez ortaya çıktı.
Jörg Haider dönemi
1986’da Jörg Haider’in FPÖ federal parti başkanlığına seçilmesiyle dengeler değişmiş, Haider belirgin bir şekilde milliyetçi ve sağcı popülist bir yönelimi temsil eden lider konumuna gelmiştir. FPÖ’nün koalisyon zamanlarının üçte ikisinden fazlası [2000’den 2006’ya ve 2017’den 2019’a] ÖVP ile, 1983’ten 1986’daki seçime kadar kırmızı-mavi yani SPÖ-FPÖ’li bir koalisyon vardı.
FPÖ liderine siyasi baskı, FPÖ’nün seçimlerde başarı sağlayacağının habercisidir
Ancak FPÖ’nün seçimlerde yükselişe geçeceği önceden bilindiğinden, İsrail ve ABD başta olmak üzere uluslar arası baskıya maruz kalan Avusturya, seçim kampanyaları başlamadan önce FPÖ lideri her kimse, ona karşı bir siyasi baskı kampanyası başlatmıştır.
Bu kendisini FPÖ liderleri Jörg Haider, Heinz-Christian Strache ve mevcut genel başkan Herbert Kickl üzerinde kendisini göstermiştir.
Şu günlerde anket sonuçları 2024 sonbahar seçimlerinde FPÖ’nün önemli derecede başarı sağlayacağını gösteriyor. Bu nedenle, eskiden olduğu gibi Herbert Kickl hedefe konmuş durumda.
Avusturya siyasi tarihini yakından takip edenler çok iyi bilir ki. Devletin bütün kurumları aynı şekilde FPÖ’ye karşı cephe alıyorsa, FPÖ iktidara yürüyor demektir. Umarız iktidarı alamaz!
FPÖ’nün hükümette yer alması bizi nasıl etkiler?
Ekim 2017 Erken Genel Seçimleri sonucunda ÖVP ile hükümet kuran FPÖ, aldığı İçişleri, Ulaştırma ve Savunma bakanlıkları sonucunda, Ulaştırma bakanlığı “Türkçe ehliyet sınavlarını” kaldırarak, ehliyet sınavlarını Almanca yapılması zorunluluğunu getirmiştir.
2024 sonbahar seçimleri sonrasında olası bir FPÖ’lü hükümetin yapabilecekleri ve bizi direk ilgilendiren kısıtlamalar ise şöyle olması muhtemeldir: FPÖ, Suriye ve Afgan mültecilerine uygulayacağı kaçınılmaz olan yeni yasaların kapsamı, Türkiye göçmenlerine de bir şekilde değecek ve oturum izinleri ve vatandaşlık alımlarındaki katı kurallar, katmerleşerek göçmenlere yansıyacak.
Ayrıca, geçmişte entegrasyon politikalarında esas alınan Almanca öğrenme zorunluluğu, entegre olunmuş sayılmayacak, ÖVP’nin “öncü kültür” projesi kapsamında başlattığı “Avusturya değerleri” gibi kültürel, ekonomik ve sosyal bir takım asimilasyona kadar uzanabilecek yaptırımlarla göçmenler karşı karşıya kalabileceklerdir.
Mültecilere tavır alarak, birçok göçmenin FPÖ’ye oy vermesi beklenirken, göçmenler Anadolu’da dilden dile dolaşan, “o sarı öküzü vermeyecektik” pişmanlığını yaşayabilir.
Sonuç olarak, Avusturya’da her alanda aşırı sağcı parti hakkında olumsuz söylentiler geziniyorsa, anlayın ki aşırı sağcı FPÖ çok güçleniyor… | ©DerVirgül.