Röportaj | Ana dili Türkçe olan, Almanca öğrenmekte zorlanıyor mu?
| Adem Hüyük
Almanca ve Türkçe, farklı dil ailelerine ait oldukları için bazı dilbilgisi yapıları, kelime dağarcığı ve telaffuz farklılıkları bulunmaktadır.
Almanca dil bilgisi karmaşık ve sistematiktir. Bu dili öğrenirken isimlerin çekimi, hâl değişimi ve fiillerin çekimi gibi kurallara hâkim olmak gerekir. Almanca öğrenirken en büyük sorunlardan biri vakalar olabilir. Almancadaki isimlerde eril cinsiyet için “der”, dişil cinsiyet ve çoğul için “die” ve nötr cinsiyet için “das” olmak üzere üç artikelden biri kullanılır. Cinsiyete bağlı olarak artikeller değişir.
Almanca öğrenme süreci, kişinin motivasyonu, öğrenme yöntemleri, sürekli pratik yapma alışkanlığı ve yeni dildeki içsel çaba gibi birçok faktöre bağlıdır. Herkesin dil öğrenme süreci farklı olabilir ve bazıları daha hızlı öğrenebilirken diğerleri daha fazla zamana ihtiyaç duyabilir. Önemli olan sabır, tutku ve düzenli bir çalışma disiplinidir.
Evlilik, öğrenci veya aile birleşimi gibi çeşitli nedenlerle Avusturya’ya sonradan gelen; yani 18 yaşından sonra gelenlerin Almanca öğrenmesi geneli bağlamasa da büyük bir caba gerektirmektedir. Sonradan Avusturya’ya gelenlerin Almanca karşısında zorluk yaşaması, gelen kişinin geldiği ülkedeki eğitim seviyesi ve anadiline olan hakimiyetiyle de direk bağlantılıdır.
Uzun yıllar Viyana’da Almanca dil kursları veren Ahmet Özbek, Viyana ve Aşağı Avusturya eyaletinde verdiği kurslardan edindiği tecrübelilerini Der Virgül’e aktardı.
Türkçe dilbilgisine hâkim olan daha hızlı mı Almanca öğreniyor?
Ahmet Özbek: Günümüz Türkiye’sinde insanlar günde ortalama 300 ila 400 kelime kullanıyor. Ancak bu rakam Avusturya’da yaklaşık dört kat daha fazla. Kırsal alandan gelen insanların çoğunluğu Türkçe dil bilgisine hâkim olmadığından, Almanca dilinin zenginliği karşısında yetersiz kalıyor ve ezberci bir anlayışla dil öğrenmeye çalışıyor. Ancak Türkçe dil bilgisine hâkim olanların, Almanca karşısında yetersizliği azalmakta ve hatta Almanca öğrendikçe, günlük kullandığı kelime sayısını artırmaktadır.
Almanca öğrenerek sosyal hayata karışanlar, aynı zamanda Türkçelerini de geliştirmiş oluyorlar.
Örnek verecek olursak; “Aile yardımı” gibi terimler Almancadan çeviri yapılarak Türkçe olarak hayatımıza girmiştir.
Almanca kurslarına gelenlere önerileriniz nelerdir?
Ahmet Özbek: İlk önce kurlara düzenli gelinmesi çok önemli. Ve yine kursların ilk üç haftasında sabırlı olmaları ve pes etmemeleri gerekmektedir. Zira dördüncü haftadan itibaren Almanca öğrenmeye başlanılıyor ve dili sevemeye başlıyorlar.
En önemlisi, yerli halkla diyalog kurulması hem Almanca dilinin öğrenilmesinde hem de onlara karşı önyargıların kırılmasını sağlayacaktır.
Günlük beş kelime öğrenerek ve günlük yaşamda bunu aktif şekilde kullanması taktirde, bu kelimeler kalıcı hale geliyor.
Bizi zorlayan ise, Almanca terimlerin Türkçe karşılığının öğrenciler tarafından bilinmemesidir. Bu nedenle biz bir nevi Türkçede öğretmiş oluyoruz.
Almanca kursları sonrasında sertifika veriyorsunuz. Bu ne işe yarıyor?
Ahmet Özbek: Avusturya Entegrasyon Fonu tarafından öngörülen A2 sertifikası alan öğrenciler, Avusturya’da üç yıllık oturum izni almayı sağlıyor.
A2 sertifikası, günlük yaşantısında alışverişini yapmak, resmi daireler de vb. alanlarda kendini ifade edebilecek kadar Almanca seviyesine sahip olduğunun kanıtıdır.
B1 sertifikası ise, beş yıllık oturum kartının alınması, diğer şeylerin yerine getirilmesi durumunda Avusturya vatandaşlığı alma hakkına sahip olduğunuzun katını sayılmaktadır.
Almanca öğrenmek zorunda olanların bilmesi gereken, Avusturya’da her gecen gün şartlar daha da kötüye gitmekte olduğunu bilmeleri ve Almanca öğrenmeyi ihmal etmemelerini tavsiye ediyorum. | ©DerVirgül