Duyarsız topluma giden dikenli yol | Ayağa kalk titre ve kendi öz benliğini bul!
Duyarsızlık birdenbire oluşan bir olgu değildir, bunları bir araya getiren bazı sebepler bazı durumlar vardır.
Bunlar toplum içindeki yozlaşmanın, bana dokunmayan yılan bin yaşasın, ya bana bir şey olursa, gelip bana da bir zarar verirse, benden uzak olsun da kime yakın olursa olsun, benim de çoluğum çocuğum var gelip bana sararsa ben ne yapacağım gibi durumlardan ve toplum içindeki sosyal medyanın yaygınlaşmasıyla ortaya çıkan duyarsızlığın bir sonucudur bunlar.
Biz toplumsal dayanışma ruhunun ve mayamızın sağlamlığıyla bilinen bir toplumduk. Ancak öyle bir hale geldik ki gözümüzün önünde çıkan kavgalara, sokak ortasında kadını döven erkeğe müdahale etmemeye, çocukları döven tehdit eden kişileri görmezlikten gelmeye, kadını sokak ortasında öldüren erkeğe müdahale etmemeye kadar giden bir cinnet toplumu olmaya yüz tutmaya başladık.
Güncel bir olayda gördüğümüz manzara gibi bir kızımızın yaşadığı durumda aynı bu saydığımız durumların bir benzeridir.
Defalarca tehditler savuran bir adamın surlara tehdit ederek götürüp o kadar milletin gözleri önünde surlara çıkarıp orada canice katledip, kafasını kestikten sonra annesini çağırıp kızını huzura kavuşturdum diyerek annesini dayanılmaz acılar içine sokan böyle bir caninin engellenmemiş olması insanlık adına söylenecek bir şeyin olmadığının bir göstergesidir.
Bu saatten sonra insanlık öldü desek yerinde olur. O annenin tarifsiz acısını içinde hissetmeyen hiçbir kimsenin var olduğunu zannetmiyorum.
Ancak bu kadar bizim duyarsız olmamızın bir gerekçesi olabilir mi?
İnsanlığımızı ne zaman kaybettik?
Bu kadar duyarsız olmamızın gerekçeleri nelerdir?
Bunların hepsinin alt yapısında yatan bana bir şey olmaz, ben ne yaparsa yapayım 25 suç kaydım da olsa 50 suç kaydım da olsa ben mahkemeye çıkarım bana bir şey olmaz düşüncesinde yatmaktadır.
Bir ülkede adalet duygusunun zayıflaması o ülkede toplumsal bunalımlara neden olmaktadır. Böylece gözünün önünde olan bir olaya hiç kimse müdahale etmemektedir.
Can güvenliğim yok diyen bu kadınların, çocukların feryadını kim duyacak. Kadını koruyayım diye müdahale eden bir gencin saldırgan adamın elindeki bıçak darbesinin kendine dönmesi ile ölmesinden suçlu görülmesi gibi.
Sonra dayak yiyen kadının döver de sever de o beni öldürmeyecekti gibi sözlerle toplumun kılcal damarlarına bir bıçak gibi saplanmıştır. Artık hiç kimse dayak yiyen birini gördüğünde inancının zayıflamasından dolayı kimseye yardım etme hissi uyanmamaktadır. Kimseye güveni de kalmamıştır.
Toplumsal medya bunu iyice fişekleyerek toplumun hücresine kadar bu dayanışma ruhunu öldürecek seviyede yansıtmış ki artık insanın yanında bir olay gördüğünde bile müdahale edecek bir durumu ortadan kaldırmıştır. Sürekli bu haberlerden dolayı insanlar duyarsız hale gelmiş ve bu durumu sanki herhangi bir olay gibi görmeye başlamışlardır.
Bu da toplumun birbirine yardım etme inancını zayıflatmış, adalet duygusu bitme noktasına gelmiştir. Artık şuna inanmalıyız: Bir gün adalet herkese lazımdır. Klişe bir laftır ama her an insanın başına ne geleceğini kestiremeyiz.
Toplumumuzda en kısa zamanda adalet duygusunu işletmeliyiz ve iş işten geçtikten sonra adalet duygusu yok olduktan sonra adalet olsa neye yarar neye yarar…
Eskiden Türk toplumunda adalet duygusu ön plandaydı bütün milletler bizim adalet duygusunu örnek alır imrenirlerdi ancak şimdi biz Avrupa’nın adalet duygusuna muhtaç duruma geldik biz öyle bir hal aldık ki artık birbirimizi tanıyamaz hale geldik.
Bu durum artık toplum bilincini kaybetmemize neden olmaktadır.
Ayağa kalk titre ve kendi öz benliğini bul!
Türk Milleti adalet duygun yok olmadan kendine gel, duyarsızlıktan vazgeç!