Kendinizi gerçekten tanıyor musunuz?
| Dr. Mert Orçun Aktay Independent Türkçe için yazdı…
Hayatın akışı içerisinde pek çok insan, mutluluğu farklı yerlerde arar.
Kimimiz iç huzur peşindeyiz, kimimizse dış görünüşümüzü daha güzel hale getirmek için çabalarız.
Özellikle aile hayatı içerisinde, karşılaştığımız zorluklar ve stresler, ruh halimizi ve özgüvenimizi doğrudan etkiler.
Bununla birlikte aynaya baktığımızda gördüğümüz yüz, kendimizle ilgili hislerimizi de derinden şekillendirir.
Ancak bu iki olgu -aile içindeki duygusal durumumuz ve dış görünüşümüz- aslında birbirinden bağımsız değildir.
İkisi arasında güçlü bir bağ vardır ve bu bağ hem aile danışmanı hem de estetik cerrah olarak mesleki deneyimlerimde her gün karşılaştığım bir gerçek.
Özellikle danışmanlık seanslarında aile ilişkileri üzerine konuşurken, estetik taleplerin aslında derinlerde yatan başka ihtiyaçların bir yansıması olduğunu gözlemliyorum.
Bazen eşler arasında yaşanan sorunlar, bireylerin dış görünüşlerine olan güvenini zedeleyebilir.
Ya da çocukluk döneminde aileden gelen eleştiriler, kişinin estetik kaygılarını besleyebilir.
Bu nedenle, estetik cerrah olarak bir operasyon yapmadan önce danışman kimliğimle kişinin psikolojik durumunu anlamaya çalışırım.
Çünkü dış görünüşe yapılan müdahalenin uzun vadede olumlu bir etkisi olabilmesi için, kişinin ruhsal dengesinin de göz önünde bulundurulması şarttır.
Estetik, mutluluğun anahtarı mı?
Estetik operasyonlar, dış görünüşünü değiştirmek isteyen pek çok kişi için cazip bir çözüm olabilir.
Burnun şeklinin düzeltilmesi, ciltteki kırışıklıkların giderilmesi ya da fazla kiloların alınması, kişiye kendini daha iyi hissettirebilir.
Ancak burada dikkat edilmesi gereken bir nokta var: Estetik operasyonların yalnızca fiziksel bir müdahale olmadığı, aynı zamanda kişinin ruh sağlığına da etki edebileceği gerçeği.
Kendimize şu soruyu sormalıyız:
Estetik bir operasyon geçirerek gerçekten mutlu olabilir miyim?
Yaptığım gözlemler, dış görünüşünden memnun olmayan insanların genellikle ruhsal bir tatminsizlik yaşadıklarını gösteriyor.
Bu tatminsizliğin kaynağı, bazen aile içindeki ilişkilerde yaşanan çatışmalar ya da bireyin kendi içsel dünyasındaki huzursuzluk olabilir.
Bir operasyon sonrasında aynaya bakarken kendimizi daha güzel görebiliriz, ancak eğer içsel dünyamızda bazı sorunları çözemediysek, bu güzellik uzun vadede mutluluk getirmeyebilir.
Aile ilişkileri ve dış görünüş
Birçok kişi, estetik operasyonları sadece kişisel bir tercih olarak görebilir.
Ancak aile ilişkileri, estetik tercihlerimizi düşündüğümüzden daha fazla etkiler.
Örneğin, eşler arasında yaşanan bir güvensizlik durumu, bireylerin kendilerini daha çekici hissetme arzusunu tetikleyebilir.
Benzer şekilde, çocukluk döneminde aileden gelen eleştiriler ya da toplumun güzellik algısına dayalı baskılar, bireylerin estetik cerrahiye yönelmesine neden olabilir.
Bu noktada aile danışmanlığının devreye girmesi önemlidir.
Çünkü bireylerin estetik kaygılarını anlamak ve bu kaygıların altında yatan nedenleri çözmek hem aile ilişkilerini iyileştirebilir hem de kişinin kendi bedeniyle barışık olmasını sağlayabilir.
Aile içindeki huzursuzluklar, bireyin kendine duyduğu saygıyı zedeleyebilir.
Bu durum, estetik operasyonların sadece bir dış görünüş değişikliği olarak görülmesini zorlaştırır.
Estetik cerrahinin asıl amacı, bireyin kendine güvenini arttırmak olsa da ruhsal dengesizlikler çözüme kavuşturulmadığında bu müdahaleler yetersiz kalabilir.
Zihinsel ve fiziksel dengeyi sağlamak
Güzellik, birçok insan için yalnızca fiziksel bir olgu olarak görülse de aslında zihinsel sağlığın da bir yansımasıdır.
Eğer zihnimizde huzurlu değilsek, dış görünüşümüzde ne kadar değişiklik yaparsak yapalım, gerçek mutluluğa ulaşamayabiliriz.
Bu nedenle estetik cerrahi öncesinde, bireylerin ruhsal durumlarını değerlendirmek büyük bir önem taşır.
Birçok kişi, operasyon sonrasında hayatlarının tamamen değişeceğini ve her şeyin daha iyi olacağını düşünse de bu beklenti genellikle gerçeği yansıtmaz.
Gerçek güzellik hem içsel huzur hem de dış görünüşün dengeli bir şekilde bir araya gelmesiyle mümkündür.
Aile danışmanlığı ve estetik cerrahi, aslında birbirinden çok uzak iki disiplin gibi görünebilir.
Ancak her iki alanda da insanlara hizmet ederken gözlemlediğim bir şey var:
İnsanlar, kendilerini tanımadıkça ve ruhsal huzuru bulmadıkça, dışsal müdahalelerle kalıcı bir mutluluğa ulaşmaları zor.
Bu yüzden her iki meslek alanımda da amacım, bireylerin hem bedenleriyle hem de zihinleriyle barışık olmalarını sağlamak.
Sonuç olarak;
Estetik cerrahi, insanların dış görünüşlerini iyileştirmek için güçlü bir araç olabilir.
Ancak bu araç, sadece fiziksel bir müdahaleden ibaret değildir.
Aynı zamanda bireyin ruh halini, aile ilişkilerini ve kendisiyle olan barışıklığını da etkiler.
Aile danışmanlığı, estetik cerrahinin bu derin etkilerini anlamak için önemli bir tamamlayıcıdır.
Gelecek yazılarımda, aile içi ilişkilerin estetik tercihlerimizi nasıl etkilediğini, aynada gördüğümüz yansımanın zihin sağlığımız üzerindeki etkilerini ve estetik cerrahinin psikolojik boyutunu daha detaylı bir şekilde ele alacağım.
Hep birlikte, güzellik ve mutluluk kavramlarına derinlemesine bakacağız.
Unutmayın ki gerçek güzellik, sadece yüzeyde değil, iç dünyamızda da saklıdır.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Der Virgül editöryal politikasını yansıtmayabilir.