FPÖ ve Türkiye kökenli toplum | Tamamen normal bir yakınlaşma

| Die Presse / Duygu Özkan
Türkiye kökenli topluluğun bazı kesimleri, ilk bakışta fark edilenden daha fazla FPÖ [Avusturya Özgürlük Partisi] ile ortak noktaya sahip. Parti için seçmen potansiyeli mevcut.
İş insanı Mehmet Özay, FPÖ’ye katılan ilk Türkiye kökenli siyasetçi değil, ancak Viyana’da bunu yapan ilk kişi olarak büyük ilgi gördü. Geçtiğimiz hafta FPÖ, Nisan ayında yapılacak Viyana seçimleri için Türkiye kökenli aday olarak Özay’ı tanıttı.
Tanıtım toplantısı küçük bir çapta ve yalnızca Türkçe yayın yapan medya kuruluşlarının katılımıyla gerçekleşti. “Die Presse” gibi bazı basın organları ise davet edilmedi. Ancak, FPÖ’nün Türkiye kökenli adayları listelerine dahil etme eğilimi, eyalet düzeyinde daha önce de gözlemlenmişti. Bu durum, Vorarlberg ve Aşağı Avusturya’da daha önce görülmüştü.
Buna rağmen, Özay’ın FPÖ saflarına katılması hem parti hem de Türkiye kökenli toplum açısından yeni bir adım olarak değerlendiriliyor. Partinin temkinli hareket etmesi de bunu doğrular nitelikte. Parti yetkilileri, diğer eyaletlerdeki deneyimleri dikkate alarak süreci dikkatle yönetmeye çalışıyor. Ancak, FPÖ’nün bazı temsilcileri bu süreci açıkça desteklemekten kaçınıyor. Eyalet düzeyindeki açıklamalarda, “Biz yabancı düşmanı bir parti değiliz” ifadesi kullanılıyor. Ancak aynı zamanda, “İyi entegre olmuş kişilerle bir sorunumuz yok, ancak Suriyeli ve Afgan suçlularla sorunumuz var. Onlar burada yaşayan Türkler için de bir tehdit oluşturuyor.” gibi açıklamalar da yapılıyor.
FPÖ ve Türkiye Kökenli Toplumun Ortak Noktaları
FPÖ’nün Türkiye kökenli topluluğa yönelmesi aslında şaşırtıcı değil. Türkiye kökenli göçmenlerin bir kısmı, sağ muhafazakâr ve hatta aşırı sağ görüşlere sahip. Avusturya Direniş Belgeliği Arşivi [DÖW] araştırmacısı Evrim Erşan-Akkılıç’a göre, FPÖ ve bu topluluğun bazı kesimleri arasında ortak noktalar mevcut. Bunlar arasında LGBTQ+ karşıtlığı, aile gibi geleneksel değerlerin vurgulanması ve Batı karşıtlığı öne çıkıyor. Ayrıca, küresel bir elitin düşman olarak görülmesi gibi komplo teorilerine dayalı söylemler de yaygın.
Düşman Algısının Değişmesi
FPÖ ile Türkiye kökenli muhafazakâr çevreler arasındaki iş birliğini bugüne kadar engelleyen en büyük unsur, FPÖ’nün “anti-Müslüman ırkçılığı” oldu. Ancak, bu durum küresel ölçekte değişmeye başladı ve bu değişimin yerel siyasete de yansıması bekleniyor. Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, Avrupa sağının önde gelen isimlerinden Macaristan Başbakanı Viktor Orbán ile geliştirdiği pragmatik ilişki, bu yeni yönelimin bir göstergesi.
FPÖ içinde de bir paradigma değişimi olduğu gözlemleniyor. Erşan-Akkılıç bu durumu şöyle özetliyor: “Parti, düşman algısını tamamen bırakmasa da değiştiriyor.” FPÖ artık entegrasyon konusunda daha seçici bir söylem kullanarak, “iyi entegre olmuş” göçmenleri desteklediğini, ancak “suçlu ve tembel olanlara” karşı olduğunu vurguluyor. Bu değişim, Heinz-Christian Strache döneminde başlamıştı.
Ancak, Strache’nin yıllarca Türkleri Avusturya’daki temel sorunlardan biri olarak hedef aldığı unutulmamalı. FPÖ’nün 2009 yılında yayımladığı “Viyana Efsaneleri” adlı çizgi roman, Osmanlı’nın Viyana kuşatması ile günümüz göçmenleri arasında bir benzetme yapıyordu. Strache, 2009 yılında “Die Presse”ye verdiği bir röportajda, “Hristiyan Avrupa’dan gelen göçmenler, genellikle çok iyi entegre oluyor ve kabul görüyor. Yani bir yabancı sorunumuz yok, bir Türk sorunumuz var.” demişti. FPÖ’nün “Pummerin yerine müezzin mi?” veya “Evimizde İslam’a yer yok” gibi sloganlarla yürüttüğü seçim kampanyaları da hâlâ hafızalarda.
FPÖ’nün Yeni Stratejisi
Bugün ise Viyana FPÖ’sünün temsilcileri, örneğin Leo Lugner, Ramazan ayında iftarlara katılıyor ve dernekleri ziyaret ediyor. Üstelik bu ziyaretler sıcak karşılanıyor. Bu yakınlaşma, partinin uzun süredir hazırladığı bir stratejinin sonucu gibi görünüyor. Geçtiğimiz yıl bu yönde bazı adımlar atılacağı konuşulmuştu. Şimdi ise FPÖ’nün bu yeni söyleminin ne kadar karşılık bulacağı merak konusu. Özellikle Türkiye kökenlilerin FPÖ’nün “iyi Müslümanlar” ve “kötü Müslümanlar” ayrımına nasıl tepki vereceği önemli olacak.
Sosyolog Kenan Güngör’e göre, Türkiye kökenliler artık “göçmen dışlanmışlar” konumundan çıkıp, “yerleşik dışlanmışlar” statüsüne geçmiş durumda. Güngör, bu değişimi şöyle özetliyor: “Daha önce Avusturya toplumunun dışlanan kesimi Türklerdi, ancak Suriye ve Afganistan’dan gelen yeni göç dalgasıyla birlikte artık onlar yerleşik bir azınlık haline geldi.”
Türkiye Kökenli Seçmenler FPÖ’ye Yönelebilir mi?
Güngör’e göre, FPÖ’nün Türkiye kökenli seçmenlerden destek alması sosyolojik açıdan mantıklı. “Türkiye kökenli göçmenlerin büyük bir kısmı milliyetçi, dindar ve otoriter eğilimlere sahip. Değerler açısından bakıldığında, FPÖ’ye daha yakınlar. Ancak şimdiye kadar SPÖ’yü desteklemelerinin sebebi tamamen pragmatikti: Bu parti, azınlık haklarını daha fazla koruyordu.”
Ancak sağ partiler, bu anlatıyı değiştirmeye çalışıyor. FPÖ’nün içindeki bazı kesimler, bu stratejiyi benimsemekte zorlanıyor. Örneğin, Lugner’in iftar ziyareti sosyal medyada sert eleştirilere maruz kaldı. Türkiye kökenli topluluk içinde de bu yeni FPÖ stratejisine yönelik hem destek hem de eleştiri var. Bir Facebook kullanıcısı, Özay’ın adaylığıyla ilgili olarak, “Bu, Avusturya için önemli bir gelişme” yorumunda bulundu.
FPÖ’nün Türkiye kökenli topluma yönelik bu yeni yaklaşımı, önümüzdeki seçimlerde nasıl bir etki yaratacak?
Türkiye kökenli muhafazakâr kesim, gerçekten FPÖ’ye yönelir mi?
Bu soruların cevabı, FPÖ’nün gelecek stratejilerini ve Avusturya’daki siyasi dengeleri etkileyebilir. | Çeviri DerVirgül
⇒ Makalenin Almanca orijinalini okumak için buraya tıklayınız!