Avusturya’daki Bulgurdan Olmak!
Avusturya Hükümeti beklenen, geri sıçramayı en sonunda yaptı. Ekim 2017 erken genel seçimleri öncesi, şu an iktidar olan ÖVP ve FPÖ, seçim çalışmalarının başına göçmenlere bağımlı ekonomik vaatlere oturtmuşlardı. Nihayetinde, iki ayrı noktadan çıkan aynı ses, iktidarda aynı yerden çıkmak için birleşti. Hükümet muhafazakar Avusturyalıların oylarına talip olurken, verdikleri sözleri bir bir yerine […]
Avusturya Hükümeti beklenen, geri sıçramayı en sonunda yaptı. Ekim 2017 erken genel seçimleri öncesi, şu an iktidar olan ÖVP ve FPÖ, seçim çalışmalarının başına göçmenlere bağımlı ekonomik vaatlere oturtmuşlardı.
Nihayetinde, iki ayrı noktadan çıkan aynı ses, iktidarda aynı yerden çıkmak için birleşti.
Hükümet muhafazakar Avusturyalıların oylarına talip olurken, verdikleri sözleri bir bir yerine getiriyor, sözüm ona, Avusturya’yı göçülecek cazip yer olmaktan çıkartıyorlar.
Avrupa’da öteden beri, bir söylem var! Bu söylem daha sonraları, değişmeyen bir geçekmiş gibi devamlı gündeme getirildi ve onun üzerinden, siyaset yürütüldü. ‘’Sosyal yardım eşittir yabancılar!’’
Sosyal yardım kasalarından geçinenler hep yabancılarmış gibi, sosyal yardım denince akla ilk yabancılar gelmekte.
Oysa sosyal yardım kurumlarının verileri, tam tersini söylüyor.
Avusturyalı ailelerin ortalamasından daha fazla çocuk sahibi olan göçmen ailelerin aldıkları yardımın çok görünmesi, aslında eşit ve adaletli gelir dağılımı prensiplerine aykırı bir yaklaşımdır.
Bu durumda sadece eşitlik ele alınırsa, ailelerin şartlarından bağımsız olarak, tek düze maaş ödemeye gitmek, eşitlik değil faşist ekonomik anlayışın kendisidir. Eşitlik, önüne veya arkasına ‘’adil’’ ibaresi eklendiğinde anlam taşır ve demokrasinin ön gördüğü, ekonomik paylaşım sağlanır.
Avusturyalı iki çocuğuyla, yabancı dört çocuğuyla aynı yardımı alırsa, sosyal devlet, sosyal faşist olma yolunda ilerler.
Avusturya hükümeti, kendisinin de dahil olduğu Avrupa Birliği’nin yasalarına aykırı hareket ediyor. Zira, AB dolaşım serbestisi kuralına göre üye devletler bütün AB vatandaşlarına kendi vatandaşlarıyla eşit davranmak zorunda.
Hükümetin açıkladığı yeni planda ise bütün yabancıların ilk beş sene içerisinde devletten şartlı yardım talep edeceğini belirtiliyor.
Hükümet, bir örneğinin geçtiğimiz aylarda bir eyalette yaşandığı ve Avusturya Anayasa Mahkemesi, açıklanan planın yerel bir versiyonu olarak görülen bir uygulamayı aldığı kararla geçersiz kılmasına rağmen, yürürlüğe koymakta kararlı. Hükümetin aldığı bu kararlar Anayasa Mahkemesi’ne götürülme ihtimali yüksek.
Avusturya hükümeti ırkçı bir yaklaşım sergilemiş, aradan geçen iki gün içerisinde kimseden ses çıkmamıştır.
Göçmenler cephesinde de durum aynı sayılır. Her zaman olduğu gibi sessiz ya da habersiz.
Hatta bu duruma, kendi dar perspektifi gereği sevinenler bile var.
Yabancılar içerisinde gelişen, yabancı düşmanlığı her dönem yaşanmış ama hiçbir dönem bu kadar ırkçı ve zavallı bir duruma düşmemişti. Göçmenlerin büyük bir çoğunluğu, mültecilere karşı tavır almış, seçimlerde şu an ki mevcut iktidarı tercih etmişlerdir.
İktidar, mülteci ile kıdemli göçmeni ayırmadan, hedef almış, bir bakıma bizim için aynısınız demiştir.
Avusturya vatandaşı olan göçmenler, bu yasalar beni etkilemez diyebilir. Belki ekonomik olarak etkilemez. Peki her gün görüştüğü, konuştuğu, ortak değerler üzerinden bir araya geldiği, diğerlerinin durumu, onlarda psikolojik suçluluk duygusu yaratacağı kaçınılmazdır.
Türkiye göçmenlerinin bir başka çıkmazı ise, Türkiye seçimleri.
Türkiye haberlerine o kadar çok yoğunlaşmış ki, Avusturya ne yapsa farkında olmayacak durumda. Türkiye göçmenlerinin durumu, ‘’evdeki bulgurdan olmak’’ deyiminin anlamını hakkıyla yerine getirdiğinin resmidir.
Avusturya hükümeti, kendi anayasasını, AB yasalarını hiçe sayarak, yabancılar yasasında büyük bir ırkçılık örneği göstererek yasa çıkartmayı düşünüyor. Ekonomik olarak başlayan bu saldırılar, siyasal alanda kısıtlamalar, yaşam alanlarının daraltılası gibi yaptırımlarla devam edecek.
Bizler yüzümüzü başka yöne dönmeye devam ettiğimiz sürece, yüzümüzü döndüğümüz yöne bir adım daha yaklaştırılırız. Ama ne acıdır ki, yüzümüzü döndüğümüz yer, yüzümüze seçimlerden seçimlere bakıyor.
Göçmen sivil toplum örgütleri, göçmen medya grupları, göçmen siyasi parti uzantıları, her nerede bir topluluk varsa, mevcut iktidarın yabancılara karşı başlattığı bu saldırıya karşı durmalı ve politika üretmeliler.
Aksi taktirde, göçmenler için bir anlam taşımamalıdırlar…