Soyut Bir Umut: Nice Yıllara…

Yaşanan yıl, nasıl olursa olsun, beklenen yıl her zaman daha güzeldir!   Çünkü geçmiş kayıplarla, gelecek umutlarla doludur!   Bir şeylerin iyi gideceğine, düzeleceğine, olumlu şeyler olacağına inanmanın soyut bir inancıdır, gelen yeni yıl.   Umut bir öngörüdür!   Umut bir bekleyiş, bir çaresizliktir kimi zaman…   Nazım Hikmet “umudun düşmanı olanların” mutlaka  yenileceğine ve […]

Yaşanan yıl, nasıl olursa olsun, beklenen yıl her zaman daha güzeldir!

 

Çünkü geçmiş kayıplarla, gelecek umutlarla doludur!

 

Bir şeylerin iyi gideceğine, düzeleceğine, olumlu şeyler olacağına inanmanın soyut bir inancıdır, gelen yeni yıl.

 

Umut bir öngörüdür!

 

Umut bir bekleyiş, bir çaresizliktir kimi zaman…

 

Nazım Hikmet “umudun düşmanı olanların” mutlaka  yenileceğine ve “bir daha geri dönmemek üzere yıkılıp gideceklerine” inanarak seslendirmiş umudunu.

 

“ve elbette sevgilim, elbet

Dolaşacaktır elini kolunu sallaya sallaya

Dolaşacaktır en şanlı elbisesiyle; işçi tulumuyla

Bu güzelim memlekette hürriyet”

 

Belki de yeni yılı, umudun miladı olarak seçenlerin, umutsuzluğunu şu dizeleriyle, soyut umut edişten, gerçekler üzerinden başarılabilecek şeyleri işaret etmiştir şair… Kim bilir…

 

‘’En güzel deniz:

henüz gidilmemiş olandır.

En güzel çocuk:

henüz büyümedi.

En güzel günlerimiz:

henüz yaşamadıklarımız.

Ve sana söylemek istediğim en güzel söz:

henüz söylememiş olduğum sözdür…’’

 

Umudunu kaybeden insan her şeyini kaybeder.

Soyut da olsa umut etmek, kurtarıcı beklemek, en azından ortada bir sorun olduğunu, bir şeylerin yolunda gitmediğini kabul etmek değil midir?

 

Başkaları içinde söyleyecek bir şeylerimizin olmasını umut ederek, bu umudumuza somut adımlar atarak, aydın, sorgulayan, araştıran, her şeyden önce okuyan bir nesil

yetişmesinde, küçük bir adım attık. İki yıl önce, yıl başında…

 

Birkaç idealist kişi ile çıktığımız bu yolda, Hegel’in ‘’Hakikat bir sentezdir, bu sentez, tez ile anti-tez-in birleşimiyle ortaya çıkmıştır’’ savını kılavuz edinerek, Marx’ın

diyalektik yöntemi ile, yorumlarımızı, zıt kavramlar arasındaki çelişkileri irdeleyerek oluşturmaya çalıştık.

 

İki bin beş yüz yıl önce, iki ayrı renkte taşla başlayan demokrasiye olan inancımızın bize kattığı değer ve güç ile, demokrasiyi kullanarak demokrasiyi yıkmak isteyen

cehalete karşı, ırkçılığa karşı görünüp, ırkçılık yapanlarla, topluma aklı yerine duygularını kullanmayı öğretenlerle, amansız bir mücadele edeceğimizden, üçüncü yılımıza

girerken de devam edeceğimizden kimselerin şüphesi olmasın.

 

Bir Hint atasözü şöyle der:

 

insanlar dörde ayrılır:

– bazısı bilmez, bilmediğini bilmez; o ahmaktır, uzak dur

– bazısı bilmez, bilmediğini bilir; o cahildir, eğit

– bazısı bilir, bildiğini bilmez; o uykudadır uyandır

– bazısı bilir, bildiğini bilir; o bilgedir, peşinden git.

 

Medya topluma doğru haber vermekle yükümlüdür.

 

Aynı medya toplumun, genel kültüründen, konuştuğu lisanın doğru kullanılmasına kadar sorumludur.

 

Biz, okuyucularımıza ne kadar çok entelektüel haberler verirsek, o kadar entelektüel bir boyut kazanmış olacağımızın farkındayız.

 

O nedenle, her türlü ırkçı, cinsiyetçi ve yozlaştırıcı haberler ve yorumlar yapmaktan uzak durduk.

 

İki yıl zarfında, ciddiye aldığımız yayın organlarının manipüle haberlerini deşifre ederek, okuyucularını aptal yerine koyduklarını göstermeye çalıştık.

 

İdeolojik yayıncılık yapanların, geniş kitlelerde etki alanı kurmaya çalıştığı bir gerçek.

 

Bu gerçeklikten yola çıkarak, yapılan yayınlarda ‘asıl’ olanın yayın yapanın ideolojisinin güçlenmesi olduğunu, kitlelerin nesnel koşullarının onların umurlarında olmadıklarını

göstermeye çalıştık.

 

Çifte vatandaşlık konusunda yaşananlar, bu ideolojik (siyasi kaygılar) yayın organlarını gün yüzüne çıkartmıştır.

 

Toplumun değer yargıları üzerinden yol alarak, onları her türlü sömüren, her kim olursa olsun karşısında durmaya, gücümüz oranında yazmaya devam edeceğiz.

 

Avusturya’da yaşayan Türkiye göçmenleri olarak en büyük eksikliğimiz, okuma alışkanlığımızın olmamasıdır.

 

Bu olmayan alışkanlıklar, bize baskı, dışlanma, yok sayılma ve kullanılma olarak geri dönmekte.

 

Birlik, beraberlik mesajları da vermeyeceğim. Çünkü biz olaylar karşısında zaten kayıtsız kalmakta birlikte hareket ediyoruz.

 

Yeni yılda umudunuz  olsun.

 

Soyut umutlarınızı, somut bir adımla pekiştirerek, bir kitap alın, eşinize, dostunuza, çocuğunuza ve kendinize…

 

Efendim biz yeni yılda da burada olacağız.

 

Taraf olamayanın bertaraf olduğu bir ortamda, taraflar arasına ‘virgül’ koymaya devam edeceğiz…

 

Nice Yıllara…

Yayınlama: 29.12.2018
A+
A-
Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.