Kimlikçiler Hareketi

Yeni Zelanda’nın Christchurch kentinde iki camiye saldırı düzenleyerek 50 kişiyi katleden Brenton Tarrant’ın, Avusturyalı bir kişiyle ilişkisi olduğu ortaya çıkınca, bütün dünya Martin Seller ismiyle tanıştı. Öteden beri adı duyulan ama pek ciddiye alınmayan, Neo-Nazi Kimlikçiler Hareketi Lideri olarak karşımıza çıktı.   Neo-Nazi Kimlikçiler Hareketi’nin ilk ses getiren eylemi, 2016’nın Nisan ayında yüzlerce kişi Viyana […]

Yeni Zelanda’nın Christchurch kentinde iki camiye saldırı düzenleyerek 50 kişiyi katleden Brenton Tarrant’ın, Avusturyalı bir kişiyle ilişkisi olduğu ortaya çıkınca, bütün dünya Martin Seller ismiyle tanıştı.

Öteden beri adı duyulan ama pek ciddiye alınmayan, Neo-Nazi Kimlikçiler Hareketi Lideri olarak karşımıza çıktı.

 

Neo-Nazi Kimlikçiler Hareketi’nin ilk ses getiren eylemi, 2016’nın Nisan ayında yüzlerce kişi Viyana Üniversitesi’ndeki tiyatro salonunda, Suriye, Irak ve Afganistan’dan gelen sığınmacıların oynadığı ‘The Suppliants’ (Ricacılar) oyununu izlemekteydi.

Kimlikçiler Hareketi mensupları, hızla sahneye ilerledi, izleyicileri ikiyüzlülükle suçlayan bir pankart açtı ve sahte kan püskürtü.

 

2017 yılında örgüt, Viyana’da Türk Büyükelçiliği binasının çatısına yan apartmandan geçerek, elçilik binasının ön cephesine üzerinde “Erdoğan, Türkleri al götür” yazılı bir pankart açtı.

 

Örgütün Yeni Zelanda saldırısı zanlısıyla olan para trafiği, Avusturya istihbaratını, örgütün daha derinden incelenmesi ve araştırılması gerektiği bilincine itti.

 

Yapılan araştırmalar sonucu, beklenildiği gibi, Avusturya Özgürlük Partisi üyelerinin bir çoğunun ırkçı örgütle ilişkileri ortaya çıktı.

 

Bunun yanında, eğitim seviyesi yüksek ve çeşitli vasıflara sahip bir çok kişinin, ırkçı örgüte para yardımı yaptığı tespit edildi.

 

Yardım yapanların içlerinde en ilginç olanı şüphesiz Laila Mirzo’ydu.

 

Laila Mirzo, yazar eleştirmen, kimileri ‘’İslam Uzmanı’’ da diyor.

 

Suriye Şam doğumlu. Annesi Alman, Babası Suriye Kürdü.

 

Mirzo’nun İslam’a eleştirel yaklaşması, bilimsel çerçevede anlaşılır ve tartışılabilirdi.

Ama Neo-Nazi ideolojik alt yapıya sahip bir yapılanmaya para yardımı yapması, hiçbir şekilde anlaşılır değildir.

 

Avrupa ırkçılığı bunun farklı bir boyutunu daha öncede yaptı. Nazi Almanya’sı, Müslüman din adamlarını saflarına çekerek, Müslümanların Naziler için savaşmaları propagandası yaptırmıştır.

 

Martin Seller, geçtiğimiz günlerde yaptıkları bir mitingde, Avusturya’da ‘’Sol Derin Devlet’’ olduğunu iddia etmiş, Adalet Bakanlığı önünde yapılan mitingde, ‘’İfade Özgürlüğü’’ istediklerini söylemişti.

 

Hayat çok garip, Neo-Nazi Kimlikçiler Hareketi, ifade özgürlüğünü, kendinden olmayanların özgürlüğünü kısıtlamak için talep ediyor.

 

Mültecilerin gelmesiyle, yaşam alanlarının daraldığını düşünen ve bu nedenle mülteci karşıtı ırkçı FPÖ’ye oy veren, destekleyen Türkiye göçmenleri, ‘dolaylı olarak’, Neo-Nazi Kimlikçiler Hareketi’ne destek sunmuş sayılmazlar mı?

 

Kim ne derse desin, bir yerde ırkçılık palazlanıyorsa, orada ırkçılığa maruz kalanların, büyük sessizliğinin payı hesaplanmalıdır.

 

Avusturya’da yükselen ırkçılığın karşısına, Avusturyalılarla beraber çıkmamız ve payımıza düşeni yapmamız gerekiyor.

 

Irkçı yaklaşımlar sergileyen her türlü kurum ve kuruluşları, dernekleri, gazeteleri, tek tek teşhir edip, varsa bütün ilişkilerimizi kesmemiz kaçınılmazdır.

 

Irkçılığın en büyük düşmanı, yerli halkla, göçmen halkın el ele yürümesidir.

 

Uzatılan el ne kadar çok olursa, ırkçıların ve onlara çıkarları için destek sunan işbirlikçilerinin elleri o kadar kısa olur…

Yayınlama: 17.04.2019
A+
A-
Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.