Avusturya, Yönetmeliklerin Sonuna Hep ‘Virgül’ Koydu
2020 yılı şüphesiz iktidar siyasetçilerinin en zor yılı oldu. Pandemi sürecinde neredeyse her hafta basın açıklaması yapmak zorunda kalan iktidarlar, bir bilinmezliğin içerisinde, halka güven ve sabır vermekle yükümlüydüler. Aksi taktirde, iktidarları tehlikeye girecek, bizzat salgının kurbanları olacaklardı. Bilinmeyen bir düşmana karşı verilen savaşta, insanlar yöneticilerden umut dolu sözler bekliyor, kendilerinin güvencede olduklarını duymak istiyorlar. […]
2020 yılı şüphesiz iktidar siyasetçilerinin en zor yılı oldu.
Pandemi sürecinde neredeyse her hafta basın açıklaması yapmak zorunda kalan iktidarlar, bir bilinmezliğin içerisinde, halka güven ve sabır vermekle yükümlüydüler.
Aksi taktirde, iktidarları tehlikeye girecek, bizzat salgının kurbanları olacaklardı.
Bilinmeyen bir düşmana karşı verilen savaşta, insanlar yöneticilerden umut dolu sözler bekliyor, kendilerinin güvencede olduklarını duymak istiyorlar.
Ancak siyasetçilerin içinde bulundukları durum, futbol maçını sunan spikerden farksızdı.
Orada ‘’top yuvarlaktı’’ ve her an her şey olabilirdi.
Yani maç sunan spiker nasıl maç gidişatına çok emin tahminler yapamıyorsa, siyasetçilerde korona salgınının durumu hakkında bir gün sonraya kati ve net bir şey söyleyemiyorlardı.
Korona virüsü de bir futbol maçı gibi, her saniye her şey olabiliyor, beklenmedik taraftan bir gol atıla biliniyordu.
Spikerlerin, tahminlerin ve varsayımların ötesinde – son haddede sığındıkları bir doğru vardı!
Bu son nokta, spikerlerin yürüttüğü tahminlerin yanlış çıkmasını bile unutturan, maçın 90 dakika olması gerçeğiydi.
Siyasetçilerin bir 90 dakikası yok- onların, tünelin ucunda somut bir ışıkları vardı – ancak ışığın enerji kaynağı yine bir bilinmezlik doğuruyor, siyasetçilerin bütün söylemlerini soyutlaştırıyordu.
Bu nedenle korona sürecini yönetenler, hiç olmadığı kadar ‘virgül’ kullanıyor, gelişmelere göre, daha doğrusu rakamlara göre, virgüllerin yerini değiştiriyorlardı.
Somut olarak görülen bir ışığın, kurtarıcımı yoksa tamamen yok edicimi olduğu soyut kalsa da-, yani tünelin sonundaki ışık, üzerimize gelen bir kamyonun yanan lambaları da olsa, siyasetçiler buna sarılmak zorunda kaldılar.
2021 yılı, tünelin sonundaki ışığın netleştiğini gösteren basın açıklamalarıyla, aşının kurtarıcı olarak sunulmasıyla başladı. Ancak bu da çok uzun sürmedi.
Aşı üretim şirketlerinin kendi aralarındaki rekabet, etki oranı ve üretim kapasitesi gibi faktörlerden, aşı tedarikleri çıkmaza girdi.
Günümüzde güçlü devlet olmak, kendi aşısını bulmakla ölçülüyor artık.
Tekelci kapitalist anlayışın aşı üretimde kendisini bariz bir şekilde göstermesi, aşıya karşı üretilen komplo teorilerini güçlendirmiş, aşı karşıtlığının yayılmasına sebep olmuştur.
Hükümetler tekrardan ‘’bekle gör ve yönetmelik yenile’’ yöntemi ile salgın sürecini yürütmeye çalışıyor olsalar da, siyasi açıdan kan kaybettiklerini biliyorlar.
Bu nedenle, kısıtlamaları yumuşatmak zorundalar.
Korona inkârcıları ve korona kısıtlamalarından dolayı ekonomik zarar görmüş olan orta direk, Avusturya özelinde kısıtlamaların bir an önce kaldırılmasını istemekte.
Korona inkarcılarının, kökten milliyetçi siyasi çıkarları doğrultusunda, korona yönetmeliklerine karşı örgütlenmek istemesi ve bu konuda mağdur olanları bir araya getirerek, güç kaybeden aşırı sağı toparlamak istemeleri, kendi perspektiflerinden bakıldığında belki anlaşılır.
Ancak, devletten korona yardımları almasına rağmen, korona inkarcılarıyla aynı safta yer alan sıradan esnafın tutumu anlaşılır olmadığı gibi, insani de değildir.
Diğer yandan, yardım alamadıklarını iddia edenlerin büyük bir çoğunluğu, yardımları daha önceki yıllarda vergi kaçırmak için gelir-gider çizelgesinde yaptıkları hilelerden dolayı alamadıklarını da unutmamak gerekir. (İstisnalar kaideyi bozmaz)
Şüphesiz, korona yeni bir yaşam biçiminin miladı olacak.
Bunun en bariz görüneni, önümüzdeki beş yıl boyunda koruyucu maske takmak ve yanımıza her yaklaşana şüpheli bakmak olacaktır.
Maske hayatımızda o kadar önem arz etmeye başladı ki, evden çıkarken, evin anahtarı kadar unutulmayacaklar arasına girdi.
Durum böyle olunca, maskeye olan zorunlu talep, arz meselesinde temkinli adımlar atılmasına, aksi taktirde 2020 Mart ayında uygulanan ilk kısıtlamalardan sonra, marketlerde yaşanan görüntülerin tekrarlanması içten bile değildi.
Avusturya marketleri ilk etapta, yasal zorunluluk olan FFP2 tipi maskeleri, kişi başına sadece beş adet satın almakla sınırladı.
Bu davranış, maske stoklanmasının önüne geçmek ve toplumun her bireyinin maskeyi almasını sağlamak için yapılmıştır.
Bu sorumlu ticaret anlayışını, ‘’istediğiniz kadar FFP2 tipi maske alabilirsiniz’’ sloganı altında, Viyana’da bazı Türk işletmecileri, daha fazla kâr hırsı ile işlevsiz hale getirmişlerdir.
Kâr hırsı, bazı hanelerin tek almada, yüz adet gibi maske satın aldıkları sosyal medyada kendi beyanlarında görülmüştür-etiketsiz ve ne olduğu belli olmayan maskeleri, FFP2 tipi maske diye satmalarına değinmek bile istemiyorum.
Avusturya’da korona virüsünden çok, maskelerin konuşulması ve medyada bu konunun daha fazla işlenmesi, sıradan insanlar için pek fark edilir değildi.
Ancak, yılbaşından günümüze kadar, Avusturya medyasında maske haberleri, diğer korona gelişmelerinden daha çok yer aldığını, bir haberci olarak garanti edebilirim.
Bunun nedeni ise, en başta vurgulamaya çalıştığım, koronsa salgınındaki bilinmezlik, ileriye dönük net bir karar alamamanın verdiği çaresizliktir.
Avusturya hükümeti çaresiz!
Sıkı kilitlenmelerden istediği sonucu alamayan hükümet, halkın sabrının bitmesinden korkuyor ve aşırı sağ korona inkarcılarının başlatacağı bir ayaklanmanın kabusunu her gece görüyor.
Aşılamanın sekteye uğraması, tünelin sonunda görünen ışığın, umuda mı yoksa kamyona mı ait olduğundan artık emin değil.
Kayak merkezlerini kapatmamakla tutarsız bir strateji uyguladığının farkına varmanın verdiği suçluluk, 8 Şubat’ta kısıtlamaların sona erdirilmesi konusunda etkili olması olası görülmekte.
Hükümet yeni yönetmeliği, korona vaka sayılarına göre mi belirleyecek, yoksa toplumsal ve ekonomik baskının etkisiyle mi? bunu pazartesi göreceğiz.
Her ne karar alınırsa alınsın, hükümet yönetmeliklerin sonuna ‘virgül’ koyacağı ve net bir karar çıkmayacağı kaçınılmaz görünüyor…