Avusturya Korona İnkarcılarına Teslim Oldu
Korona krizi siyaseti sürekli zor kararlarla karşı karşıya bırakıyor. Geçtiğimiz günlerde, Avusturya Hükümeti böyle bir zor karar alarak, korona günlük vaka sayılarının istenilen seviyeye inmesini beklemeden, kilitlenmeyi kısmen yumuşatma kararı aldı. Bilim insanları da dahil, siyaset dışı sosyal ortakların uyarılarına rağmen, hükümet, önümüzdeki aylardaki stratejini, kısıtlamaları dönüşümlü olarak arttırmak ve gevşetmek olarak belirlediğinin sinyalini verdi. […]
Korona krizi siyaseti sürekli zor kararlarla karşı karşıya bırakıyor.
Geçtiğimiz günlerde, Avusturya Hükümeti böyle bir zor karar alarak, korona günlük vaka sayılarının istenilen seviyeye inmesini beklemeden, kilitlenmeyi kısmen yumuşatma kararı aldı.
Bilim insanları da dahil, siyaset dışı sosyal ortakların uyarılarına rağmen, hükümet, önümüzdeki aylardaki stratejini, kısıtlamaları dönüşümlü olarak arttırmak ve gevşetmek olarak belirlediğinin sinyalini verdi.
Sağlık Bakanlığının belirlediği, günlük 600 ila 700 vaka seviyesine düşürülmesi ve sonrasında kilitlenmenin kaldırılması hedefi, an itibariyle 1500 ila 2000 olan vaka sayılarında uygulanmış oldu. Ve Avusturya 8 Şubat tarihinden itibaren kısmen açılıyor.
Demokrasilerde iktidarların siyaset yapmaya devam edebilmeleri için, siyaset yapma vizesini veren halkın istemlerini dikkate alması, kaçınılmaz olarak bir görevdir – şayet iktidarda kalmak istiyorsa.
Ancak bu her durumda böyle olmuyor – olmamalıdır da.
Avusturya hükümeti almış olduğu açılış kararını, istemeyerek hatta zoraki aldıklarını açıkça ifade etmelerine rağmen, Sosyal Demokrat Parti (SPÖ) lideri dışında kimse, açılışa anlam yükleyemedi, karara biat ettikleri görüldü.
Toplumun sağlığını direk ilgilendiren kararlarda, sokağın ne dediği değil, bilim insanları ve sağlık uzmanlarının analizleri, hastane kayıtları, ölüm oranları dikkate alınır – bu da demokrasinin bir diğer ayağıdır.
Dünyanın dört bir yanında, korona virüsüyle direk yüzleşmemiş, krizden sadece ekonomik olarak etkilenmiş insanların tepkileri bir çığ gibi büyüyor, bu büyüme siyaseti endişelendiriyor.
İktidarı kaybetme korkusu, insan sağlığının önüne geçerek, siyasetçilere, yeni vaka sayılarının yüksek düzeyde seyredeceğini kabul ettirip, ağır hasta ve ölüm sayılarına yoğunlaşmak ve riskli grupları daha iyi koruma stratejisi ekseninde birleştirdi – Avusturya hükümeti tam bu noktada ilerleme kaydediyor.
Aşır sağ öncülüğünde har hafta ülkenin büyük kentlerinde sokağa çıkan korona inkarcılarına yenik düşen hükümet, inkarcılar üzerinden güçleneceğini düşündüğü aşırı sağ parti FPÖ’nün önünü kesmek için, dolayısıyla iktidarı kaybetmemek için, korona ile yaptığı mücadeleden taviz verdi.
Salgının toplumda yayılmasını engellemek için yardımcı olabilecek bütün kısıtlamaların gerekli olduğu artık yadsınamaz bir gerçek.
İnsanlara yapılan temkinli olma ve bir araya gelmeme çağrıları fayda etmiyor – bunu artık biliyoruz.
Korona inkarcılarının teorilerini bir kenara bırakırsak, krizden ekonomik olarak etkilenen ve bu nedenle kısıtlamalara karşı çıkan sıradan insanların, bireysel çıkarları yüzünden ülkenin risk altında olan yaşlı nüfusun tehlikeye atılmasına nasıl göz yumdukları anlaşılır değildir.
Hükümet aşırı sağ öncülünde örgütlenen korona inkarcıları ve komplo teoricilerine boyun eğerek, yaz aylarında büyük ihtimalle gidilecek olan erken genel seçimlerine yatırım yapmıştır.
Salgının varlığına inanmayan insanların, böyle bir özgürlüğü tabi ki var.
Ancak onların özgürlüğü, toplumda bir tek insanın sağlığını tehdit ettiği yerde bitmektedir.
Artık, bu insanlar ne yaparlarsa yapsınlar, hangi saçmalığa inanıyorlarsa inansınlar diyemeyiz.
Çünkü toplumu direk etkilemeye başladılar – en azında hükümeti etkilediler.
Aşıra sağ, neo-nazi, komplo teoriciliği ve korona inkarcılığı bir halk sağlığı sorunudur.
Ve tarih bize, komplo ideolojilerinin kolayca imha ideolojilerine varabileceğini göstermiştir.
Köşe yazını sesli dinlemek için: