5 Aralık 1934 | Türkiye’de kadınların seçme ve seçilme hakları
Türkiye, kadın hakları konusunda birçok Avrupa ülkesinden daha önce bazı önemli kazanımları elde etmiş bir ülke. Türkiye’de kadınlar seçme ve seçilme hakkını İsviçreli kadınlardan 36, Fransız kadınlardan 11, Belçikalılardan 14 yıl önce elde ettiler.
Filiz Karakuş
20 Mart 1930’da belediye seçimlerinde seçme hakkı kazanan Türkiyeli kadınlar, milletvekili seçimlerinde seçme ve seçilme hakkına ise 5 Aralık 1934’te yapılan anayasa değişikliğiyle kavuştu. 8 Şubat 1935’de ilk defa meclis seçimlerine katılan Türkiyeli kadınlar mecliste 18 sandalye elde etti.
Cumhuriyet geçmişle kopuşu temsil ediyordu. Dolayısıyla yapılan reformlar, laik hukuk, Cumhuriyet döneminin amacıydı. 1926 Türk Medeni Kanunu, hilafetin kaldırılması, dinsel kurumların kapatılması gibi değişiklikler kadınların özgürleşmesi için çok önemli reformlardı. Dolayısıyla kadınlara seçme ve seçilme hakkının tanınması da Cumhuriyet döneminin kaçınılmaz sonuçlarından biriydi. Kadınların mücadelesi olmaksızın bu hakların verildiği söylemi doğru değildir. Özellikle 1919-23 döneminde kadınlar işgale karşı etkin görev aldılar. Cumhuriyetin kurulması kadınların da mücadelesiyle gerçekleşti. Bu mücadele içinde yer alan kadınlar aynı zamanda kadın haklarına da sahip çıkıyorlar, cumhuriyet rejimini kadınların hakları için de savunuyorlardı.
Kadınların seçme ve seçilme hakkı için verdikleri mücadele Osmanlı döneminden başlamıştı. Cumhuriyet kurulana kadar, kadın dernekleri ve çıkarılan dergilerde bu talep gündemdeydi. Cumhuriyetin kuruluşuyla birlikte kadınlar hak taleplerini yüksek sesle dile getirdiler. Türkiye’de kurulan ilk siyasi parti olan Kadınlar Halk Fırkası (KHF), cumhuriyete bağlılığını tekrarlayarak cumhuriyetin bir kurucu öznesi olma talebiyle yola çıktı. Kuruluş tüzüğünde kadınların siyasi haklarına yer verdi. 30 Mayıs 1923’te KHF kuruluşuna, tam da tüzüğün siyasi hak talebini formüle eden maddesine de itirazla izin verilmedi. Bunun yerine 7 Şubat 1924’te dernek statüsünde kurulan Türk Kadınlar Birliği (TKB) tüzüğünde kadınların çağdaşlık mertebesine erişmesi hedefi konuldu.
Hem izin verilmeyen partinin, hem de TKB’nin Başkanı olan Nezihe Muhiddin, arkadaşlarıyla birlikte kadınların siyasi hak taleplerini hep gündemde tuttu. 1925’te boşalan bir milletvekilliği için yapılan seçimde, propaganda için Nezihe Muhiddin ve Halide Edip aday gösterildi.
TKB’nin 1927 yılında yapılan kongresinde, Nezihe Muhiddin ve arkadaşları tüzüğe siyasi haklarla ilgili bir ek önerdiler. Yoğun tartışmalara ve itirazlara rağmen çoğunluk oylarıyla bu öneri kabul edildi. Ancak bu kongrenin ertesi günü Nezihe Muhiddin, derneğin hesaplarıyla oynama yaptığı iddiasıyla suçlandı. Bir süre sonra da yönetimden el çektirildi.
TKB’nin bu yeni dönemiyle birlikte, kadınlara seçme ve seçilme hakkının tepeden -Atatürk ve cumhuriyetin kurucu öznesi erkekler tarafından- verildiği söylemi güçlendi ve kadınların on yıllardır verdikleri mücadeleyi görünmezleştiren bir sürece girildi. 1934 yılında tamamı erkeklerden oluşan TBMM kadınlara seçme ve seçilme hakkını oy birliğiyle kabul etti. Bundan bir yıl sonra da TKB kendini feshetti.
Şirin Tekeli bu dönemi şöyle özetliyor:
“Ne var ki, yeni kurulan ve kısa sürede bir tek parti rejimine dönüşen Cumhuriyet, 1926’da kadınlara yıllardır savundukları medeni haklarını 1930 ve 1934’te siyasi haklarını tanırken, başka sivil toplum örgütlerinin yanı sıra kadın hareketini de baskı altına aldı. 1935’te Türk Kadınlar Birliği, oy hakkının kazanılması ve ilk kadın milletvekillerinin TBMM’ye girmelerinin ardından kendi kendini feshetmek zorunda bırakıldı.”/catlakzemin.com