Viyana Sokaklarında Bir Triportör
Eski sokak satıcılarının vaz geçilmez aracı üç tekerlekli triportörü Viyana sokaklarında görmek neredeyse imkânsız. Elli yaşına merdiven dayayanların Türkiye sokaklarından çok iyi bildiği triportör, Viyana 10. Bölgede karşımıza çıktı.
Adem Hüyük
Günün ilk ışıklarıyla başlayarak akşamın ilerleyen saatlerine kadar, “haydi domates, eskici geldi, eskiler alıyoruuum” diye hoparlörden çıkan ses, kimi zaman uyuyan çocuğumuzu uyandırır, kimi zaman akşam yemeğini yapmak için biber, soğan ve patlıcanımızı getirirdi. Yani kimi zaman kızar, kimi zaman ya nerede kaldın akşam olacak- daha yemek yapacağım diyerek hoş sohbetler ederdik.
Onlar, İzmir, Ankara ve İstanbul gibi kentlerde tepelere yapılan gecekonduların mobil manavlarıydılar. Anadolu’nun dört bir köşesinden gelenlerin bir gecede kentin uzak köşelerine yaptığı evlere hayat taşıyanlardı.
Triportörle satış yapanlar tepelerdeki yeni oluşan mahallere gidebilmek için dik rampaları zikzak çizerek çıkabilirdi.
İnsanın kulağına hiç de hoş gelemeyen bir ses çıkaran motoru uzun yola, ağır yüke ve rampalara pek dayanamazdı.
Triportör sahipleri mobilyacıların, toptancıların yanı başlarında bugün taksilerin dizildiği gibi dizilir, nakliye işi yapabilmek için sıra beklerlerdi.
Triportöre sadece bir defa bindim.
Ülke, karanlıktan aydınlığa çıkarılma bahanesiyle iyice karanlığa gömüldüğü günlerdi – darbeden iki yıl sonra- çocuktum…
Triportöre yüklenen buzdolabının yanında Tepecikten Şirinyer’e giderken, Gürçeşme yokuşunda Triportörün acıklı motor sesi ve yokuş boyu uzanan Musevi mezarlığı bir de babamın ideolojik bıyıkları aklımda kalan.
Darbenin acılarını bastırmak ve soru sorulmaması için olsa gerek, Arabesk furyası da o sıralar palazlandı ve Triportörlerin kasasında kasetler satılmaya başlandı.
Artık, Barış Manço’nun meşhur şarkısında gecen “Domates, biber, patlıcan” anonslarının yanında, “batsın bu dünya, bana bu kaderimin bir oyunumu” gibi acıdan beslenen ama söyleyenlerin gün be gün zengin olduğu müzikler duyulmaya başlanıldı. Kentin fakir semtleri bu müziklerle kaderlerine razı gelmeye ikna edilirken, bunu yine triportörle seyyar satıcılık yapan dar gelirlilere yaptırıyorlardı (…)
12 yaşında gözü morarmış bir kız çocuğunun yardımına giderken tesadüfen Viyana Favoriten’de gördüğüm triportör, bir kuşağa, gördüğünde geçmişe dönmesine neden olacak kadar iz bırakması, üç tekerlekli olması veya ilginç görünümü değildir – Triportör üzerinden gençliğine ulaşmasıdır…| © DerVirgül