Medya ve Demokrasi Paradoksu | “Demokrasiye Karşı Ölümcül Günahlar”
“Medyanın demokrasiye hizmet edebilmesi için öncelikli olarak medyanın kendisinin demokratikleştirilmesi gerekmektedir.” Avusturyalı iki hukuk uzmanı Heinz Mayer ve Martin Kreutner, zıt bir röportajda endişe verici bir durum alan Avusturya medyasını değerlendirdi. DerVirgül, Avusturya’da medya yoluyla demokrasinin nasıl tehdit edildiğini derledi…
Adem Hüyük
Avusturya’da başbakanın istifa etmesine neden olan, “medya-siyaset” ilişkisinin karanlık yüzü, demokrasinin saç ayağından biri olan medya aracılığıyla, demokrasinin nasıl işlevsiz hale getirilmek istendiği görüldü.
Diğer yandan, siyaset ile medya arasında yaşanan bu reklam yolsuzluğu bizlere, Avusturya medyasının demokrasiye hizmet edebilmesi için öncelikli olarak kendisinin demokratikleştirilmesi gerektiği gerçeğini gösterdi.
Hukuk uzmanları Heinz Mayer ve Martin Kreutner, zıt bir röportajda masumiyet karinesinin ne anlama geldiğini, “Kurz sistemi”ndeki yenilikleri ve Halk Partisi [ÖVP] olayının neden demokrasi için tehlike oluşturduğunu açıklıyor.
Şu anda ÖVP siyasetçileri tarafından her fırsatta “masumiyet karinesi geçerlidir” deniliyor. Bu, mevcut durumun hakkını veriyor mu?
Heinz Mayer: Masumiyet karinesi kanunda şöyle formüle edilmiştir: “Suçluluğunun yasal kanıtı sağlanana kadar, (…) sanığın masum olduğu varsayılır”. Masumiyet karinesi, henüz bir suçtan hüküm giymemiş birinin “suçlu” olarak adlandırılmasını engeller. Masumiyet karinesi, elbette, bir kişinin ahlaki tutumunun eleştirilmesi olasılığını dışlamaz. Bu özellikle üst düzey politikacılar için geçerlidir. Bu insanların “normal” insanlardan daha yüksek ahlaki standartları karşılaması gerekir.
Yani ceza hukukunun politikacılar için sınır olamayacağını söylüyorsunuz.
Heinz Mayer: Ceza hukuku tarafından yasaklanmayan her şeye izin verilen bir toplumda yaşamak istiyor muyuz? Böyle davranan politikacılar tarafından mı yönetilmek istiyoruz?
Ceza hukuku, bir topluluk düzeninin ciddi ihlallerini cezalandırır. Örneğin, politikacıların sözlerini tutmaması cezalandırılmaz. Yalan söylemek ceza gerektiren bir suç değildir (soruşturma komitesi, mahkeme veya idari makam huzurunda hariç).
Seçmenleri “hileli” anketlerle manipüle etmek suç değildir. Siyasetçilerin insanlara ya da insan gruplarına saygısızlık etmeleri, onlara aşağılayıcı davranmaları ya da nefret uyandırmaları da suç değildir – Eğer bu, nefreti körükleyecek kadar ileri gitmiyorsa.
Federal Şansölye’nin uzun süreli işsizlerden “asalak” veya “hileci” olarak bahsetmesi ceza gerektiren bir suç değildir. Toplumumuzda tüm bunların eğerler ve amalar olmadan izin verildiği gerçeğiyle uzlaşmak istiyor muyuz?
Anketlerin büyük çapta tahrif edildiği söyleniyor, raporlar satın alındı – vatandaş bu koşullarda hala demokratik düzeltici olabilir mi?
Heinz Mayer: Anketleri tahrif etmek veya lehte raporlar satın almak seçmenlerin gerçeklere dayanarak oy verme kararlarını tehlikeye atıyor. Bu tür davranışlar, haksız duyguları harekete geçirmek ve nihayetinde toplumda bir bölünmeye katkıda bulunmak için idealdir. Bu tür yalanlar -eski bir meslektaşımın dediği gibi- “demokrasiye karşı ölümcül günahlardır”.
Ortada yolsuzluk iddiaları var. Bunlar tam olarak nedir?
Martin Kreutner: Yolsuzluk, “(…) gücün veya karar verme yetkisinin kişisel kazanç için kötüye kullanılmasıdır”. Bu avantajlar elbette üçüncü şahıslara da aktarılabilir. Avukatlar ve kanun koyucular daha sonra bu genel tanımı ilgili olgulara, örneğin ceza hukukuna aktarmışlardır.
“Kurz sitemi” ile ilgili yenilikler neler?
Martin Kreutner: Ne yazık ki, tüm partiler arasında siyasi bir işlev gibi kamu görevinin kötüye kullanılması vardı ve bugün hala var. Yeni olan şey, Avusturya devleti için stratejik karar verme sürecinin sekiz kişiden daha az bir mikro grupta merkezlenmiş olmasıdır. Ayrıca, bu grubun – güç politikasının yanı sıra – hangi sosyo-politik vizyon ve hedefleri izlediği de pek anlaşılmıyor.
ÖVP geçmişten gelen olaylara atıfta bulunmaya devam ediyor. Geçmiş davalar şimdiki davaları önemsiz bir suç haline getiriyor mu?
Martin Kreutner: Adaletsizlik asla ortak hukuk olamaz. Binlerce yıldır kölelik olgusuna sahibiz. Bugün hiç kimse bu “her zaman var” argümanıyla bunu mazur gösteremez. Kadınlara oy hakkı ancak 100 yıl önce getirildi, bugün kimse bunu “geçmişte de yoktu” diyerek saçma sapan argümanla sorgulayamaz. Aksine, toplumda barış içinde ve adil bir şekilde birlikte yaşamayı başarabilmemiz için tarihten ders almalı ve yapılan hataları kabul etmeliyiz.
Sebastian Kurz’un etrafındaki çevre şimdiden iddianameyi bekliyor gibi görünüyor. Ve diğer tarafı önceden “nötralize etmeye” çalışılıyor. Savcılara “sol hücreler”, tüm yetkililere “kızıl ağlar” deniyor. Bu demokrasimiz için ne anlama geliyor?
Heinz Mayer: Tanımlanan davranış cezalandırılamaz, ancak ahlaki olarak en üst düzeyde kınanabilir. Merkezi devlet organlarının gayri meşrulaştırılması, bu tür durumlarda onların güvenilirliğini azaltır ve halkın güvenini sarsar.
Medya bir demokraside kontrol eden dördüncü güç olarak görülüyor, ancak büyük medya mevcut durumdan faydalanıyor. Bu bir sorun mu? Basitçe söylemek gerekirse, tüm medyayı genel bir şüphe altına sokmadan: kendisini besleyen eli kim ısırır?
Heinz Mayer: Avusturya medyası ne yazık ki onlarca yıllık suistimal nedeniyle endişe verici bir durumda. Görünen o ki halk, politikacıların kamu fonlarından yararlanarak yandaş medya satın almalarına alıştı. Bu da medyaya ve siyasetçilere fayda sağlıyor. Amacın dışında harcanan bu paranın başka yerde kaybolması nedeniyle zarar halka aittir. Bu yozlaşmış sistemin siyasetin pek çok alanında, ama aynı zamanda halktan da tepki görmemesi özellikle üzücü. Bu sistem aynı zamanda dürüst ve kaliteli medyanın – satın alınamadığı için – sürekli maddi sıkıntı içinde olması anlamına geliyor. “Reklam yolsuzluğuna” son verilmesi medyanın bir “kamu bekçisi” olarak işlevini yerine getirmesini sağlayacaktır. Ve harcanan fonlar, bireysel politikacıların çıkarları yerine genel halkın çıkarları için kullanılabilir.
Medya desteği son zamanlarda yaklaşık dokuz milyon Euro iken, çeşitli departmanlar içim reklam bütçesi 220 milyonu aştı. Ayrıca, bu reklamlar, gizli parti siyasi çıkarlarına değil, halkın gerçek bir bilgi ihtiyacına hizmet etmelidir. Son olarak, parlamento süreçleri ve parlamento, eyalet parlamentoları, denetim daireleri vb. gibi kontrol kurumları da güçlendirilmelidir.
Bay Kreutner, sekiz yıl boyunca Uluslararası Yolsuzlukla Mücadele Akademisi’nin (IACA) dekanı ve genel müdürüydünüz. Avusturya’da şu anda gözlemlediğimiz suçları diğer ülkeler nasıl engelliyor?
Martin Kreutner: Yolsuzluğa karşı uluslararası alanda tanınan mücadele dört sütunlu bir modele dayanmaktadır: önleme, geniş farkındalık yaratma dahil, eğitim, kanun yaptırımı ve uluslararası işbirliği. İkincisi, örneğin adli yardım, sınır ötesi soruşturmalar veya çalınan devlet varlıklarının ülkesine geri gönderilmesiyle ilgilidir.
Bütün bunlar, ancak istikrarlı bir kuvvetler ayrılığı, bağımsız bir yargı, çeşitli ve özgür bir medya ortamı ve güçlü bir sivil toplum varsa güvenilir ve etkili bir şekilde çalışabilir…
Demokrasilerde Medyanın Önemi
Demokrasi çeşitli gruplar arasında bir iktidar yarışı olduğundan, halk adına iktidara talip olanların kendilerini halka tanıtmaları şarttır. İşte tam bu noktada medya devreye girmektedir. Halkın gören gözü, işiten kulağı, düşünen beyni ve konuşan ağzı olarak nitelendirilen medya, demokratik bir sistemin hem bir göstergesi, hem de teminatı olmaktadır. Medyanın demokratik sistemin göstergesi ve teminatı olabilmesinin temel şartı ise “özgür” olmasıdır. Bu bağlamda demokratik sistemlerde dördüncü güç olarak kabul edilen özgür medyanın sorumluluk ve işlevlerini yerine getirmesi, demokrasinin de tüm kurum ve kurallarıyla işlemesine olumlu katkı sağlayacaktır.
Demokratik bir toplumda halkın temel bilgi kaynaklarından biri medyadır. Yerel, ulusal ve uluslararası boyutta meydana gelen- gelişen olay ve olgularla ilgili topluma haber ve bilgi sunan medya, söz konusu olay ve olguların algılanma ve tepki biçimleri üzerinde etkili olmaktadır. Halkın olay ve olguları doğrudan gözlemlemesi çoğu kez mümkün olmadığından, halk adına bunları gözlemleyen medya, yeniden kurguladığı bu olay ve olguları halka sunmaktadır. Böylece bireyler kişisel deneyimleri dışında kalan dünyayla ilgili olay ve olguları büyük ölçüde medyanın kendilerine yansıttığı biçimde kavradığından, bireylerin maddi varoluşlarının imgesel ilişkileri de medya tarafından belirlenmektedir. Dolayısıyla medya, bireysel düşünce ve kanaatlerin oluşmasının yanı sıra, toplumsallaşma sürecinde ve kamuoyunun oluşmasında anahtar rol oynamaktadır.|DerVirgül
Ek Kaynaklar: kontrast.at: [Inserate-Korruption „Unsere Medienlandschaft ist in einem besorgniserregenden Zustand“] Almanca röportajdan aslına sadık salınarak çeviri / dergipark.org.tr: Erciyes Üniversitesi İletişim Fakültesi Metin Işık Araştırması.