Almanya’da Aşiret Çeteleri
Almanya’nın en tanınmış Arap aşiretlerinden birinin liderinin yargılandığı dava ülkede suç çeteleri konusunu tekrar gündeme getirdi. Sadece Kuzey Ren-Vestafalya eyaletinde geçen yıl 3 bin 800 çete üyesi kayıtlara geçti.
Almanya’da büyük aşiretlerin kurduğu ve mafya benzeri işleyen organize suç örgütleriyle mücadele, politikayı, emniyeti, yargıyı ve kamuoyunu uzun yıllardır meşgul ediyor. Berlin’de başlayan bir dava ise bu gruplarla ilgili tartışmaları bir kez daha gündeme getirdi. Almanya’da dikkatlerin başkente yönelmesine neden olan davada ilk kez Almanya’nın en tanınmış Arap aşiretlerinden birinin lideri yargılanıyor: Arafat Abou-Chaker.
Deutsche Welle Türkçe’nin haberine göre, Davayı ilginç kılan bir diğer nokta da en önemli tanığın ünlü rapçi Bushido olması. Bushido, yıllarca Abou-Chaker ile boy göstermiş, onun korumasında hareket etmişti. Şimdiyse davada onun aleyhinde ifadeler veriyor. Medyaya yansıyan haberlerde ünlü rapçinin eşinin bu mafyavari çeteyle ilişkisini kesmeye zorladığı, aksi halde çocukları da alıp gitmekle tehdit ettiği iddiaları ortaya atılmıştı.
Ünlü müzisyen Bushido’nun mahkemede anlattığına göre, rapçi yıllarca gördüğü baskı üzerine istediği dışında zorla paralar ödedi veya yapmak istemediği işlere zorlandı. Bushido, aralarındaki işbirliğine son vermek istediğinde de Arafat Abou-Chaker ve kardeşleri tarafından tehdit edildiğini söyledi.
Paralel bir dünya
Son duruşmalarda dinlenen Bushido, Almanya’da varlığı yıllardır konuşulan, söz konusu büyük Arap ailelerin oluşturduğu organize aşiretlerin paralel dünyası hakkında kamuoyunun izlenim sahibi olmasını sağladı. 41 yaşındaki rapçinin iddiasına göre kazandığının yüzde 30’unu Abou-Chaker’lere vermek zorundaydı ve verdiği paraların toplamı şimdiye kadar 9 milyon euroyu buldu. Bushido, Arafat Abou-Chaker ölseydi bile çeteye haraç vermeye devam etmek zorunda kalacaktı.
Başsavcı Ralph Knispel, ağır ceza alanında görev yaptığı 30 sene boyunca pek çok tanığın tehdit edildiğini ve korkutulduğunu, rapçi Bushido’nun açık ifadesi ile ilk kez bir tanığın böylesi bir davada ifade verdiğini hatırlatıp önemini vurguluyor. Knispel, zaman zaman hukukçu olarak insanın sınırlarına dayandığını, kendi kendinden şüpheye düştüğünü itiraf ediyor ve pek çok tanığın poliste ve savcılıkta verdiği ifadeyi mahkemede tekrar etmediğini tecrübe ettiklerini aktarıyor. Savcı Knispel, salonda sadece sanıklar ve onların avukatları olduğundan değil, kendi arkadaşlarının ve tanıdıklarının da duruşmada bulunmasıyla pek çok tanığın cesaretini kaybedip ifadesini değiştirdiğini, yumuşattığını söylüyor.
Abou-Chaker büyük Arap organize suç çetelerinden sadece biri
Berlin merkezli Arap organize suç çetesi Abou-Chaker, 250 üyesi ile Almanya’da bu alandaki en büyük gruplardan biri değil. Berlin’de onlar arasında en tanınmışı, 2017’de Bode Müzesi’nden 100 kilogram ağırlığındaki altın sikkelerini çalan Remmo Çetesi. Çalınan üç milyon eurodan daha fazla değere sahip altın bulunamazken Remmo Çetesi’nin üç üyesi şubat ayında hapis cezalarına çarptırıldı. Uzmanlar, altının çoktan eritildiğinden yola çıkıyor.
Almanya’da “Büyük Arap aşiretleri” veya “klan çeteleri” kavramları ile tanımlanan organize suç örgütlerine dair ilk kez bir yıl önce Federal Emniyet Teşkilatı (BKA) bir özel durum değerlendirmesi yaptı. Buna göre, bu şekilde faaliyet gösteren suç çetelerinin en çok yürüttüğü faaliyet uyuşturucu ticareti ve hırsızlık, en etkili oldukları bölge ise Türkiye kökenlilerin de yoğun yaşadığı Kuzey Ren-Vestfalya eyaleti.
“Birbiriyle bağı sıkı”
Merkezi Düsseldorf’ta bulunan Kuzey Ren-Vestfalya Eyalet Emniyet Teşkilatı, İtalyan ve Rus mafyası ile karşılaştırıldığında bu çetelerin birbiriyle bağının çok sıkı olduğunu belirtiyor. Emniyet Teşkilatı’ndan Organize Suç Bölümü Müdürü Thomas Jungbluth, DW’ye verdiği demeçte “Onlar için aile herşey demek ve ailenin namusu ne pahasına olursa olsun savunulmak zorunda. Geçerli kanun ise ‘Güçlü olanın sözü geçer’. Ataerkil değerler önemli rol oynuyor” diye aktarıyor.
Jungbluth, söz konusu çetelerin en faal olduğu Kuzey Ren-Vestfalya’da bu yıl ikinci kez bir durum raporu çıkardıklarını, buna göre 111 aşiret bulunduğunu belirtiyor. Eyalet İçişleri Bakanı Herbert Reul ile sundukları raporda da yer alan bilgilere göre, geçen yıl 3 bin 800 çete üyesinin sadece bu eyalette 6 binden fazla suç işlediği açıklandı. Bakan Reul, aralarında hırsızlık, dolandırıcılık ve organize suçların da bulunduğu bir dizi eylemi yapan bu grupların mafya ile aynı ligde hareket ettiği tespitinde bulunuyor.
Paralel sistem
Büyük Arap aşiretlerinin en etkili olduğu kentlerden biri de Essen. Essen Büyükşehir Belediye Başkanı Thomas Kufen, bu suç çetelerinin Essen halkına yansıyan doğrudan bir etkisi olmadığını, nitekim uyuşturucu ticareti, haraç toplama, kadın ticareti, kara para aklama ve benzeri eylemlerle halkın doğrudan bir bağlantısı olmadığını söylüyor.
Diğer yandan ise halkın söz konusu çetelerle gelişen saygısız davranışlar, sokaklar sanki bu aşiretlere aitmiş gibi havalara girme, başına bir iş geldiğinde polise veya avukata değil olaya kendilerinin müdahale etmesi, kan davası gütme gibi öğeler içeren bir kültürün de oluştuğunu ve Essen halkının buna tepkili olduğunu belirtiyor. Belediye Başkanı Kufen, “Bu paralel yapıdır, paralel yargıdır ve asla müsamaha gösterilemez” diye de ekliyor.
Diğer yandan Essen Büyükşehir Belediye Başkanı Kufen, söz konusu büyük Arap ailelerin ülkeye uyumunda hatalar yapıldığını da itiraf ediyor. Çoğu Almanya’da doğmuş ve büyümüş olmasına rağmen hala resmi statülerinin “devletsiz” olduğunu ve geçici oturumla onlarca yıldır Almanya’da yaşadığını hatırlatan Kufen, bir insanın bulunduğu ülke ve topluma uyumunun kendisine sunulan gelecek perspektifiyle bağlantılı olduğunu da vurguluyor. Öte yandan ise oturum statüsünün belirsiz olmasıyla insanların suça yönelmesinin açıklanamayacağını da vurguluyor.
Berlinli Sosyal Demokrat Parti (SPD) üyesi milletvekili Tom Schreiber ise anne ve babaları 70 ve 80’li yıllarda gelmiş insanların söz konusu çetelere bulaşmasını “siyasetin iflası” diye niteliyor. Bu konuda yapılan bir araştırmaya da değinen Schreiber, “İnsanların dil öğrenip, istihdam piyasası veya diğer alanlara uyum sağlaması, toplumun bir parçası olması sağlanamıyor ve insanlar dışlanıyorsa kendilerine ait başka yapıları oluşturmalarına da şaşmamamalı” yorumunu yapıyor.
Bu açıdan bakıldığında müzisyen Bushido ile Abou-Chaker’i yıllarca bir arada tutan yapı, çete liderine iki büyük avantaj getirdi. Hem milyonları aldı hem de Bushido ile kırmızı halılarda boy gösterdi. Onlar için sembolik açıdan bakıldığında en önemli kazanç oldu.