Almanya’da güvencesiz çalışma yayılıyor

Almanya’da, hayallerin tersine, güvencesiz işler artıyor. Sendikaların tutumu da sorunları derinleştiriyor.

Almanya’da güvencesiz çalışma yayılıyor

Almanya’da kiralık ve taşeron işçi olarak çalışanların sayısı 2 milyonu geçti, 9 milyona yakın emekçi düşük ücretli işlerde çalışıyor, 3 milyon emekçi ise geçici iş sözleşmesine sahip.

Bütün bu güvencesiz işler, milyonlarca işçi ve emekçi için güvencesiz yaşam ve güvencesiz gelecek anlamına geliyor.

Sendikalara bağlı OBS ve WSI anket şirketleri tarafından yayınlanan iki araştırmada, durumun ne kadar vahim olduğunu ortaya koyarken sendikaların emekçilerin bu kesimiyle ciddi olarak ilgilenmediklerini de ortaya koyuyor.

 

15 SAATLİK VARDİYA, 6 AVRO SAAT ÜCRETİ

Evrensel Gazetesi’nden Serdar Derventli‘nin haberine göre, Haftada 7 gün çalışma, 15 saatlik vardiyalar, Aylık 300 iş saati, hastalanınca ücretin ödenmemesi ve bu koşullara karşı çıkana işten atma tehdidi… ve bu koşullarda çalışmanın karşılığında en fazla 6 avro saat ücreti…

Çizilen bu tablo 19. yüzyıla ve “Manchester kapitalizmi” olarak anılan bir geçmişe ait değil.

Bu tablo 21. yüzyılın Almanyası’nda yaşanıyor. Uluslararası Sendikalar Konfederasyonunun (ITUC) 2014 yılında yayınladığı broşüründe ortaya koyulan tablodan Almanya’nın payına düşen bu…

Bu satırlar, Almanya işçi sınıfının önemli bir bölümünün karşı karşıya kaldığı durumu ortaya koyuyor.

Örneğin Papenburg’daki Meyer tersanesinde taşeron firmalar üzerinden çalışan Doğu Avrupalı işçiler bu koşullarda çalışıyor.

 

İŞYERİNDE ‘ÜÇ SINIFLI SİSTEM’

Bir süre önce Almanya’nın gözde(!) otomobil tekeli Daimler’deki çalışma koşulları üzerine gizli kamerayla hazırlanan filmde, “üç sınıflı bir sistem”den söz ediliyordu: Kadrolu işçiler,  kiralık işçiler ve taşeron işçiler.

Hepsi aynı işi yapmasına karşın farklı ücret alıyorlar.

Kiralık işçiler, kadrolu işçilerin kazandıklarının üçte ikisi kadar ücret alırken taşeron firma üzerinden çalışanlar ancak üçte biri kadar ücret alıyorlar.

Kiralık işçiler ve taşeron firma işçileri için bu, sosyal yardım almak zorunda oldukları anlamına geliyor.

 

ÖRGÜTLENME SORUNU
 

Konstanz Üniversitesi’nden iş ve sosyal bilimler uzmanı Prof. Dr. Berndt Keller’in yaptığı araştırma, bir yandan Almanya’da güvencesiz işlerde çalışanların durumunu ortaya koyarken diğer yanda ise bu kesim içindeki örgütlenme ve temsil edilme sorunu ele alınıyor.

Prof. Keller, sendika yönetimlerini bu konuda doğrudan eleştirmek yerine dolaylı eleştirme yolunu seçmiş; Güvencesiz işlerde çalışanların çalışma ve ücret koşullarının iyileştirilmesi için sendikaların ve işyeri temsilciliklerinin yeterli araçlara sahip olmadığını belirten Keller, “Ortak Karar Alma Hakkı Yasası’nın bu konuda çok eksiği var ve bunlar giderilmeli” diyor.

2016/17 döneminde “kiralık ve taşeron işçiliğin kötüye kullanılmasını önleme” üzerine yapılan yasa değişikline atfen ise “Yapılan değişiklikler yeterli değil” diye vurguluyor. Zaten bunun yeterli olduğunu sermaye ve Almanya hükümetinden başka söyleyen yok.

 

SENDİKALARIN SORUMLULUĞU

Prof. Keller, sendikaların ve işyeri temsilciliklerinin güvencesiz işlerde çalışanlara karşı sorumluluğunu ortaya koymak için örgütlülük ve temsil edilme sorununa dikkat çekiyor.

Kiralık ve taşeron işçi olarak çalışanlar arasında sendikal örgütlülüğün çok düşük olduğu belirtilirken bunun da pratikte “dikkate alınmama” anlamına geldiği vurgulanıyor.

Alman Sendikalar Birliği (DGB) tarafından 2016 yılında yapılan bir araştırmada, güvencesiz işlerde çalışanlar arasında örgütlülük düzeyinin yüzde 8.9 ila yüzde 12 arası değiştiği ortaya konulmuştu.

“İşletmede herhangi bir sorun ortaya çıktığında sendika ve işyeri temsilciliği tercihini kadrolu işçiden yana yapıyor” diyen Keller, “İşçi temsilciliklerinin güncel toplu sözleşmelerin ve yasaların kendilerine sundukları olanakları da kullanmamaları, sorunun önemli bir yanı.

Güvencesiz işlerde kota belirleme olanağı olmasına karşın bu değerlendirilmiyor” diyor.

Patronlar tarafından ikinci ve üçüncü sınıf işçi olarak kullanılan kiralık ve taşeron işçiler benzer bir duruma sendika ve işyeri temsilciliklerinin yaklaşımları nedeniyle de düşüyorlar.

 

GÜVENCESİZ İŞLER ENGELLENEBİLİR
 

Habluki, sendikalar ve temsilcilikler “üretim merkezini koruma” politikası yerine sınıfın çıkarlarını gözeten bir politika izleseler, milyonlarca işçi ve emekçinin bu duruma düşmezler bile.

Keller’in sözünü ettiği “kota belirlememe” sorunu sendikaların ve temsilciliklerin son aşamadaki tutarsızlıklarını gösteriyor.

Bu ise, şimdiye kadar o aşamaya gelinmemesi için yapılabileceklerin yapılmadığına işaret ediyor.

Kongreden kongreye “kiralık işçilik yasaklansın mı yoksa daha iyi mi düzenlensin” tartışmaları sürdüren, alınan kararları ise takip etmeyen sendika yönetimleri, gelinen noktada hâlâ güvencesiz işlerde çalışanları “ötekiler” olarak değerlendirmeyi sürdürüyor.Ne var ki güvencesiz işlerde çalışanların sayısı sürekli artıyor ve bu da sendikaların üzerindeki baskıyı artırıyor.

Güvencesiz işlerde çalışanlar ağır çalışma ve kötü ücret koşullarına boyun eğmek yerine giderek daha fazla hak aradıkları gibi kadrolu işçiler de sınıf kardeşlerine giderek daha fazla sahip çıkıyorlar.

Nitekim güvencesiz işlerde çalışanları durumu kötüleştikçe kadrolu işçilerin durumu da orantılı olarak kötüleşiyor.

 

KALICI GÜVENCESİZ DURUMLAR OLUŞUYOR
 

ALMANYA genelinde çalışanların yüzde 40’a yakını güvencesiz işlerde çalışıyor.

Bu ise 15 milyon emekçinin çalışma, yaşam ve geleceklerinin de güvencesiz olduğu anlamına geliyor.

Güvencesiz işlerde çalışanların ezici çoğunluğuna düşük ücret veriliyor.

2017 sonunda tam gün ve süresiz bir işte çalışan emekçilerin ortalama gelirleri 3 bir 209 avro dolayındaydı.

Benzer düzeyde kalifiye bir kiralık işçinin aldığı ücret ise yüzde 40 daha düşüktü.

Diğer yandan ise 9 milyona yakın emekçi “Mini job/Küçük iş” ya da “Midi job/Orta ölçekli iş” ismi verilen düşük ücretli işlerde çalışmaktalar.

Bunlar en fazla 450- 850 arası arası ücret alabiliyorlar.

Ücretlerin düşük olması işçi ve emekçilerin tüm yaşamlarını olumsuz etkiliyor.

Sağlıklı evlerde oturamama, borçlanma, sosyal, kültürel ve sportif faaliyetlerden uzak durma tüm bunlar düşük ücretlilerin boğuşmak zorunda kaldıkları sorunlar arasında.

Çocukların eğitimleri de bu durumdan olumsuz etkileniyor.

“Eğitimde fırsat eşitliği” yoksullar için ulaşılmaz bir hayalden öte gitmiyor.

Alman Sol Parti’nin hükümete verdiği bir soru önergesine göre, devletten ek yardım almaya gerek kalmaması için işçilerin asgari olarak brüt 2 bin 500 avro maaş almaları gerekiyor.

Fakat resmi rakamlara bakıldığında 10 milyondan fazla emekçinin bu miktarın çok altında kaldığı görülüyor. 

 

KİRALIK İŞÇİ SAYISI YİRMİ YILDA BEŞ KAT ARTTI
 

Almanya’da kiralık işçi olarak çalışanların sayısı 2017 sonu itibariyle 1 milyon 031 bine yükseldi.

Yani son on yılda yüzde 43 artmış bulunuyor. 1997 yılıyla karşılaştırıldığında ise kiralık işçi sayısının beş katına çıktığı görülüyor.

Metal işkolunda kiralık işçilerin oranı yüzde 14.9 iken bu oran depo ve posta işlerinde yüzde 12 dolayında.

İmalat sanayide taşeron işçilerin oranı yüzde 13.2 yani 860 bin.

Perakende satış işkoluna ise 73 bin 400 işçi, taşeron firma üzerinden çalışmakta ve bu da yüzde 3.3’e tekabül etmekte.

Diğer işkollarında çalışan taşeron işçilerin sayısı konusunda ise net bir rakam bulunmuyor.

Güvencesiz işlerde çalışanlara dahil olan son grup ise “tek başına serbest meslek sahipleri”, yani yanlarında sosyal sigortalı işçi çalıştırmayan “işletmeciler” oluyor.

Bunların toplam sayısı 2.5 milyon olarak verilirken 1.3 milyonun ise “sözde serbest meslek sahibi” olduğu belirtiliyor.

Yani tek bir işverene bağlı bir işçi gibi çalışmalarına karşın “taşeron firma” hukuku üzerinden çalıştıkları tahmin ediliyor ve güvencesiz işler kapsamında değerlendiriliyorlar.

Güvencesiz işlerde çalışan emekçilerin sayısı böylece resmi olarak 15 milyonu aşmış bulunuyor.

 

SENDİKALAR BÖYLE YAPARSA!
Almanya’nın önemli sendikalarından IG Metall sendikası, işçilerin modern köleler olarak kiralanmasına karşı çıkmak yerine “yasal düzenlemelerle kiralık işçilerin çalışma koşullarını iyileştirme” konusunda ısrar ediyor.

Kiralık işçi olarak çalışmak yasal olarak aynı işletmede 18 ayla sınırlı iken, IG Metall özel bir toplu sözleşme imzalayarak bu süreyi 48 aya çıkarmıştı.

Şimdi ise IG Metall işletmelere kadrolu işçilerini “ödünç vermeyi” gündeme getirdi.

IG Metall Kuzey Ren Vestfalya Başkanı Knut Gießler, eyalette TİS kapsamında olan 400 işletmenin kendi aralarında işçileri ödünç vermelerini talep etti.

Siparişlerin azaldığı ve işten atmaların veya kısa çalışmanın gündeme geldiği işletmelerin, işçilerini durumları daha iyi olanlara işletmelere ödünç vermelerini önerdi.

Böylece işçilerin işsiz kalmaktan işverenlerin ise işçi çıkarmaktan kurtulacaklarını iddia eden Gießler, bunun “herkes için kazançlı bir iş” olacağını ileri sürdü!

Ayrıca bu yöntemle işverenlerin kalifiye elaman açığını da daha rahat kapayabileceklerini söyleyen Gießler, “Denemekte fayda var” diyor.

 

DÜNYADA EN AZ 1.5 MİLYAR EMEKÇİ GÜVENCESİZ ÇALIŞIYOR
 

Uluslararası Sendikalar Konfederasyonu (ITUC), 2008 yılından bu yana 7 Ekim’de “Dünya İnsan Onuruna Yakışır İş Günü” vesilesiyle işçi ve emekçilerin çalışma koşullarına dikkat çekiyor.

ITUC’un 2014 yılında yayınladığı bir broşürde dünya genelinde -resmi olarak- 200 milyon emekçinin işsizliğin pençesinde olduğu belirtilirken 1.52 milyar emekçinin ise güvencesiz işlerde çalıştığı bildiriliyor.

Yayınlama: 16.10.2018
A+
A-
Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.