Selefilerin kalesi

Almanya’nın en kalabalık eyaleti Kuzey Ren-Vestfalya, aynı zamanda Selefilerin en yoğun olduğu bölge. Artık pek göz önünde bulunmasalar da Selefiler hâlâ aktif. Üstelik bu hareketin profili giderek değişiyor.

Selefilerin kalesi

Selefilik deyince akla gelen ilk isimlerden biri de eski Alman boksör Pierre Vogel. Bu akımın en tanınmış yüzlerinden olan Vogel, Offenbach’ın en işlek alışveriş caddesinde bir kadına mikrofon uzatarak “Söylediklerimi tekrar et” diyor ve ona kelime-i şehâdet getirtmeye çalışıyor. 2010 yılına ait bu videonun yüzlerce benzerine, video paylaşım sitesi YouTube ve diğer sosyal medya platformlarında rastlamak mümkün.

2016 yılına kadar faaliyetlerini alenen sürdüren Selefiler, başlattıkları “Oku!” kampanyası çerçevesinde halka açık alanlarda Almanca Kur’an-ı Kerim dağıtarak, İslam diniyle ilgili seminerler vererek ve sokaklarda namaz kılarak İslam’ın kendi yorumları olan radikal biçimini yaymaya çalıştı. Ayrıca mangal partileri ve futbol turnuvaları gibi sosyal ve sportif faaliyetlerle de geniş kitlelere ulaşmaya çalıştılar.

Yasaklama kararından sonra kayboldular

“Oku!” adlı Kur’an-ı Kerim standlarına artık sokaklarda rastlanmıyor. Federal İçişleri Bakanlığı, Kur’an dağıtım faaliyetini organize eden “Gerçek Din” (Die Wahre Religion) adlı derneği 2016 yılında yasakladı. Karar sonrası Selefilerin kamuya açık alanlardaki faaliyetleri adeta bıçak gibi kesildi. Radikalleştirilmiş Müslümanları rehabilite etmeyi gaye edinen “Hayat” adlı sivil toplum girişimi danışmanlarından Kaan Orhon, “Selefilerin faaliyetleri ağırlıklı olarak, artık çoğunluk toplumunun gözünden ırak olarak yapılıyor” diyor. “Hayat” girişiminde gizlilik ilkesi ön planda. Bonn şehir merkezindeki bir binanın üçüncü katında hizmet veren Kaan Orhon ve arkadaşları, kendilerine başvuranların güvenliğini korumak için azami dikkat gösteriyor. İnternette “Hayat” girişimiyle ilgili arama yapıldığında, sadece bir telefon numarası çıkıyor. Adres ve başka bilgiler yer almıyor.

Orhon, radikalleştirildikten sonra pişman olup çıkış arayan eski Selefi ve cihatçıları rehabilite etmeye çalışıyor. Selefilerin yeni eleman kazanma stratejilerinin WhatsApp ve Telegram gibi mobil mesajlaşma platformları üzerinden yürütüldüğünü ifade eden Kaan Orhon, bunun da polis ve gizli servislerin işini zorlaştırdığını vurguluyor.

Kuzey Ren-Vestfalya Anayasayı Koruma Eyalet Teşkilatı Başkanı Burkhard Freier ise Deutsche Welle’ye yaptığı açıklamada, “Selefiler inançlarını yayarak yeni üyeler devşirmeye odaklanmış durumda. Alenen yaptıkları faaliyetlerde bariz bir gerileme söz konusu olsa da bu yöndeki çalışmalarına devam ediyorlar” şeklinde konuşuyor.

Her Selefi aynı değil

Selefilerin en yoğun olduğu eyalet Kuzey Ren-Vestfalya (KRV). Almanya’dan IŞİD’e katılan yaklaşık bin kadar cihatçının 300’ü KRV’den gitti. Almanya’da son yıllarda radikal İslamcı motiflere dayanan tüm terör saldırıları, Selefilik yoluyla radikalleşen eylemciler tarafından gerçekleştirildi. Almanya’da bu çerçevedeki en kanlı eylem olan 19 Aralık 2016’daki Berlin Noel panayırı saldırısı da buna dahil.

“Elbette her Selefi otomatik olarak terörist değil, ama her radikal İslamcı terörist eskiden Selefi idi.” Konuyla ilgili yaptığımız araştırma boyunca konuştuğumuz gerek resmî görevliler, gerekse sivil uzmanların ağzından sık sık bu cümleyi duyuyoruz. Yine uzmanların birleştiği en önemli hususlardan biri de şu: Selefiliğin yeni sempatizan arayışlarında en çok odaklandığı grup “dışlanmışlar”.

Selefilik, dinde selef kabul edilen kişilere hiçbir değişiklik yapmadan tâbi olmayı esas alıyor. Selefiler, Kur’an-ı Kerim’in kelime manasını esas alıyor ve Hz. Muhammed’in yaşadığı hayatı aynen taklit etmeye çalışıyor. Pek çok Selefi, bu inanç prensiplerini sadece özel hayatında uyguluyor. Ancak hiç de azımsanmayacak bir kesim var ki, Alman Anayasası gibi dünyevi her türlü kanunu reddediyor ve Şeriat hükümlerinden başka yasa tanımıyor.

Kadın sempatizanlar da var

İşte bu noktadan sonra cihatçı Selefiler ile arada şeffaf bir sınır söz konusu. Bazıları, İslamî esaslara dayalı bir devlet yapısı oluşturmak için gerekirse şiddet kullanmaya dahi hazır. KRV Anayasayı Koruma Teşkilatı’nın verilerine göre, eyaletteki 3 bin Selefi’den yaklaşık 800 kadar “şiddete meyilli” kategorisinde yer alıyor.

Kuzey Ren-Vestfalya’daki Selefi sempatizanların yüzde 12’sini kadınlar teşkil ediyor. IŞİD’e katılmak üzere bu eyaletten Suriye ve Irak’a gidenler arasında kadınların oranı yüzde 28’i buluyor. Bu nedenle Selefi kadınlar ve çocukları da güvenlik birimleri tarafından daha dikkatli bir şekilde gözlemleniyor.

Hapiste eleman devşirme

Alman hapishanelerindeki radikal İslamcı mahkumların sayısı da hızla yükseliyor. 2013 yılından bu yana IŞİD saflarında savaştıktan sonra geri dönenler hakkında başlatılan adli soruşturma sayısı da 24’e yükseldi. 

Selefiler, hapisteki sempatizanlarının artması üzerine “mahkumlara destek hizmeti” kisvesi altında yeni bir strateji geliştirdi.  KRV Anayasayı Koruma Teşkilatı Başkanı Burkhard Freier, bunun yeni bir tehlike kaynağı olduğuna dikkat çekiyor.  Selefiler, hapisteki “din kardeşlerini” ziyaret ediyor, onlara mektup gönderiyor. İnternette gerek mahkumlar gerekse aileleri için bağış kampanyaları düzenleniyor, hediyeler alınıyor. Böylece üyelere sahipsiz ve yalnız olmadıkları hissi verilmeye çalışılıyor. Burkhard Freier, “Böylece sempatizanların, Selefilerle bağlantısının kopmaması ve toplumsal düzene entegre olmamaları amaçlanıyor” diyor.

Kaan Orhon ise daha da ileri giderek, mahkumlara destek hizmetinin Selefilerin “en önemli büyüme alanı”  olduğunu belirtiyor ve ekliyor: “İlgilenilmek zorunda oldukları insanların sayısı sürekli artıyor. Bu esnada kendilerini belli etmeleri de gerekmiyor. Bu tam da Selefilerin arayıp da bulamadığı bir durum. Son derece güçlü bir etkiye sahip bir eylemi ifşa olmadan yapmak mümkün oluyor.”

Genç beyinlerin peşindeler

Kuzey Ren-Vestfalya’da Selefilerin en yoğun ve etkin olduğu şehirler arasında Mönchengladbach, Wuppertal, Dinslaken ve Dortmund geliyor. Eski başkent Bonn da radikal dincilerin bir diğer kalesi. Başta Pierre Vogel olmak üzere hareketin önde gelen üyeleri, sık sık bu kentlerdeki eylemlere katılarak kamuoyunun gündemine gelmeyi başardı.

Pierre Vogel artık fazla göz önünde değil. Kızıl saçlı eski boksör, eskiden Bonn’daki Tannebusch Lisesi’nin önünde öğrencilerin çıkmasını bekler, onlara tebliğde bulunurdu. Tannenbusch, Bonn’da yabancı nüfusun en yoğun olduğu semtlerin başında geliyor. Burada yaşayan her iki kişiden biri göçmen kökenli. Bonn’daki Müslümanların oranı ise toplam nüfusun yüzde 10’unu teşkil ediyor.

İran asıllı İslam din dersi öğretmeni Aziz Fooladvand özellikle yabancı kökenli gençlerde bir “aidiyet sorunu” gözlemlediğini belirtiyor: “Ne olduklarını bilmiyorlar. Alman mıyım, yoksa yabancı mı? Müslüman mıyım yoksa Avrupalı mı? İşte tam da bu durum, onları her türlü etkiye açık hale getiriyor. Selefilerin arasında âdeta kendilerini buluyorlar. Yeniden bir rolleri oluyor. Elit bir gruba ait oluyorlar. Selefiler onlara yön vermeye başlıyor.”

Bu yön verme son derece basit bir örgüye sahip. Örneğin Facebook ve diğer sosyal medya platformlarına bakıldığında temel bazı sorulara verilen cevaplarla gençlere “her şeyin doğrusunu bizde bulabilirsiniz” mesajı verilmeye çalışılıyor: Nelere izin veriliyor, neler yasak? Neler helal, neler haram?

Profil değişiyor

Kuzey Ren-Vestfalya Anayasayı Koruma Teşkilatı Başkanı Burkhard Freier, 2003-2004 yıllarıyla mukayese edildiğinde günümüzdeki Selefilerin profilinin de değişim gösterdiğinde dikkat çekiyor: “Başlangıçta ağırlıklı olarak Almanca konuşulan bir ortam vardı. Öncelikli amaç kendi inançlarını yaymaktı. Çoğu Selefi, ‘cahil dindar’ hüviyetine sahipti. Yani aileleri Müslüman olsa da İslam hakkında çok az şey biliyordu. Geçen yıllar içinde Selefiler giderek daha fazla şiddete meyilli hale geldi. Zirve noktasına ise Suriye’ye geçişler başladığında ulaşıldı. Artık tek amaç bizim demokrasimizi değiştirmek değil, Ortadoğu’da bir hilafet devleti kurmaktı.”

IŞİD’din çöküşünden sonra Freier yeni bir oluşum gözlemlediğini belirtiyor: “Selefilik akımını burada yerleşik hale getiren aileler kurulmaya başlandı. Artık bir hilafet devletine ya da ideolojinin harici yollardan empoze edilmesine gerek kalmadı. Giderek bir ‘dahili radikalizm’ görünümü almaya başladı.”

Selefiler kendilerini giderek toplumdan soyutluyor. Eskisi gibi pazar meydanlarında Kur’an-ı Kerim dağıtan ve yüksek sesle kelime-i şehâdeti haykırıp insanları dine çağıran Selefiler artık yok. /Esther Felden, Matthias von Hein

Yayınlama: 22.10.2018
A+
A-
Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.